"İlerliyor muyuz Yoksa Öyle Olduğunu mu sanıyoruz?
Hayatımız nereye gidiyor? Herhalde bu soruyu her gün defalarca soruyoruz dur. Etrafınıza şöyle bir bakın "Uzay Çağı"nda en üst teknoloji ve hâkimiyete ulaşmak için yapılan Üçüncü Dünya Savaşı sonuçlarını çok yakınlarınızda belki de kendinizde göreceksiniz.
"Aslen yok olmuş bir dünyada ilerlemeye çalışmak ya da ilerledikçe olduğumuz yerde saymak..." En azından ben böyle olduğunu düşünüyorum. Kaçımız normaliz? Büyük, büyük, büyük annem eskiden uzaylıların yeşil suratlı koca gözlü çirkin yaratıklar olduğunu anlatır dururmuş. Meğer geleceğin insanları uzaylıymış...
Nükleer silahlar ve radyasyon yardımı ile ilerlediğimiz her noktada geleceğimizi biraz daha mahvetmiyor muyuz? Adımlarımız boşuna... Öyleyse, koşu bandındaki gözleri bağlı bir grup insandan başka neyiz? Azimle koşuyoruz fakat hep aynı yerdeyiz. Birileri her geçen gün hızlandırma tuşuna yeni rakamlar ekliyor ve karşımıza geçip kadehindeki zehri bir sonraki gün bize enjekte etmek için tatlı tatlı yudumluyor. Bu durumda gözü bağlı bizler olduğumuz yerde sayarak yalnızca kendimizi tüketmekle yetiniyoruz.
Peki, -UZAY ÇAĞI- nedir? Ayda hayat bu kadar önemli mi? En küçük kızımın üç tane gözü varken hiçbiri önemli gelmiyor. Büyük, büyük, büyük "kocaman" annemin tabirinden yola çıkarak, Uzay çağına ayak uydurmaya çalışırken birer uzaylıya dönüşüyoruz, İnsanoğlunun hayvandan gelmediği doğru ancak şu bir gerçek ki hayvan olmaya doğru gidiyoruz..."
Alia kahkaha atıp kolundaki mini bilgisayarın ekranını kapattı. Kalbi deli gibi çarpıyordu, küçücük bir deneme yazısı onu ne kadar da etkilemişti... Yazar öylesine doğru söylemişti ki heyecanlanmamak imkânsızdı. Refleks olarak ayaklarını gezi için getirdiği iki çantanın altına soktu. Oda radyasyon mağdurlarındandı. Zavallı ayakları perdeliydi üstelik birtanesinde yalnızca üç parmağı vardı ve normalde olması gerekenden daha küçüktü. Bu yüzden yaşıtlarından çok daha geç ayakta durabilmişti. Ailesi ördek ayaklı çocuklarını reddetmiş ve onu bir yetimhaneye vermişlerdi. Alia kendi kendine omuz silkti. Bu onun uydurduğu sebepti fakat kesinlikle gerçeklik payı yüksekti. Altı yaşında kendi başına yürümeyi başarabilmişti. Ergenlik dönemi boyunca protez parmak kullanmıştı. Eğer fazladan yürüyüş alıştırmaları yapmış olmasaydı hala paytak yürüyor olacaktı. Gülümsedi, kendini saldığında ya da başka şeylere odaklandığında hala paytak yürüyordu. Neyse ki artık özgüveni yerine gelmiş yirmi yaşında bir yetişkindi "ve hala yetimhane demirbaşlarından" diye düşündü. Ölene kadar orada kalamazdı fakat en azından okul bitene kadar dayanabilirdi. Yazarın son cümlesi aklına gelince dudaklarını büzdü "Hayvan olmaya doğru gidiyoruz..."
Buz kesmiş ellerinden birini yanağına bastırdı ve üzerinde yolculuk ettikleri eski tahta aracın kasasına şöyle bir bakarak "Sahipsiz hayvanlar" diye mırıldandı. Hangi çağda olursa olsun kendilerini ait hissettikleri hiçbir yer yoktu ve yine hangi çağda olurlarsa olsunlar aileler çocuklarını daima terk ediyorlardı... Hüzünlü bir iç çekip başını tahta kasanın kenarına yasladı.
"Eğer yazarın söylediği doğruysa Zooloji okumakla uzay çağının mesleğini seçmişim demektir" Kötü esprisini yüksek sesle düşünmemesi sağlığı açısından iyi olmasına rağmen bu düşünce yeniden neşelenmesine neden olmuştu.Hava bu gün her zamankinden daha güzel parlıyordu çünkü onlar doğanın içindeydiler. Ne yazık ki insanlar, hayır, "Gözü bağlı uzaylılar" her yeri gökdelenlerle donatmışlar ve tüm oksijen kaynaklarını bir bir yok etmişlerdi. İnsanlar yok etmekte gerçekten iyiydiler. Alia yeşilin binlerce tonuna hayranlıkla baktı. XD boyutlu filmlerde binlerce defa izlediği ve hep içinde olmak istediği o yerler gibiydi. Belki biraz daha bakımsız ve ürkütücüydü fakat doğal kelimesine tıpatıp benzediği su katılmamış bir gerçekti. Kendi yaşadığı yer göz önüne gelince "Hayatımız nereye gidiyor?" diye düşünmeden edemedi. Bu gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken çok önemli bir konuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ KLANI
FantasyYapboz parçaları yerine oturuyordu. Alia ona doğru birkaç adım attı. Yaklaştıkça daha net hatırlıyordu. Onu yakalayışı, güzel kokusu koyu mavi gözlerinin etrafında alev alev yanan çember, eşsiz hatları... Alia tüm bunları hatırlarken gözleri dolmuşt...