0.2

562 52 12
                                    

Şoktaydım. Dudaklarımı kıpırdatıp cevap veremeyecek kadar şoktaydım hemde. Aklıma bir sürü soru doluşuyordu. Neden şimdiye kadar başka birini davet etmemişti? Onunla baloya gitmek için canını verecek bir ton kız var bu okulda, şimdi bile eşini bulmuş birine teklif etse yine kabul ederler. Neden ben? Neden son dakika?

Elini ensesinden indirip cebine sokarken parıltılı gözleri hâlâ üzerimdeydi. Sonunda konuşmaya hazır hissettiğimde, "Üzgünüm ben-"

"Bu harika olur Jungkook! Ben de Jimin yalnız gidecek diye üzülüyordum, ona eşlik etmen harika olur." Taehyung lafımı ağzıma tıktığında kaşlarımı çatmıştım. İlla burnunu sokacak işime başka türlü rahat edemiyor çünkü. Konuşmak için tekrar hareketlendiğimde bu sefer Jungkook bölmüştü ancak farkında olduğunu sanmıyorum. "Jimin'e sormuştum, cevap vermesi gereken o sen değilsin." Jungkook'un hafif sert sesi beni mümkünmüş gibi daha çok şaşkınlığa sürüklerken utanmaz arkadaşım Taehyung'un hiç umurunda olmamıştı.

Jungkook'un gözleri tekrar beni bulduğunda hafifçe gülümsedi, elini masaya yaslayarak üzerime eğildi.  "Hemen cevap vermek zorunda değilsin ama yarın cevabını duymak isterim Minie."  cevap vermeme müsade etmeden masadan ayrıldı. Aralık ağzım Taehyung tarafından kapatıldığında hâlâ neler olduğunu algılamaya çalışıyordum. "Sana Minie dediğine inanamıyorum!" fısıldadığını sanarken bağıran sevgili arkadaşımı masada yalnız bırakıp okula ilerlemeye başladım. Kabul etmeyeceğim zaten neden yarına kadar bekleyeyim ki. Buzlar Prensi baloya yalnız gitmemeli ve hemen birini bulmalı. Benimle vakit harcamasına izin veremem.

"Ah Jimin!" Taehyung'un acı dolu çığlığıyla ona döndüm. Yerde bileğini ovarak oturduğunu görünce telaşla yanına ilerledim. "Ne oldu? Düştün mü?" başıyla onaylarken gözleri dolu doluydu. "Revire gidelim. Nasıl başardın bunu? Çok acıyor mu?" kolundan destek olarak kaldırdıktan sonra masadaki çantasını omzuma aldım. "Sana inanamıyorum Tae. Nasıl bu kadar sakar olabilirsin?"

"Ayağım takıldı, ben de anlamadım ki." revire girdiğimizde yataklardan birine oturmasına yardım ettim. Hemşire yanımıza gelince durumu anlattım. Genç kadın gerekli malzemeleri almaya gittiğinde Taehyung, "Beni eve götürür müsün? Canım çok yanıyor okulda kalmak istemiyorum."

"Ama benim yapmam gereken işler var..." gözleri hızla yeniden dolduğunda başımla onayladım. "Minji'yle konuşurum o halleder. Endilenme Taetae, Minie sana iyi bakacak." hemşire bileğini sarmak için elindeki malzemelerle yanına oturdu.

Kime; Minji Lee

Hey Minji, Taehyung ayağını burktuğu için onu eve götüreceğim. Bayan Jung'a sıramın altındaki kağıtları götürebilir misin?

Hemşirenin işi bitince Taehyung'a kalkması için yardımcı oldum. Kolunu omzuma attığında belini sıkıca kavradım. "Tüm ağırlığını üzerime vermesen mi acaba Tae. Düşeceğiz şimdi."

"Ama yürüyemiyorum Jiminssi."

Tanrım... Sen sabır ver.
*
Eve sonunda gelebildiğimizde sırtımdaki eşyaları odanın bir köşesine bıraktım. "Şimdi sana buz getireceğim. Mutfaktan bir şey ister misin?" dudaklarını sarkıtarak başını iki yana salladı. Kapının koluna uzanmıştım ki bana seslenmesiyle tekrardan ona döndüm. "Efendim?"

"Telefonumun şarjı bitmiş. Bunu şarja takıp seninkini verebilir misin?"

"Ne yapacaksın benim telefonumu?"

"Canım mı sıkılsın Jimin!"

"Seninle uğraşılmaz." uzattığı telefonunu alıp kendiminkini verdim. Telefonu şarja takıp odadan ayrıldım. Her zaman başına bela açmayı başarabilen bir arkadaşa sahibim ve sonunda da başıma kalan... 

Remember me - JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin