Okula biraz erken gelmiştim bu yüzden sınıfta iki kişi vardı. En arka sıraya doğru ilerlerken aklımda yaşadığım şeyleri tartıyordum. Evet, Oğuz'un itirafı iyi güzel hoştu da kafamda bazı soruların canlanmasına sebep olmuştu. Ve bu soruların cevabını bulabileceğim tek kişi Yusuf'muş gibi geliyordu.
Derin bir nefes aldım.
Yusuf'la artık arkadaş olup olmadığımızdan emin değildim. Benden hoşlandığını söylemişti ama aynı Oğuz gibi cevap vermemi beklememişti. Acaba o da sadece bana söylemek mi istedi? Mmm, sanmıyorum. Yaptığı her bir hareketin sebebi beni gıcık etmekmiş gibi geliyordu artık. Önceden böyle değildi ama. Önceden ben Yusuf'a ciddi bir şekilde ilgi gösterirdim ve o bundan ciddi bi zevk alıp beni parmağında oynatırdı. Ne var ki bunu o zamanlar anlayamamıştım. Acaba anlamaya ne zaman başlamıştım?
O sırada sınıfa Yusuf girdi. Bana donuk bir bakış atıp sırasına geçti. Bense içimden kendime şunları söylüyordum: 'Hoşlanan bir insan böyle d a v r a n m a z.'
Düşüncelerime dalmışken sınıfta yalnız kaldığımızı fark ettim. Yusuf sırama yaklaşmıştı. Öndeki sıraya dayanıp kafasını yana yatırdı.
''Ne zaman çıkmaya başlayacağız?''
Bu soru karşısında yüzümün evrelerini sizinle paylaşmak istiyorum.
1. Şoka uğrama
2.Şokun azalması
3.Gerçekten anlayamama
4.ÖfkeBunlar normal bir insanın tepkileri olabilir. Ama ben yeni bir tanesini daha ekleyeceğim: İntikam.
''Ne saçmalıyorsun sen? Bana çıkma teklifi etmedin ki.''
Pardon intikam yerine aptallık olacakmış o.
Yusuf güldü. O an gülümsemesinin benim için anlamını yitirdiğini fark ettim.
''Yani sana çıkma teklifi etmemi mi bekliyorsun?'' dedi otuz iki diş sırıtarak.
Aynı şekilde karşılık verdim.
''Hayır daha yeni aşk itirafı almış birine sorduğun için şaşırdım da.''
Ağzımda bakla ıslanmıyor anasını satayım.
Yusuf'un kaşları çatıldı. ''Sana senden hoşlandığımı söyledim, aşık olduğumu değil.'' dedi.
''Senden bahsetmiyorum ki.'' dedim. Nasıl yani hoşlanmayla aşk itirafı farklı şeyler miydi?
''Yani başka biri mi söyledi?''
''Aferin Einstein!''
Yusuf düşünceli düşünceli bekledi. Sonra aniden sinirlendi.
''Yoksa o orospu çocuğu mu söyledi?!'' diye gürledi. ''OĞUZ MU SÖYLEDİ?''
İrkildim. ''Sanane be!'' diyerek ayağa kalktım. Yusuf kolumu tuttu.
''BIRAK!'' diye güçlü bir şekilde bağırdım. Hem korktuğum için hem de canım yandığı için. Yusuf da bunu fark etmiş olacak ki sakinleşti.
''Özür dilerim Gizem, korkutmak istemedim ben-''
O sırada kapı açıldı.
''Gizem-''
İkisinin de cümlesi yarıda kalmıştı.
İçeri Oğuz girmişti.