Feelings

21 5 0
                                    

Coldplay - The Scientist

Elleriyle yüzünü kapatıp ''Anlamıyorum.'' dedi. 

Onun yanına gidip ellerini yüzünden çektim. ''Hadi ama Nate o kadar zor değil. Sadece anlamak istemiyorsun.'' dedim. İlk tuttuğum ellerine sonrada Gözlerimin içine baktı. Ne düşündüğümü çözmeye çalışıyor gibiydi. 

Bir süre daha gözlerimin içine baktıktan sonra ellerimi bir kez sıkıp gülümseyerek ''Hiç iyi bir öğretmen değilsin.'' dedi. 

Ellerimi çekip saçlarını karıştırarak ''Oh ben mi kötü öğretmenim yoksa sen mi kötü bir öğrencisin? Diğer bütün çocuklar çoktan tam puan alabilecek duruma geldiler. Bir tek sen kaldın. Bu başın içinde beyin olduğundan şüphe etmeye başladım.'' dedim. Gülerek kafasını geri çekerek ellerimle saçlarını daha fazla karıştırmama engel oldu. Bu beni üzdü. Saçları çok yumuşaktı ve karıştırması çok eğlenceliydi. 

Saçlarını düzeltirken ''Bir beynim var. Sadece Fransızca ilgimi çekmediği için beynimde ona yer açmak istemiyorum.'' dedi. 

''O zaman çok üzgünüm bayım ama siz Fransızcaya karşı ilgi duyana kadar o beyniniz hiçbir şey almayacak ve sizde dersten kalacaksınız.'' dedim. 

''Hadi ama öğrenmem için bir yöntem olmalı. Şimdiye kadar yapamadığım iş yoktu. Bu Fransızca beni yıktı.'' dedi. 

''Gözünde çok fazla büyütüyorsun. Edebiyatta harikasın. İngilizcede de öyle. Nasıl yapamıyorsun  anlam veremiyorum.'' Tanrım matematik sorularını bile bulmaca çözer gibi çözen biri nasıl olur da Fransızcayı yapamaz biri bana açıklayabilir mi? 

''Bende öyle. Her neyse ortalamayla geçeceğimi umarak pes ediyorum.'' dedi ve kitaplarını toplamaya başladı. Bende aynı şekilde kitaplarımı toplayıp, tahtaya yazdığım yazıları sildim. Tam içeri girecekken ''Bahçedeler.'' diye bana seslenince geri dönüp onunla birlikte bahçeye çıktım. 

''Bu arada teşekkür ederim. Ve kötü öğretmensin dediğim için özür dilerim sadece şaka yapıyordum.'' dedi. 

Elimin tersiyle karnına vurup gülerek ''Şaka yaptığını biliyordum. Aptal değilim.'' dedim. Oda bana karşılık olarak ufak bir kahkaha attı. 

Diğerlerine baktığımda Brian'ın noel ışıklarıyla süslediği bahçemizdeki tek ağacın altında hepsinin üzerine battaniye ve eline bir fincan alıp çember olup oturarak muhabbet edip güldüklerini gördüm. Telefonumu yanıma almadığım için kendime lanetler savurdum. Bu anın fotoğrafını çekip ölümsüzleştirmeliydim. O kadar hoş bir görüntüydü ki. Hani şu Tumblrda ya da Instagramda görüp kıskanarak beğendiğim arkadaş grubu fotoğraflarından birinin canlı hali gibiydiler. 

Yanlarına geçip oturduğumuzda Daniel ''Sonunda gelebildiniz.'' dedi. 

Nate umursamaz bir sesle ''Fransızcadan kalacağım.'' dedi.

Finn ''Oh hadi ama dostum o kadar zor değil.'' dedi. 

Bess başıyla onaylayarak ''Düşün bunu Finn söylüyor.'' dedi. Hepimiz gülünce Finn ona gözlerini devirip ''Haha! Çok komik.'' dedi. 

Nate omuz silkip ''Her neyse biz gelmeden önce neyden bahsediyordunuz?'' dedi. 

Alex ''Gelecekten. Üniversite planları falan.'' dedi. Austin Nate'e bakıp ''Söylesene dostum senin planların neler?'' dedi. 

Nate omuz silkip ''Bilirsin Edebiyat okuyup sonrada öğretmen olmak.'' dedi. Bu mudur yani? Oh ondan daha yaratıcı şeyler beklerdim. Bir rüzgar esince üşüyüp hafifçe titredim. Havalar iyice soğumaya başlamıştı. Yüzümdeki gülümsemeye engel olamadım. Kışa ve soğuk havaya bayılırdım. 

NathanielHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin