Felix ve Hyunjin dışarıda gezerken Chan ve Changbin ise iş başındalardı. Bilgisayarları alıp salona geçmişlerdi. Kahvelerini yudumlarken aynı zamanda önlerindeki kağıtlara bakıyorlardı.
Changbin arada sırada salondan çıkıp Felix'i arıyordu. Sevgilisine çok düşkündü. Chan de mola verdiği sıra da sevgilisini aramıştı. Nedensizce sesini duymak istemişti. Artık eve gelmelerini, akşam olduğunu söylemişti.
Hyunjin ise on dakikaya evde olacaklarını söylemişti. Chan telefonu kapatıp salona geçmişti. Seungmin ve Jeongin yemekleri hazırlamışlardı. Minho ve Jisung ise yemeklerin kokusunu alır almaz salona gelmişlerdi.
Chan ve Changbin de işleri bittiği zaman bilgisayarları odalarına götürmüşlerdi. Kapı çaldığı an Jisung yerinden fırlayıp kapıyı açmıştı. İçeriye giren iki civciv hızlıca odalarına gitmişlerdi.
Yemek masasına gelince ise Felix hemen sohbete katılmıştı. Fakat Hyunjin sadece yemeğini yemeğe odaklanmıştı. Chan onda bir şey olduğunu anlamıştı. Yemekten sonra elbette soracaktı.
Herkes sohbete devam ederken Hyunjin çıtını bile çıkarmamış sadece dinlemişti. Yemeğini çocuklardan önce bitirip odasına çekilmişti.
Normalde herkesin yemeği bittikten sonra kalkarlardı fakat Hyunjin onlardan çok önce kalkmıştı masadan. Chan Felix'e bakıp ne olduğunu sormuştu.
" Hyunjin'e ne oldu? Niye böyleydi? "
Felix çatalını bırakıp Chan'e dönmüştü.
" Babasını gördük. Yanında annesi de vardı. İlk önce beni Hyunjin'in sevgilisi sandı babası. Hakaret etmeye başladı yine. Sonrasında düzgün bir şekilde cevapladım. "
Chan başını sallayıp Hyunjin'in yanına gitmişti. Kapıyı tıklatıp Hyunjin'in seslenmesini beklemişti.
" Girebilirsin. "
Chan içeri girince mavi pijamalarını giymiş, bilgisayar başındaki Hyunjin'i görmüştü. Mutlu gözüküyordu. Chan de yanına oturup ekrana bakmıştı.
Dansları izliyordu. Hyunjin'in dikkatle dansları izlediğini görünce yanağına minik bir öpücük kondurmuştu.
" Chris, ben hâlâ seçemedim. Sence dans eğitmeni mi olmalıyım yoksa birinci sınıf öğretmeni mi? "
Chan sevgilisinin saçlarını severken cevaplamıştı.
" Her ikisi de yakışır sana. "
" Ama birini seçmeliyim. "
Hyunjin ona masum masum bakıyordu. Chan ellerini tutup,
" Hangisini daha iyi yapabileceğini düşünüyorsan onu yap. Senin işine karışamam. Sen seçmelisin. Ama yine de benim bir tanesini seçmemi istiyorsan, öğrencileri ile çok iyi anlaşan birinci sınıf öğretmeni olman güzel olurdu. Senin kararın."
Hyunjin başını sallayıp videoyu devam ettirmişti. Video bitince yapacak bir şey kalmamıştı. Chan de kendi odasına geçip yarım kalan işlerini halletmişti.
Hyunjin ise kitabını alıp yorganının altına girmişti. Kitabını okuduktan sonra yastığının altına koyup duş almıştı. Siyah tişörtünü giyip altına da siyah eşofmanını giymişti.
Aynadan kendine bakıp saçlarını toplamıştı. Penceresinin önündeki koltuğa oturup yıldızlara bakmaya başlamıştı.
On - on bir yaşlarındayken kendi evinin bahçesinde her gece saat on iki olduğunda Minho ile çimlerin üstündeki örtünün üstünde yatıp yıldızları izlerlerdi. Her bir yıldıza isim verirler, o yıldızlar ile şekiller çizerlerdi elleriyle. Hyunjin iki tane birbirine çok yakın yıldızlara ikisinin ismini vermişti. Minho ona bakıp gülümsemişti. Hyunjin Minho'nun gülümsemesini seviyordu. Herkese sahte bir gülümseme sunardı, konu Hyunjin olunca da sıcak bir gülümseme takınırdı yüzüne.
Hyunjin, hatırladığı an ile gülümsemişti.
Çocukken çok seviyorlardı birbirlerini. Sonrasında Hyunjin'in babası yüzünden yolları ayrılmıştı. Neredeyse bir daha hiç görüşememişlerdi, ta ki üç sene önce Felix'in evinde buluşana kadar. Orada tekrardan birleşmişlerdi. Felix ikisinin arasındaki o güzel etkileşimi hep sevmişti. Hyunjin ilk kez birinden hoşlanmıştı o zamanlar. İlk kez Felix'e anlatmıştı Minho'dan hoşlandığını. Anlatırken birkaç göz yaşı bile dökmüştü.
Jisung'u seviyordu elbette fakat hoşlandığı kişiden onun da hoşlandığını sonradan anlamıştı ve bu onu biraz üzmüştü. Chan ile aralarında abi-kardeş ilişkisi vardı.
Chan her zaman Hyunjin'i kardeşi, Hyunjin de her zaman Chan'i hyungu olarak görmüştü. O gün her şey geride kalmıştı, Chan ile güzel ilerleyen bir ilişkisi vardı artık. Hyunjin'in aklı yine de Minho da olsa da Chan'in yanında kendini güvende hissediyordu.
Hyunjin'in yaşadıklarını en ince detayına kadar bilirdi Minho. Onun yaşadıklarını çok yakından şahit olmuştu. Her ne kadar sinirlense de oturmaktan ve Hyunjin'e sarılmaktan başka bir şey yapamıyordu o zaman.
Pencereden bakarken hep dalıp giderdi uzaklara. Mutlu olduğu anılar aklına gelir, gülümserdi. Elleriyle oynarken buldu kendini. Kapısı tıklandı. Saate baktığında tam on iki olduğunu görmüştü. Herkes uyuyor olmalı diye düşündü çünkü ev hiç olmadığı kadar sessizdi.
" Girebilirsin. "
Oturduğu yerden kalkmadı. İçeriye giren kişi ile gülümsemişti. Demek ki hâlâ unutmamıştı bu saati...
ꕤ
selamlar!
sonunda bölümü attım.
en büyük hayaliniz nedir?
lana dinlemeye kaçıyorum bir sonraki bölümlerde görüşürüz!
❤🖤
ꕤ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
feels, hyunchan ❦
RandomHep onunla yaşamak, onunla bir güne uyanmak, onunla olmak istiyordu. Hislerinden emin değildi, o gün hariç..