2.2

333 35 14
                                    

Hafifçe yağan yağmur damlaları bedenimi ıslatıyordu. Ne zamandır burada oturuyordum bilmiyorum ama Jungkook hâlâ yoktu. Nerede olabileceğini düşünürken aklıma gelen kötü cevaplar yüzünden her defasında gözlerim doluyordu. Wonho ve beni sevgili olarak görüyorsa, daha fazla uğraşmaya gerek olmadığına karar vermişse yani ya o..? Belki de gitmeliyim... Sana güvenebilmeyi o kadar çok istiyorum ki Jungkook, keşke tam şu an gelsen kurtarsan beni bu karanlık düşüncelerden. Öpsen mesela sanki her şey yolundaymış gibi.

"Jimin?" duyduğum sesle anında ayağa kalktım. Kısa şortu ve başına geçirdiği şapkalı hırkasıyla karşımda dikiliyordu. Onu gördüğümde bunca saattir tuttuğum gözyaşlarım sel gibi akmaya başladı. Şaşkınlıktan dudakları aralanırken bana doğru bir adım atmıştı. "Nerdesin sen?! Ne zamandır burdayım haberin var mı? Neden mesajlarıma veya aramalarıma dönmedin?"

"Jimin, ben-" aramızda tek bir adımlık mesafe kalıncaya kadar yaklaştım. "Nerdeydin ki..? Neden gelmedin?" çenemin titremesini durdurmak için alt dudağımı ısırıyordum. "Sadece koşuya çıkmıştım." gözlerinin içine dikkatlice baktım. Doğruyu söylüyor olduğuna emin olmak istedim. 

"Neden buradasın Jimin?" sözleri beni daha çok ağlamaya sürüklüyordu. Ne halde olduğumu görmüyor muydu? Neden böyle yapıyordu?

"Burdayım çünkü her şeyi yanlış anladın." yine de denemek istedim. "Öyle mi? Bana gayet doğru anlamışım gibi geldi." istemsizce kaşlarımı çattım. Karşısında ağlarken konuşmaya çalışıyorum bana verdiği tepki bu mu olacak?

"Jungkook nasıl bir durumda olduğumun farkında mısın?"

"Asıl sen benim nasıl bir durumda olduğumun farkında mısın? Olumsuz bile olsa bir geri dönüşü hak etmiyor muydum? Seni bir anda Wonho'yla gördüğümde nasıl hissettiğim hakkında bir fikrin var mı?" sesini sabit tutmakta zorlanıyordu. Elimin tersiyle yanaklarımı sildim ancak bu bir şeyi değiştirmedi çünkü gözyaşlarım deli gibi akmaya devam ediyordu.

"Ağlama." dedi az önceki sesinin tersine yumuşacıktı. "Benim için üzülmene gerek yok çoktan sen mutlu olduğun sürece umrumda olmadığını söyledim. Sadece kızdım çünkü bana tek bir mesaj bile atmadın Jimin." işaret parmağını kaldırıp yanağıma yaklaştırdı. Dokunuşunu beklerken istemsizce gözlerimi kapattım fakat beklediğim dokunuşu hissedemedim. Mideme giren ağrıyla zoraki gözlerimi araladım. Ağrının gitmesi için minik bir dokunuşu bile yeterdi ancak o yumruk yaptığı elini bedeninin yanında sallandırmayı seçmişti.

"Hasta olacaksın, daha fazla ıslanmadan evine gitsen iyi olur." ağzının içinde gevelediği sözlerden sonra yanımdan geçip apartmana doğru ilerledi. "Bekle! Nereye gidiyorsun! Söyleyeceklerimi dinlemedin bile!" merdivenlerin orada durdu ancak ne arkasını dönüp yüzüme bakma zahmetinde bulundu ne de bir cevap verdi. Hızlıca yanına ilerleyip önünde durduğu merdivenin ilk basamağına adımladım. Ellerimi yanaklarına yerleştirip yerdeki bakışlarını yüzüme çıkarmasını sağladım.

"Wonho ile konuşmayı bırakalı haftalar oluyor. Onunla kavga ettiğin günü hatırlıyor musun?" belli belirsiz başını salladı. "O gün onunla gitmemin sebebi artık konuşmamamız gerektiğini söylemekti. Biz o zamandan beri Wonho ile görüşmedik."

"Peki ya bugün?" o kadar tatlı sormuştu ki tebessüm etmeden duramadım. "Sadece arkadaşı  Chaeyoung için yanımızdaydı. Otururken bile benden izin aldı, rahatsız olmayayım diye. Sonra seni gördüm peşinden çıktım ama bulamadım seni. Jungkook," alnımı alnına yasladım. Gerçekten sıcaklığını hissetmeye o kadar ihtiyacım varki... Düşüncemi okumuş gibi kollarını belime doladığında gülümsedim.

"Seni çok seviyorum." yanaklarını baş parmaklarımla okşarken hafifçe geri çekildim. Gözleri öyle bir parlıyordu ki kasvetli hava yok olmuş yerine bolca güneş ışığı gelmişti sanki. "Sana aşığım Jimin-ah." dudaklarını belli belirsiz benimkilere bastırıp geri çekildi. "Sana çok aşığım." fısıltısının ardından geri geldiğinde kollarımı sıkıca boynuna doladım. Belimdeki kolları olduğu yere iyice sarıldığında vücutlarımız arasından hava dahi geçemeyecek şekilde birbirine yapışmıştı ve bundan hiç rahatsız değildim. 

Üst dudağıma kondurduğu öpücüğün ardından geri çekildi. Ensesindeki saçlarla oynarken dayanamayıp sol yanağına uzun bir öpücük bıraktım. Buna karşılık o da alnıma derin bir öpücük bırakmıştı. Saçlarındaki ellerimi çekip tekrardan boynuna doladığımda başımı omzuna yaslayıp sıkıca sarıldım. Sırtımı okşarken 'seni seviyorum' diye fısıldaması beni öldürüyordu. Bu an hiç bitmesin istiyorum. Hep böyle kalalım, hep mutlu olalım istiyorum.

"Seni hiç üzmeyeceğim Minie, söz veriyorum."

🩰

çok duygusalım  🥺🥹💘

kendinize çok iyi bakın 

byee <33

Remember me - JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin