Ertesi sabah kafamda bir sürü soruyla okul kapısına doğru yürüdüm. Erken uyanmış ve erkenden okula varmıştım. Dün olanları kafamda yeniden canlandırıp canlandırıp duruyordum. Bu meseleyi kızlarla konuşmak için de okula erkenden gelmiştim ama bizim kızlar ortalıkta yoktu.
O sırada okulun arka tarafında bir hareketlilik hissettim. Yavaşça o tarafa doğru süzülürken duyduğum ses beni yerime çivilemişti.
Bu Oğuz'du.
"HAYIR!" diye gürleyen sesi beni korkuttu. "Hayır. Şimdi, hemen git burdan!"
Yanımdan hızlıca uzaklaşan çocuk bana çarptı. Gözlerinde apaçık bir kızgınlık okunuyordu. O sırada ben sesin geldiği yere doğru ilerlemeye devam ediyordum. (Aferim bana!)
"Başkan bence haklıydı."
"Hayır Ali. Bir daha asla. Hele de şimdi önemsediğim biri varken... Kimse üzülmeyecek. Bu sefer olmaz."
Oğuz'un sıkıntılı sesi rahatlamamı sağlamıştı. Ama kahretmesin ki beni fark etmişlerdi. (Acaba nasıl oldu bu(!))
"Gizem?" Dedi Oğuz şaşkınlıkla. "Ne işin var burada?" Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.
"B-ben b-bir ses duydum. O yüzden gelmiştim. Ö-özür dilerim."
Oğuz'un şaşkın yüzü beni de şaşkına çevirmişti. Arkasında duran kişi (sanırım Ali'ydi) gözlerini kısmış bizi izliyordu.
Oğuz ellerini saçlarının arasından geçirdi. Ve birden orda olduğumu hatırlarcasına yanıma yaklaştı. Elini yüzüme yaklaştırırken birden durdu. Gözlerini kaçırdı. Ve hızlıca yanımdan uzaklaştı.
Olduğum yerden kıpırdayamamış şaşkınlıkla orada dikiliyordum. Az önce ne olmuştu?!
O sırada Ali yanıma yaklaştı.
"Ondan uzak dursan iyi edersin," dedi kulağıma eğilerek. "Senin gibi kızları elden geçirmişliği çoktur." diyerek beni kelimenin tam anlamıyla yere çiviledi ve yanımdan uzaklaştı. Şoktan nefes alış verişim düzensizleşmişti. Benimle nasıl... Nasıl böyle konuşurdu? Birden gözlerim dolmaya başlamıştı. Hiçbir şey yapmamıştım. "Ben hiçbir şey yapmadım" diyebildim kısık sesle. Ama çocuk gitmişti.
***
Kendimi toplayıp sınıfa girmem uzun zaman almıştı. Derse giriş saatine yetişmiştim. Bu sırada arkadaşlarım gelmişti ama onlarla konuşasım yoktu. Sınıfa girdiğim gibi kafamı sıraya vurup gözlerimi kapadım. Sadece dikkatleri üzerimden atmaya çalışıyordum ama anlaşılan bunun tam tersi bir etkiye sebep olmuştum.
"Gizem, sorun ne?" Dedi Esma. Eğer bir soru daha alırsam ağlayacaktım. Neyse ki o sırada hoca sınıfa girdi. Ve ben de karnımın ağrıdığını söyleyip revire koştum. Revirin kapısına gelinceye kadar ağlamıştım bile. Herkesi de endişe içinde bırakmıştım.
"Of ya of!" dedim gözyaşlarımın arasından.
"Gizem?"
Oğuz'un sesini duymamla revirin içine girmem bir oldu. Şansa bak ki hemşire içeride değildi. O sırada kapı çaldı.
"Gizem. Içeriye girebilir miyim?"
Ne cevap vereceğimi bilemez halde kapıya döndüm ama Oğuz çoktan içeri girmişti. Beni görünce kaşları çatıldı.
"Neden ağlıyorsun?"
Elimle gözlerimi sildim. Bunu nasıl açıklayacağımı gerçekten bilmiyordum. Ama söylemesem de içimde kalacaktı.
"A-ali bana senden uzak durmamı söyledi. A-ama bana sanki çirkin bir şey yapmışım g-gibi söyledi. " Hıçkırıklarımın arasından böyle düzgün bir cümle kurmam güzeldi. Içimden kendimi tebrik ettim.