Bölüm 7

263 32 1
                                    


Hera söylenerek odaya girdi. Gain'den bir ton azar işitmişti. Ayrıca niçin Alia'nın elbise giyemeyeceğine bir anlam verememişti. Elindeki sırt çantasını bir köşeye bırakıp genç kızın şifonyerin üzerindeki kibrit yığını içinde uyuyakaldığını fark etti. Tanrım, bu kadar çok kibriti niçin harcamıştı ki?  Onları bulabilmek için gerçekten büyük zahmetler çekiyorlardı. Parmaklarıyla ritmik bir hareketle Alia'nın omzuna vurmaya başladı.

Alia, gözlerini açıp Hera'ya baktı. Egzotik güzel omzunda delik açmaya niyetlenmiş olmalıydı ki hala aynı yere vuruyordu. Uyuyakaldığını fark edince şaşırmadan edemedi. Son günlerde zamanının yarısını uyuyarak geçiriyordu. Gözlerini ovalayıp aynaya baktı. Dün gece gördükleri hayal ürünü değildi. Alia koyu menekşe rengi gözlerinin etrafında ki çembere heyecanla bakarken "Gain nerede?" diye sordu.  Hera elini kalçasına dayayıp sinirle "Az önce beni azarlıyordu. Sanırım ormana gidecek."  dedi.

Alia, ayağa kalkıp "Yüzümü nerede yıkayabilirim?" diye sordu. Hera çenesiyle arkasında kalan duvarı işaret etti. Orada bir kapı olduğunu fark edememişti. Derhal içinde mermer bir küvet ufak şekilsiz bir lazımlık ve yine aynı küçüklükte bir lavabo bulunan biçimsiz bölmeye girdi. Alia, ahşap kolu güçlükle aşağı indirdi ve beklemeye başladı fakat su akmıyordu. Üstelik kol yeniden yukarı doğru çıkmıştı. Alia bir kez daha kolu aşağı indirdi. Bu kez yalnızca küçük bir su sızıntısı peyda oldu. Alia kendi kendine "Bu kadarı da fazla..." diye söylenip kolu bir kaç defa aşağı yukarı hareket ettirdi. Sonunda su gelmeye başlamıştı.

Çabucak yüzünü yıkayıp kolu hareket ettirmeyi bıraktı ve yüzünü silecek temiz bir havlu ya da kullan at havlu peçetelerden bulamadığından pelerinine silindi. Köşede duran sırt çantasını görmek onun banyo hakkındaki şikâyetlerini unutmasını sağlamıştı. Hemen çantasına koşup içinden siyah askılı bir body ve en sevdiği koyu renk kotunu çıkarıp üzerine giydi.  Cebine iki sağlam kibrit sıkıştırıp Hera'ya "Gain'i nerede bulabilirim?" diye sordu.

Hera onun kibritlerle olan ilişkisine bir anlam yüklemeye çalışıyordu. "Fazla uzaklaşmamıştır. Avludan çıkıp sol taraftaki patikayı takip edersen onu bulabilirsin" dedi. Tam "Gain dışarı çıkmamanı tembih etti." diyecekti ki genç kız çoktan odadan çıkmıştı.

Alia, merdivenleri ikişer ikişer inerken etrafında ona bakan vampirlere aldırış etmiyordu. Sonunda kalenin çıkış kapısını buldu. Güneş tam tepedeydi ve etrafta dolaşan tek bir vampir bile yoktu. Alia kapıda duran savaşçı vampire gözlerini kısarak bakmak zorunda kaldı. Vampir gün ışığını öylesine yansıtıyordu ki onu göremiyordu bile. Pelerininin kukuletasını başına geçirip kendini güneşten koruyarak iç avludan dışarı çıktı. Kulübelerin bulunduğu kısımda birkaç nöbetçi koyu bir sohbete dalmıştı. Alia'yı fark edince hepsi ona doğru baktılar. Alia onlara utangaç bir gülümseme gönderip. Delici bakışlarından kurtulmak için koşar adımlarla oradan uzaklaştı.

                                                                           ***
Gain bir kayanın üzerine oturmuş kurbanına bakıyordu. Bu yaşlı bunağı çok önceden gebertmeliydi. Van'ın casusu olduğunu nasıl anlayamamıştı? Şimdi muhtemelen Van'ın Alia'dan haberi vardı-ki bu savaş demekti- üstüne üstelik Orion'a da durumu bildirmişti. Orion buraya gelmek için hazırlık yapıyor olmalıydı. Ağabeyi niçin casus kullanmak istemişti ki? Gain, ayağa kalkıp yaşlı adamın bedenini gözünün önünden savurdu ve korkunç bir çığlıkla arkasına döndü.

Alia olduğu yerde donup kaldı. Gain'in o adamı nasıl fırlattığını gözleriyle görmüştü. Hiç zorluk çekmiyor gibiydi. Ne olursa olsun bir insanın hayatı böyle vahşice kenara atılmamalıydı. Elini sıkıca ağzına bastırdı. Ağlayıp zayıflığını göstermemeliydi fakat dayanamadı. O zavallı adamcağızın ne suçu vardı? Üstelik onları uyarmıştı. Eğer onu dinleseydi şu an evinde olabilirdi. Bu adamcağız iyilikten başka ne düşünmüştü? Oradan uzaklaşmak için arkasını döndü ve hızla kaleye doğru koşmaya başladı.

ATEŞ KLANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin