•Nöbet•

4.6K 285 41
                                    

Bölümler düzenlenmeye alındı arkadaşlar, bölüm uzunlukları fazla uzun olmayacak. Yorum yapmayı unutmayın, keyifli okumalar...

○○

Minik hastamın canı yanmasın diye elimden geldiğinde hafif yapmaya çalıştığım pansumanda tüm dikkatim ellerimdeyken sessiz ortamı yine minik hastam bozdu.

"Yanakların neden böyle içine gidiyor ki?"

Dudaklarımı birbirine bastırdığım için belirginleşen gamzelerimden bahsediyordu büyük ihtimalle. Dudaklarımdan kaçan küçük kıkırtıya engel olamadım.

"Gamze ne demek duydun mu hiç?"

"Hayır, duymadım."

Dizine sürdüğüm tentürdiyotlu pamuğu çektikten sonra canını acıtmayacak şekilde dizine bant yapıştırdım. "Bazı insanların yanaklarında doku gelişmediği için güldüklerinde veya konuştuklarında yanaklarında çukurlar oluşur. Buna da gamze deriz küçük bey."

Küçük kahve gözlerini kocaman açarak tebessüm ettiğim için muhtemelen belirginleşen gamzelerime baktı. "Ama çok güzel görünüyorlar. Bende de oluyor mu?"

Dudaklarını kendi çapında sıkarak gamze yapmaya çalıştı. Bu tatlı tavrı karşısında onu gülümseyerek izlerken annesi oğlunun saçlarına elini attı ve okşamaya başladı.

"Sende gamze yok bebeğim. Boşuna kendini sıkma."

Annesinin sözleri canını sıkmış olacak ki sıktığı dudaklarını serbest bırakarak aşağı doğru büktü. Bende bu sırada biten pansuman nedeniyle eldivenlerimi çıkartmış, açılan ambalajları toplamıştım.

Tam ona üzülmemesi gerektiğini ve onun bu haliyle çok yakışıklı olduğunu söyleyecektim ki, ardımdan duyulan ses dilimdeki kelimelerime set çekti.

"Demek Ahu'nun gamzelerine hayran kalan bir hemcinsim daha çıktı."

Ellerimi önlüğümün cebine koyduğumda sözlerinden dolayı yüz ifademi sabit tutmaya çabaladım. Benimkisinin aynısı olan önlüğüyle yanıma gelip Yiğit'in saçlarını karıştıran Serhan, bana dönmeyerek Yiğit ile konuşmaya başladı bu sıra. Bir adım geri çekildim aramızdaki kaybolan mesafeyi açmak için.

Kendimi etkisiz eleman gibi hissettiğim saniyeler boyunca ise onlar konuşmaya devam ettiler, bende geride durdum. Nihayet samimi sohbetlerini bitirdiklerinde de görevimi hatırlatmak amacıyla boğazımı temizleyerek konuşmaya başladım. "Pansuman için birkaç krem var. Onları alıp günde iki kere yarayı temizleyin. Perşembe günü de gelip dikişleri aldırabilirsiniz. Geçmiş olsun."

Beni ilgiyle dinleyen anne teşekkür dileklerini iletirken bizi dinleyen Yiğit'e dönerek boyuna eğildim. "Yaramazlık yapmak yok küçük bey, tamam mı?"

Cümlemi bitirmemle beraber gülümseyerek kafasını salladı. Bende saçlarını karıştırdım son kez ve geçmiş olsun diyerek arkamı döndüm. Bu sırada yanımda dikilen Serhan'da, Yiğit ile vedalaştıktan sonra büyük adımlarla yanıma yetişti. Konuşmadım.

Konuşsam ne diyecektim ki? Aynı hastanede, çoğu zaman da aynı yerde görevli oluyorduk. O konuşmak isterken ben kaçıyordum. Sıkıcı ama zorunlu bir döngüye girmiştik artık.

"Ahu, dursana biraz!"

Aramızdaki birkaç adımlık mesafeyi bitirdi ve nazik bir biçimde kolumdan tutarak durdurdu. Sıkkın bir nefes vermek istesemde kaçamayacağımın bilinciyle gözlerinin içine baktım.

Hafif kırmızı gözleri nöbete kaldığının habercisiydi. Buna rağmen dinç bir halde karşımda duruyordu.

İçten içe bunalmış olan tarafımı sesime yansıtmamak için olabildiğince kibar bir şekilde cevapladım. "Efendim?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 07 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bicirik BİRİCİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin