Not: ilk bölümde hepimizin yüreğini dağlayan o sahnenin -alternatif- devamı.
Dramla başlayan ama içinde komedi ve azcık aksiyon bulunduran bir OS.
İlk 1000 kelimesini (~'a kadar) daha önce Twitterda paylaşmıştım.
Devamı ve tamamı burda.
3000 kelime umarım yeterli olur. ❤️_______________________________
Dağ obasının meydanında, han otağının merdiven altında öylece oturuyordu Çolpan bike. Bir yanında han babası, bir yanında kandaşı, bir yanında ise dağban başı vardı. Etrafı ölü bedenlerle kaplanmıştı.
Onların kanlarını kendi üzerinde hissetti son rüzgar estiğinde.Canının bir değeri kalmamıştı artık. Alpagu han dönüp kesse başını, karşı çıkacak gücü yoktu.
Sonra halkının sesini duydu. Budununun ona emanet kaldığını, babasının bıraktığı kutu hatırladı. İçindeki ateşi ilk önce onlar için kullanmalıydı. Sonra o ateşi zamanla harlayıp, intikamını tek tek almalıydı o suçlulardan.
Omuzlarına yüklenen bu sorumluluk onu daha da dibe çekemedi, ayağa kalkmasına neden oldu.
Üzülenleri gördü.
Onları kayıpları için avutamazdı, daha kendisi kabullenememişti ki. Bunun için yalnızca, yasın başlangıcını buyurmak için, yere sertçe bir ok sapladı.Ama sürgün için son sözünü etti budununa.
-DAĞ, YURTTAN İBARET DEĞİL, HALKTAN İBARETTİR! YURDUMU KAYBETTİM DİYE ÜZÜLMEYESİNİZ; İL GİDER, TÖRE KALIR. GÖÇERİZ BİZ. HER TOPRAK, RUHUMUZ İÇİN BEDENDİR.
Konuşmasına karşılık halkının göğse, alpların kalkana vurmaya başladığını gören Çolpan, başı dik bir şekilde Kün Atayı yanına çağırdı.
-Kayıplarımızın üstünü kapatalım, yuğ töreni için hazırlıklar başlasın, sagu okunsun. Ben kurganlarımızı nereye yapacağımıza karar vereceğim.
Bağır bastı obanın kamı ve gök tengrinin kutunu verdiği bikesinin emirlerini yerine getirmek için işe koyuldu.
Boynunu bir an bile eğmeden otağa varan merdivenlerden çıktı kadın.
Kapıyı açtı.
İçeriye girdi.
Etrafına bakmadan odaya geçip gizli kapıyı kullanarak, kimsenin görmediği, obanın diğer tarafındaki alana çıktı. Büyük otaklarının arkasıydı. Babasının yaptırdığı, bacısının bulduğu gizli yerdi.Derin bir nefes çekti içine.
Gözleri doldu.
Bir süredir tutmaya çalıştığı yaşlar, yüzünde süzülmeye başladı.
Olanları hatırladıkça kalbi sıkışıyor, ruhu daralıyordu.
Ne olduğunu anlamadan kendini dizlerinin üzerinde buldu.
Elini, köprücük kemiğiyle boğazının buluştuğu noktaya yerleştirdi.
Sessizce ağlarken tırnaklarını geçirdi tenine.-Yapayalnız bıraktın beni bu acunda, acılar içinde kıvran Alpagu han. Hayatında hiç huzur bulama. Sen de yapayalnız, kimsesiz bir şekilde öl.
Bacaklarını önüne çekip sarıldı onlara.
Ruhu, bedenini terk ediyordu sanki. Bambaşka bir insana dönüşüyordu, yerini bir yabancıya bırakıyordu.Gözlerini yumduğunda iki kol arkasından gelip sıkıca sardı tüm bedenini.
-Yalnız değilsin, burdayım. Onlar varken sana sarılamadım, yanında olamadım. Ama şimdi burdayım.
Kollarını, ağlamaya devam eden kadının üstünden çekmeden karşısına geçti adam.
Çolpanın başı, iki dizinin üzerindeydi. Hıçkırıklarını duyunca elini çenesine koyup kaldırdı başını Dağ bikesinin.
"Ağlama" deyip sildi sevdalandığı kadının gözyaşlarını. Yanaklarından öpüp başını kendine çekip kalbinin üzerine koydu.Bir süre sonra kendine gelip neler olduğunu anlayan Çolpan, onu kollarıyla saran adamı tek hamleyle itti.
-Çekil! İtliğini yaptığın hanına dön.
-Çolpan... izin ve-
-Sakın! Aşağılanmam hoşuna gitti mi? Bacım katledilirken de babama yaptığın gibi sinirli bakar mıydın?
-O saldırıda ben de vardım Çolpan. Alplarımı gömdüğüm o kurganlarda ben de olabilirdim. O kandaşımla babam dediklerinin hainliğini savunamazsın. Bunu yapman-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Salpan - one shots
Fanficİki asıl hikayemden bağımsız one shotlardan oluşacaktır. Umarım beğenirsiniz. ⚠️⚠️⚠️