6-KARMAŞA

24 18 7
                                    

Gizem salonda otururken, Açelya onun için kahve hazırlıyordu. Savaş ise Ateş'i Açelya'nın odasına çıkarmıştı. Ateş hala uyuyordu ve yüzü kireç gibi bembeyazdı. Savaş, bu hiç normal değil, diye geçirdi içinden ve aşağıya indi.

Açelya, Gizem'e kahvesini verirken kapı şiddetle çalındı. Açelya hemen kapıya koştu ve Özge kapıdan geçerek kapıyı kapamaya çalıştı ama kapının diğer tarafındaki kurt buna izin vermiyordu. Açelya da Özge'ye yardım ederek kapıyı itiyordu ama kurt çok öfkeliydi. Savaş aşağı koşarak , "Neler oluyor?" diye sordu. Özge nefes nefese, "Sizin kurdunuz beni yemek istiyor olan bu." dedi. Gizem kapının yanına giderek, "Barış lütfen sakinleş. Bak ben buradayım. Benim icin sakin ol lütfen. Buradaki kimse seni incitmek istemiyor. Kendine gel artık. Benim için." dedi umutsuz bir sesle. Birkaç saniye sonra kapının ardındaki ses kesilmişti. Açelya yavaşça kapıyı aralayınca kurt hızla içeri daldı ve Özge'nin üzerine atladı. O sırada Savaş kurdu arkasından iki eliyle yakalayarak kapının iki yüz metre uzağındaki yola fırlattı ve dışarı çıkarak ona doğru ilerledi. Kurt tekrar saldırmaya hazırlanırken Savaş, "Sakin ol." diye haykırdı sesi bir kükreyiş gibi çıkmıştı. Kurt geri çekildi ve açık mavi gözleriyle Savaş'ın gözlerinin içine baktı. Ardından bedeni tekrar insan bedenine dönüştü. Barış asfaltın üzerinde otururken, "Çok üzgünüm." dedi titrek bir sesle. Savaş bugün çok fazla çıplak insan gördüğünü düşünüyordu. Barış'a bakarak, "Gel de seni giydirelim." dedi ve elini uzattı. Barış Savaş'tan destek alarak kalktı ve eve doğru ilerlediler. O sırada kızlar mutfağa geçerken Gizem, Özge'ye, "İyi misin?" diye sorunca Özge, "Tabii. Sevgilin bir saattir öldürmek için beni kovalıyor. Harikayım(!)" dedi iğneleyici bir sesle.

Açelya elindeki kahve bardağını Özge'nin önüne koyarak, "Yani iyisin." dedi. Özge kahveden bir yudum aldı ve aynı anda geri tükürerek, "Bu da ne böyle iğrenç." dedi. Açelya şaşkınlıkla kahveden bir yudum aldı ve "Hayır gayet normal." dedi. Özge zorlukla yutkundu ve yüzünü buruşturarak, "Çok açım." dedi. Açelya, "Tamam ben yiyecek bir şeyler hazırlayayım diyerek tezgaha yöneldi.

Barış, Savaş'ın siyah tişörtünü ve lacivert kot pantolonunu giydi ve Savaş'a bakarak, "Nasıl olmuş?" dedi. Savaş yüzünü buruşturarak, "Fena değil." dedi. Barış, Savaş'ın koluna vurarak güldü ve "Hadi aşağı inelim." dedi. Savaş, "Önce Ateş'e bakalım." diyerek Açelya'nın odasına yöneldi. Ateş ölü gibi uyuyordu. Barış, "Ona neler oluyor?" diye sordu. Savaş, "Annem ve babam durumu düzeltemezlerse tek bir şey olacak." dedi. Barış, "Ne olacak?" diye sorunca Savaş hüzünlü gözlerle Ateş'e doğru bakarak, "Ölecek." dedi. O sırada aşağıdan çığlıklar yükselmeye başladı ve Savaş ile Barış hemen aşağı indi.

Özge Açelya'nın üzerine çıkmış, onu ısırmaya çalışıyordu. Gizem ise ikisini ayırmaya çalışıyordu ama Özge çok güçlüydü. Savaş koşarak mutfağa girdi ve Özge'yi kaldırarak Açelya'dan uzaklaştırdı. Özge deli gibi Açelya'ya ulaşmaya çalışıyordu. Savaş, Özge'yi duvara yapıştırarak Gizem'e döndü ve "Neler oldu burada?" diye sordu. Gizem, "Her şey normaldi. Açelya yemek için domates doğrarken yanlışlıkla elini kesti ve Özge bir anda aklını kaybetmiş gibi Açelya'nın üzerine atlayıp onu ısırmaya çalıştı." dedi. Açelya boynunu tutarak kalktı ve yutkunarak, "Ben iyiyim." dedi.

Savaş'ın arkası dönükken Özge bunu fırsat bilerek Savaş'ın boynuna yapıştı ve dişlerini geçirdi. Savaş acı içinde inlerken İlayda mutfak kapısından iceri girdi ve "Çek ağzını kocamın boynundan." dedi. Özge başını geri çekerek ağzının kenarındaki kanı sildi ve "Hoşgeldin İlayda." dedi. İlayda yüzünü buruşturarak Özge'ye bir bakış attı ve Savaş'ın yanına giderek, "Savaş iyi misin?" diye sordu. Savaş başını sallayarak sandalyelerden birine oturdu.

Gizem sessizliği bozarak, "Neler oluyor böyle? Bu güçler, araba, dilek taşı nasıl geri döndü? Haberlerdeki konu neyin nesi? Yine yanlış bir şeyler oluyor." dedi. İlayda, "Bunlardan daha büyük bir yanlışlık var." deyince herkes ona döndü ve o sırada Açelya dalgınca, "Tik tak geçmiyor zaman..." dedi. Herkes tekrar sessizliğe gömülmüştü. Çok fazla soru vardı ve bu sorulara verilecek tek bir cevap bile yoktu.

Zaman geçmiyordu. Buna herkes hemfikirdi. Dünya durmak üzereydi, güneş batmıyordu ve tüm insanlar endişeliydi. Haberleri izlemek herkesi daha da tüketiyordu. Barış televizyonu kapattı ve "Yeter bu kadar." dedi. Yapılacak hiçbir şey yoktu. Güçlerini geri kazanmıştılar ama bunlarla ne yapacaklarını bile bilmiyordular. Açelya yukarı çıkarken diğerleri sessizce oturuyordu.

Ateş gözlerini açtı ve etrafına baktı. Beyaz bir yatak, uçuşan tül perdeler ve toz pembe eşyalarla dolu bir odadaydı ve üzerinde siyah bir tişörtle siyah kot pantolon vardı ama bunlar kendine ait değildi. Ayağı kalktı ve komidinin üzerindeki açık mavi defteri eline aldı ve ortalarından bir sayfa açtı:

"Sevgili günlük,
İçimde bir boşluk var. Doğduğumdan beri hiç geçmeyen bir boşluk. Gitgide azalması gerekirken gün geçtikçe büyüyor. Sanki bir eksiklik var gibi. Hayatımda çok büyük bir eksiklik var ve ben bu eksikliğin ne olduğunu bile bilmiyorum. Kendimi her zaman yarım hissediyorum. Her gün bu hissin geçeceğine dair bir umutla uyanırken, her gece daha çok büyüyen bir boşlukla yatağa giriyorum. Sanki etrafımdaki her şeyi anlamlandıracak bir şeyi kaybetmişim de varlığını bile unutmuşum gibi..."

Ateş günlüğü okurken bir anda içeriye Açelya girdi ve Ateş'in elindeki defter düştü. Açelya, "Uyanmışsın." diyerek defteri yerden aldı ve "Umarım okumamışsındır." diye ekledi. Ateş hayır anlamında başını sallayarak alt dudağını ısırdı ve etrafına bakınarak, "Burası senin odan mı?" diye sordu. Açelya evet anlamında başını salladı ve defteri komidinin çekmecesine koydu ve "Artık iyisen odamdan çıkar mısın?" dedi. Ateş tam kapıya yönelmiş gidecekken bir anda Açelya'yı kolundan tutarak koyu mavi gözleriyle, Açelya'nın koyu yeşil gözlerine bakarak, "Neden gözlerime bakarak konuşmuyorsun? Herkese bu kadar yakınken bana hep bu kadar uzak olmanın bir nedeni var. Nedir o?" diye sordu kısık ve derinden gelen sesiyle. Açelya bir an içinin titrediğini hissetti ve gözlerini kaçırarak, "Bırak beni, yanlış anlamışsın." dedi. Ateş, Açelya'nın kolunu iyice kavrayarak onu kendine çekti ve belinden kavrayarak, "Yoksa benden etkileniyor musun? Bu yüzden mi kacıyorsun?" diye sordu. Ateş bir eliyle Açelya'nın belini tutarken diğer eliyle kolunu tutuyordu. Yüzleri birbirine o kadar yakındı ki tek bir rüzgar her şeyi tamamlayacak gibiydi. Bedenlerinin arasından tek bir esinti bile geçemezdi. Bu yakınlığa rağmen Açelya geri çekilmek için direnemedi bile. Tüm bedeni uyuşmuş gibiydi. Birbirlerine bakarken sanki o anın içinde sıkışıp kalmış gibi hissediyordular.

Açelya istemsizce gözlerini kapatırken Ateş gülümseyerek Açelya'ya doğru yaklaştı ve aralarındaki son santim kapanmak üzereyken...

Tik tak... Tik tak... Tik tak...

Açelya korkuyla gözlerini açtı ve Ateş'le gözgöze geldiler. Ateş, "Ne oldu?" diye sorunca Açelya serbest olan elinin işaret parmağını Ateş'in dudaklarına götürdü ve "Sus." dedi.

Tik tak... Tik tak... Tik tak...

Ateş'te dikkat kesilmiş Açelya'ya bakarken o sesi duydu ve aynı korkuyla Açelya'nın bakışlarına karşılık verdi.

Tik tak... Tik tak... Tik tak...

DÖNGÜ 3 / ZAMANIN MUHAFIZLARI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin