Okul çıkışı kızlar bize gelmişti. Annemler yine evde yoktu. (Ki bu ayrı bir konu) Kızlara olan biten her şeyi anlatmıştım. Evet fikrim çabuk değişiyor, Yusuf'u onlara anlatmayacaktım aslında. Ama Yusuf kendisi kaşındı ve beni yanına çağırdı.
"Sanki kendini ne sanıyorsa? Haspam!"
Esma içimdeki sözlere tercüman olunca ona gülümsedim.
"İşte neyse onu boş verin de o gün sınıfta üzgün olmamın sebebi aslında Ali'ydi." Dedim. Kızlar bir an duraksadı.
"Kim ki bu Ali?" Dedi Aleyna. "Yani Oğuz'un bir arkadaşı falan mı? Aslında size Oğuzla ilgili bir dedikoduyu söyleyeceğim." Dikkatle Aleyna'ya bakıyorduk.
"Onun bir mafya babasının oğlu olduğunu söylüyorlar. Ve Oğuz da babası yüzünden o işlere bulaşmış. Yani adam öldürme falan."
Aleyna'yı ciddi bir şekilde dinledikten sonra Esma ile kahkahayı patlattık.
"Aleyna, böyle bir şey mümkün mü sence? O daha lisede."
"Ama daha büyük olduğunu söyleyenler var." Aleyna konuşunca etrafa esrarengiz bir hava yayılıyordu. Bu yüzden yutkunup onu dinlemek zorunda kalıyordunuz.
"Söylenenlere göre aslında üç sene geç yazılmış liseye. Zaten o yüzden bizim okula transfer olmuş ya. Diğer okullarda sorun çıkardığı için bizim okula gelmiş."
Bu konu az önce ne kadar komik geliyorsa şimdi de bir o kadar rahatsız edici geliyordu. Aleyna'nın söylediklerinde doğruluk payı var mıydı acaba?
Esma gözlerini kısmıştı. "Ben işin aslını öğrenirim. "
"Nasıl?" Dedik Aleyna ile bir ağızdan.
Esma sinsice gülümsedi. "O işi bana bırakın."
***
Kızlar evden gidince ortalığı toplamaya başladım. Aleyna'nın Oğuzla ilgili söyledikleri beni biraz endişelendirmişti. Aklıma sürekli okulun arkasında Ali ile bir çocuğa bağırdığı görüntü geliyordu. Tamam gerçi bunda bir şey yoktu herhangi bir konu hakkında tartışıyor olabilirlerdi ama yine de bilmiyorum. Asıl bilmediğim neden endişelendiğimdi. Yani uf, banane ki yani. Aman salla dedim kendi kendime.
***
Sabah okula gitmek için evden çıktığımda kapının önündeki siület yüreğimi ağzıma getirdi. Sabahın yedisinde kapının önünde kim olurdu ki? (Some Turkey problems) Korka korka merdivenleri inince siületin Oğuz' a ait olduğunu anlayınca rahatladım.(evet tamam. siuleti arkadan görmeme rağmen nasıl Oğuz olduğunu anladığımı ben de bilmiyorum tamam mı? çok yüklenmeyin bana)
"Oğuz?" Dedim sorarcasına. Gülümseyerek bana doğru döndü.
Bismillahirrahmanirrahim.
Nasıl bu kadar güzel gülebilirdi?
Biraz gülüşünü tarif edeyim. Sanki çok önemli bir iş yaparken birden dikkati dağılmış, ama dikkatini dağıtana kızamayacak kadar değer veriyormuş gibi. Birden arkasını döndüğü için şaşırmış ama beni görünce hemen gülümsemişti. Bu... O kadar tatlıydı ki.
"Gizem." Dedi ve gülümsemesini sürdürerek yanıma geldi.
"Burada ne işin var?" Dedim.
Elini ensesine götürdü.
"Şey, dünkü olanlar hakkında konuşmak istedim de. " Yürümeye başladık.
Ve çok uzun bir süre sessizce yürüdük.
Çook uzun bir süre.
Biraz rahatsız ediciydi.
Sanırım konuşmayı Oğuz başlatmayacaktı. Bu yüzden aklımdaki en makul soruyu sordum.
"Evimi nereden öğrendin Oğuz?"
Yanımda yürürken yüzü bana dönük değildi. Bu yüzden tepkisini göremedim.
"Birilerine sormuştum. Zaten okula yakın olduğu için sıkıntı olmadı."
"Evimi neden birine sordun Oğuz? Biz seninle tanışmadan önce de evimi biliyordun. Neden?" Aslında bunu konuşmak için buraya gelmemişti ama aklımda bir sürü soru vardı. Şimdilik sırayla gitmek istedim. Tabi bu soruların cevaplarını öğrenince diğer soruları sormama gerek kalır mıydı bilmiyorum.
Oğuz birden yolun ortasında durdu.
"Çok geçerli bir sebebim yok." Dedi uzunca düşündükten sonra. "Eski bir alışkanlık. Seni merak ettim ve buldum."
Bu konuşma beni Oğuz'un mafya babasının oğlu olduğuna ikna ediyor gibiydi.
Oğuz durduğu yerden kafasını kaldırmadı. Sanki bir şeye karar vermeye çalışıyor gibiydi. Kafasını kaldırınca gözlerinde koyu bir keskinlik gördüm. Bir şeye karar vermişti.
"Gizem ben senden hoşlanıyorum. "