Şhia'nın getirdiği dördüncü şişeyi de kafasına dikip eliyle şifonyerin üzerinde ritim tutmaya başladı. Beklemek gittikçe zorlaşıyordu. Son birkaç saattir sayısını unuttuğu kez parlatıcısını tazelemişti. Yine aynını yapıp ayağa kalktı ve üzerindeki son düzeltmeleri yapmaya koyuldu. Daha önce deri pantolon giymediği için biraz rahatsız olmuş olsa da üzerindeki mavi bodysiyle çok şık durmuştu. Saçları her zamanki gibi açıktı. Alia buklelerinin bel çizgisinin altına kadar indiğini henüz fark etmişti. Bu konudaki sorumsuzluğu onda en ufak bir üzüntüye dahi sebep olmuyordu. Saçlarının aslan yelesi gibi durması hoşuna gidiyordu. Gain'in pelerinini başından geçirdi. Pelerin o kadar uzundu ki neredeyse topuklarına kadar iniyordu. Alia aynı pelerinin Gain'in diz kapaklarına geldiğini düşününce onun aslında ne kadar iri yapılı olduğunu anımsadı. Pelerinin bağlarını sıkıca düğümleyip madalyonunu bodysinin üzerine çıkarttı. İşte hazırdı.Camdan baktığında güneşin doğuşuna oldukça kısa bir süre kaldığını gördü. Mavi gök yüzü doğuya doğru uzandıkça kızıla dönüyordu Alia bu süreyi bahçede geçirmeye karar verdi. Fakat onu nerede bekleyecekti? Bu konu hakkında konuştuklarını sanmıyordu. Sonunda ahırların bulunduğu yerin doğru olacağına karar verdi. Gain onu kolaylıkla bulabilirdi. Asıl sorun dışarı nasıl çıkacaklarıydı. "Tanrım bu delilik!" diye söylendi. Koskoca klandan nasıl kaçabilirlerdi ki?
Büyük bir dikkatle odanın kapısını kapattı ve merdivenlere doğru ilerledi. Klan, derin bir uykuda olmalıydı. Vampirlerin ritüel için uyanık olmaya ihtiyacı vardı. Klein'in vurulması çok büyük bir karışıklığa neden olmuştu ve bu yüzden herkes oldukça yorgundu. Yavaşça merdivenlerden inmeye başladı. Büyük salonun bulunduğu ikinci kata geldiğinde ise derin bir nefes alıp pelerininin kukuletasını başına geçirdi ve koşar adım bir sonraki merdivene ulaşmaya çalıştı.
"Alia!"
Alia surat astı. Zafere ramak kalmıştı. Eğer durursa bir daha dışarı çıkabileceğini sanmıyordu. Savaş ritüelinin ne demek olduğunu tam olarak bilmese de sıkıcı bir vampir işi olduğu kesindi. Onu çağıran sese cevap vermedi ve yürüyüşüne devam etti. Nihayet son kata indiğinde derin bir nefes alıp avluya çıkmak için adımlarını hızlandırdı.
Kapının önüne geldiğinde etrafına bakınıp dışarı çıktı. Hava bu gün kapalıydı muhtemelen yağmur yeniden başlayacaktı bu yüzden avluda da kimse yok gibiydi. Geldiği ilk günden beri kapının yanında heykel misali dikilen savaşçıya göz ucuyla bakıp
"Biraz hava alacağım İna" dedi.
Adamın yüz ifadesinde en ufak bir değişiklik dahi olmamıştı. Yalnızca "Yasak!" demekle yetindi. Alia savaşçının önüne geçip İola'yı taklit ederek onun kolunu sıvazladı ve gülümsedi. "Yalnızca birkaç tur." diye diretti. Savaşçının yüz hatları yumuşadı. Alia gülümsemesini daha da genişletip "Dikkatli olacağım" diye fısıldadı. Savaşçı boğazını temizleyip "Dikkatli olun" deyip belindeki işlemeli hançerini ona uzatırken genç kız küçük zaferiyle içten içe böbürlenmeden edemedi.
Alia ahırlara giden köşeyi döndüğünde bir başka sürpriz onu bekliyordu. Gain oradaydı. Gölgelerin içine karışmış ve duvara yaslanmıştı. Her zaman giydiği ve ona çok yakışan deri pantolonunun üzerine koyu yeşil derin v yakalı kolsuz bir bluz giymişti. Bluzu her zaman olduğu gibi kalçasını örtecek kadar uzundu ve belinden kalın şeritlerle tutturulmuştu. Kaslı bacakları o kadar gergindi ki Alia onun ne kadar zamandır burada olduğunu merak etti. Gözlerini vücudundan ayırıp neredeyse beline kadar inen ipeksi saçlarına hayranlıkla baktı. Oldukça düz ve bakımlı görünüyordu. Üstelik bu gün onları toplamak yerine açık bırakmıştı. Teninden buz gibi bir ürperti dalgası geçip giderken Alia ne kadar heyecanlı olduğunu hatırladı. Avuç içleri terlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATEŞ KLANI
FantasyYapboz parçaları yerine oturuyordu. Alia ona doğru birkaç adım attı. Yaklaştıkça daha net hatırlıyordu. Onu yakalayışı, güzel kokusu koyu mavi gözlerinin etrafında alev alev yanan çember, eşsiz hatları... Alia tüm bunları hatırlarken gözleri dolmuşt...