13

13 5 0
                                    

 Gizem'in Gözünden

 Revirden çıkıp sınıfa geldiğimde kızlar da sınıftaydı. İkisine de bakınca anladım ki hepimizin anlatacağı şeyler vardı. Ama tam o sırada hoca sınıfa girdi. 

 ''Günaydın çocuklar.'' Bu bizim sınıf hocamız değildi.

 ''Hocam Mustafa Hoca nerde?'' diye sordu sınıftan biri.

 ''Hocanız biraz rahatsız, ben geçici olarak dersinize girecek olan öğretmenim. Adım,'' dedi ve tahtaya ismini yazdı. 

 ''Elif Kalfa. Birbirimizle iyi geçinelim. Benim asıl branşım edebiyat olduğu için etüt derslerinizde sıkça kitap okuyacağız, aklınızda bulunsun. Her hafta birinizden kitap tahlili yapmasını isteyeceğim.'' Sınıftan onaylamazca sesler yükselmeye başlamıştı ama ben mutluydum, Kitap okumak, üzerine konuşmak.. Beni ziyadesiyle mutlu ederdi. Bakın ziyadesiyle dedim.

 ''Kesin bakalım uğultuyu. Bu tahlillerden puan alacaksınız. Puanlama özgüveniniz ve kitabı okuyup okumamış olmanız üzerinden yapılacak. Şimdi birbirimizi tanıyalım. En ön sıradan başlayın bakalım.''

***

 Ders bitimi kızlarla bentolarımızı (yemeklerimizi) alıp bir ağacın altına oturduk. Bunu çok sık yapmazdık, genelde ben yalvarmak zorunda kalırdım. Aleyna her zaman dışarda yemeğe okeydi, ona piknik gibi gelirdi ama Esma'yı ikna etmesi zordu. Ama bugün sanki sözleşmişiz gibi hepimiz ağacın altına oturmuştuk. Sanki hepimizin anlatacağı önemli bir şeyler vardı.

 ''Bir kız Can'dan hoşlanıyormuş,'' dedi Aleyna ekmeğini ısırırken. Aleyna'ya döndüm.

 ''Nerden biliyorsun?''

 ''Kızla konuşmalarını duydum.''

 ''Peki bu konu hakkında nasıl hissediyorsun?''

 ''Nasıl hissetmem gerekir ki?'' dedi. Esma'ya baktım.

 ''Bilmem, sen okeysen bizlik bir sorun yok,'' dedim. Aleyna omuz silkti.

  Esma dalgın dalgın uzaklara bakıyordu.

"Senin anlatmak istediğin bir şey var mıydı peki?" Dedim Esma'ya karşı. Kafasını olumsuz anlamda salladı.

"İyi madem," diyip Yusuf ve Oğuzla aramızda geçenleri anlattım.

"Oğuz gerçekten seni seviyor olmalı," dedi Esma.

Utangaç bir şekilde gülümsedim.

"Peki çıkmaya ne zaman başlayacaksınız?" Dedi Aleyna. Şaşkınca ona baktım.

"Bana çıkma teklif etmedi ki."

"Hmm bu ilginç," dedi Aleyna.

"Beni zorlamayacakmış, kendi kendime sevmemi istiyormuş, öyle demişti." Dedim.

"Peki senin onu sevdiğini nasıl anlayacak ki?" Dedi Esma.

Bunun üzerine uzunca bir süre konuşmadık.

***

Ertesi sabah okulda Oğuz ile karşılaşmadım. Ya da ondan sonraki gün. Ya da ondan sonraki gün. Yaklaşık bir hafta boyunca Oğuz' u görmemiştim. Aynı şekilde hemşire annesini de. Bu süre zarfında Yusuf da benden uzak durmuştu. Neler oluyor anlayamamıştım. Esma Oğuz'un arkadaşlarıyla konuşup neler oldup bittiğini anlayabileceğimi söyledi.

İşte bu sevimsiz yerde olmamın sebebi buydu. Ali'nin evine gelmiştim.

Evet aslında direk Oğuz'un evine de gidebilirdim ama annesi de okulda yokken evlerine gitmek anlamsızdı. Bu yüzden daha önce bana korkunç imalarda bulunan bu çocuğun evine geldim.

Zili çaldım ama açan olmayınca kapıya vurdum. Kapı açıktı. İçeriden ses gelmiyordu.

"Ali?" Diye seslendim. İçeriye girmiştim. İçerisi çok düzensiz olmasa da biraz kirliydi. Ama korktuğum gibi bir yer değildi. Daha çok uyuşturucu kullananların kalacağı bir ortam beklemiştim. Daha dağınık ve içinde mobilyaları olmayan bir ev. Gerçi kapının açık olması hala beni endişelendiriyordu.

"Gizem? Burada ne işin var?" Ali'nin sesi üst kattan geliyordu. Evet evleri iki katlıydı.

"Seninle bir şey konuşmam gerek." Ali merdivenlerden aşağı indi.

"Oğuz haklıymış," dedi. Kalbim tekledi. "Bana senin buraya geleceğini söyledi ama ben inanmamıştım. Her neyse yine de sana yazdığı mektubu atmamam iyi olmuş ." Afallamış bir şekilde Ali'ye bakıyordum.

"Oğuz bana mektup mu bıraktı ?" Ali cebinden bir zarf çıkardı. O zarf ne zamandan beri cebindeydi?

Mektubu elinden kaptığım gibi okumaya başladım.

"Gizem.

Demek Ali'nin evine geldin, geleceğini biliyordum. Sana haber vermediğim için  çok üzgünüm ama gitmem gerekiyordu. Ailevi meseleler yüzünden. Biliyorum sana bahane gibi gelecek ama öyle bana inan. Bu yüzden bana bağlanmanı istememiştim. Senden uzak duracaktım acı çekmemen için ama yapamadım. Eğer o gün o tostu sana vermemiş olsaydım bugün buraya beni aramak için gelmeyecektin. Ama hala beni sevdiğini düşünmüyorum, bu yüzden acı çekmezsin gibi geldi ve sana haber vermedim. Ama yine de beni affet. Sana o gün o tostu verdiğim için.

-Oğuz"

Şaşkınlığım hala geçmemişken Ali'ye döndüm.

"Bu da ne demek oluyor?"

"O gitti." Kaşlarımı çattım.

"Nereye?" Ali omuz silkti.

"Ben de bilmiyorum. Sadece bu zarfı verdi ve gitti." Dedi. Yakındaki bir koltuğa oturdum.

"Peki bu mektubu bana okuldayken niye vermedin Ali?"

"Çünkü Oğuz buraya gelince vermemi söyledi. Aslında okulda sana verecektim ama o, buraya geleceğine çok emindi."

***

Evden yalpalaya yalpalaya çıkmıştım. Nereye gideceğimk bilmiyordum. Bir şekilde evime varıp yatağıma uzanmıştım.

Göz kapaklarım benden habersiz kapanmıştı.

SADECE SANIRIM..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin