Gözlerimizin kenetlendiği kısacık andan sonra anlamıştım ki azıcık şımarmıştım. Ne yapayım o kadar itirafa siz de şımarırdınız. O yüzden az sonra Oğuz'a söylediğim şeyi mazur görün.
"Teşekkür ederim."
Medcezir hayranıyım tamam mı? Bunu bir kişiye bile söylemezsem gözüm açık giderdi.
Yine de benim aptallığım karşısında Oğuz mükemmel bir şekilde gülümsedi.
"Rica ederim."
"Üzülmedin mi peki?" Diye sordum. Şaşırdı.
"Neden üzüleyim?"
"Çünkü sana bir cevap vermedim."
"Ben de sana soru sormamıştım zaten."
"Ha?" Diye bir şeyler çıktı ağzımdan. Oğuz gülümseyerek yanıma geldi.
"Sana sadece senden hoşlandığımı söyledim. Benimle çıkar mısın ya da beni seviyor musun diye bir şey sormadım. Bu yüzden hayır üzülmedim. Sadece bilmeni istemiştim ve söyledim. "
Şaşkınlıkla yanımdan yürüyüp geçen Oğuz'a baktım. Haklıydı. Bana soru sormamıştı. Yani benden bir cevap beklemiyordu. Ama yine de benden hoşlandığını söylemişti. Hem de sadece bilmemi istediği için.
Hızlıca yanına ulaştım.
"Neden böyle bir şey yaptın ki? Bu bir taktik falan mı?"
Tekrar o ışıltılı gülümsemesini takındı.
"Ne taktiği?" Dedi.
"Yani işte bilirsin, beni tavlamak için falan." Bugün bir doz cesurluk içmişim sanırım. Ama aslında içtiğim cesurluk şişesinin içine konmuş aptallıkmış.
Oğuz birden bana yaklaştı. Yüzümüz birbirine çok yakındı.
"Seni tavlamak istesem daha farklı yollar denerdim." Dedi yavaşça.
Euzübillahimineşşaydanirracim.
Sonra yavaşça geri çekildi.
"Beni kendi kendine sevmeni istiyorum çünkü. Bu yüzden söyledim," dedi.
"Kendi.. kendime mi?"
Kusura bakmayın kendime yeni yeni geliyorum.
"Evet. Aslında sana seni sevdiğimi söyleyerek seni bir yükün altında bırakıyorum, biliyorum. Ama bundan sonra yapacağım şeylerin bir anlamı olup olmadığını sormadan önce sana açıklamak istemiştim." Yüzüm allak bullak olmuştu. Bunu fark edince panikledi.
"Hayır, hayır yanlış anlama. Senin iznin olmadan hiçbir şey yapmam. Demek istediğim işte şey... evini bulmak gibi şeyler. Sana tost vermem gibi. (elini ensesine götürdü.) Yani, bunları kast etmiştim."
"Bana tost verdiğin zamandan beri benden hoşlanıyor musun?"
Kelimeler ağzımdan bir anda çıkmıştı.
Vallahi diyorum.
Oğuz utangaç bir şekilde bana baktı.
"O gün ilk kez seni görmüştüm. Arkadaşlarınla konuşurken aç olduğunu söylemiştin. Sana tostu verecek cesareti anca son ders bulmuştum. "
"Arkadaşlarınla iddiaya girdiğini söylemiştin."
Oğuz muzipçe gülümsedi.
"Unutmamışsın. Evet aslında bir iddia vardı. Sana tost vermeyeceğime dair herkes para yatırmıştı. Hepsi de kaybetti." Gülümsedi.
Konuşa konuşa okulun kapısına varmıştık. Oğuz bana el sallayıp okula girmişti.
Benden hoşlanması çoğu şeyi açıklıyordu aslında. O gün okulun arkasında bana yaklaşması, revirde yanımda kalmak istemesi. Ama birden bana bunu söylemesi... Çok beklenmedik... ve cesurca ne yalan söyleyeyim.
Asıl önemli olan bana hissettirdikleriydi aslında. Bu, Yusuf'un itirafından daha iyi hissettirmişti. Yusuf bana 'Senden hoşlanıyorum ' dediğinde canım yanmıştı. Çünkü bu sözü çok geç söylemişti. Ama şimdi Oğuzla konuşunca kendimi çok mutlu hissetmiştim. Ve o gülümsemesine uzun süre maruz kalmak tekrar görmek istememe sebep oluyordu.
Peki şimdi ne olacaktı?
Ben... Ne yapacaktım?
Acaba ben de mi Oğuz'dan hoşlanıyordum?