multimedya - Dylan
Bölüm Şarkısı - Rihanna and Kanye West and Paul McCartney - FourFiveSecond
Aynanın karşısına geçmiş gün boyu yaptığım gibi rolüme çalışmaya devam ediyordum. O kadar çok okumuştum ki yarın seçmelerde büyük ihtimal senaryo kullanmama gerek kalmayacak. Hikaye çete üyesi kötü bir çocukla saf bir kızın aşk hikayesi. Klişe ama yineden güzel.
Ben başroldeki karakter Julie'nin en yakın arkadaşı rolü için çalışıyordum. Hiç başrol oynamadım ve oynayamam. Zaten Martha'dan dolayı hiç şans olmuyordu. O her zaman başrolü alıyordu. Aptal bir yedek oyuncu olmayı da istemezdim, kimsede istemiyordu. Büyük ihtimal bu oyunda da başrol için başvuran sadece Martha'dır.
Senaryoyu kenara bırakıp telefonu elime aldım. Biri Bess'ten diğeri ise tanımadığım bir numaradan olan iki tane mesajım vardı. Bilmediğim numarayı atlayıp Bess'ten gelen mesajı açtım. Jeremy'le konuşup sonunda aralarındaki problemi hallettiklerini yazmıştı. Tuhaf bir şekilde bu habere üzüldüm. Liam ve onu odada gördüğümden beri onlar ı birlikte düşünmeye başlamıştım ve güzel bir çift olabilirlerdi. Tabi Jeremy olmasaydı. Neyse. Bess Jeremy'lede mutlu ve o mutluysa problem yok. Tabi Liam'ın mutsuzluğunu saymazsak. Ama bunun için yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
Bess'e onlar için çok sevindiğimi yazıp diğer mesaja geçtim. Tanımadığım bir numara 'İyi şanslar baş belası' yazmıştı. Baş belası? Teşekkürler ama kimsin sen acaba? Kimsin diye cevap attım ama yanıt vermedi. Ah hadi ama! Buda kim şimdi? Bir tek tanımadım numaradan mesajlar almadığım kalmıştı.
Sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim. Senaryoyu tekrar elime alıp yatağa uzandım ve en sevdiğim sahneyi açtım. Bu sahnede kıza araba çarpacakken kötü çocuğumuz geliyor ve kızın hayatını kurtarıyor. Klişe bir hikaye olduğunu söylemiştim.
Gözlerimi kapatıp sahnede olduğumu hayal ederek şaşkın bir sesle '' Teşekkür ederim! Ama sen...'' dedim.
Sonra sesimi kalınlaştırıp ''Aptal mısın? Neden önüne bakmıyorsun? Ben olmasam ölmüş olacaktın.'' dedim. Evet şizofren gibi kendi kendime senaryodaki tüm replikleri ezberleyip, onları aklımda canlandırarak eğlenmeye başladım. Sanırım tekrar psikolojik tedavi görme zamanım geldi.
Şuan ki acınası halime gülüp devam ettim. ''Ama sen... Nasıl? Sen benim hayatımı kurtardın. Kahramanımsın!'' dedim seviniyormuş gibi bir sesle.
''Kahraman mı? Arabayı ben kullanmadığım için şanslısın.'' dedi farklı bir ses. Korkuyla ayağı kalktım. Siktir!
''Senin ne işin var burada?'' dedim sinirli bir şekilde. En son bekleyeceğim şey cuma günü, gecenin bir yarısı tuhaf bir şekilde odamda Nate'i görmekti her halde.
Kaşlarını çatıp ''Uzun süredir buradayım Nicky. Beni sen davet ettin unuttun mu? Başrollere seçildik ve seninle beşinci sahneyi çalışıyorduk. Hani çocuğun duygularını belli ettiği.'' dedi. Ya rüya görüyorum ya delirmeye başladım ya da hafıza kaybı başladı. Kesinlikle tedavi görmem gerekiyor. Bu normal değil.
''Pekala...Nerede kalmıştık?'' dedim bozuntuya vermeden. İyide ben başrol oynamam ki. Rüya görüyorum kesin ama herşey çok gerçek görünüyor. Sanırım deliriyorum. Nate'e baktığımda başını yana yatırmış kaşları çatık ufak bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Of neden bu kadar tatlı ki?
Soran gözlerle ona bakınca ''En son arabayı ben kullanmadığım için şanslısın demiştim. '' dedi.
Gözlerimi ondan kaçırıp boğazımı temizledim. Derin bir nefes alıp''Şanslı mı? Keşke ezilseydim de senin tarafından kurtulmuş olmasaydım.'' dedim ve ona arkamı döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nathaniel
RomanceÇin mitolojisinde Kaderin Kırmızı İpi adında bir inanış vardır. İnanışa göre; Tanrı her insanın ayak bileğine kırmızı bir ip takar ve kaderleri birleşecek insanları bu ipler sayesinde birbirlerine bağlarmış. Bu ipler esner, kördüğüm olur fakat asla...