when I was so thirsty

387 27 18
                                    

Saçlarını kuruluyordu Hyunjin. Bornozunun göğüs kısmı hafif açıktı. Saçlarını kuruttuktan sonra bileğindeki tokasını aldı ve saçını topladı.

Dolabının önüne geçti. Siyah gömleğini ve siyah deri pantolonunu çıkardı dolabından. Giydikten sonra aynanın önüne geçip kendine baktı. Tokasını çıkarıp saçlarını eliyle taradı. Saçının üst kısmını bağlayıp altını açık bıraktı. Parfümünü alıp boynuna sıktı.

Odasından çıktı ve salona geçti. Salona gelir gelmez çocukların dikkatini çekti. Chan'in ağzı açık kaldı, önünde artık sarışın bir Hyunjin yoktu. Saçlarını tamamen siyaha boyamış bir Sexy King Hyunjin vardı.

Altında ki deri pantolonu Chan'in dudaklarını ısırmasına neden oldu. Gömleğinin ilk iki düğmesini açmıştı. Chan bu görüntü karşısında yutkundu. Sadece bara gideceklerdi. Böyle giyinmesi herkesin dikkatini çekerdi.

Bundan hiç hoşlanmadı Chan. Şaşırmış ifadesinden ciddi yüzüne geri döndü. Ayağa kalktı ve Hyunjin'in kolundan çektiği gibi yukarı çıkardı. Kendi odasına girdiği an kapıyı kilitledi ve Hyunjin'e döndü.

" Sen beni çıldırtmaya mı çalışıyorsun, Hyunjin?"

Hyunjin ise hiçbir şey yapmadan yatakta oturup ona bakıyordu. Chan yüzünden ellerini çekti ve Hyunjin'e baktı.

" Oraya gideceğiz ama yanımdan
ayrılmayacaksın, tamam mı? "

Hyunjin usulca başını salladı. Chan elini uzattı ve odadan çıkardı onu. Kendisi de Hyunjin gibi giyinmişti fakat Hyunjin ona hiçbir şey dememişti.

Çocuklar evden çıkıp Chan'in arabasına geçmişlerdi.

Bara gelince herkes eşlerinin koluna girmişti. Hyunjin ; Chan'in, Jeongin ; Seungmin'in, Felix ; Changbin'in, Jisung ; Minho'nun koluna girmişti.

İçeri girip boş bir masaya geçmişlerdi. Gelen geçen herkes çocuklara bakıyorlardı ve Minho'nun sinirlenmesini sağlıyorlardı. Belli etmese de Chan de sinirleniyordu.

Hyunjin'in belinden tutup kendine çekti. Hyunjin ona bakıp gülümsedi ve dudaklarına uzun bir öpücük bıraktı. Eli Chan'in bacağından ayrılmıyordu. Chan de elini onun elinin üstüne koyup elini seviyordu.

Geceye evlerinde devam etmişlerdi. Chan kendi odasından Hyunjin'in odasına geçip kulaklığını alacaktı. Kapıyı açtığı an bornozlu Hyunjin'i görmüştü. Saçlarını kurutuyordu. Yanına giderek makineyi aldı ve o kurutmaya başladı. Ellerini siyah saçların arasında gezdiriyordu.

" Yine sarı yap saçlarını. "

" Bunu sevmedin mi? "

" Hayır, bunu da beğendim ama sarışın Hyunjin daha tatlıydı. Yanıma pıtı pıtı gelir, saçlarını sevmemi isterdi sarışın Hyunjin. "

Hyunjin kıkırdayıp yerinden kalkmıştı. Ellerini Chan'in boynuna dolayıp saçlarını sevmişti.

" Sen istiyorsan neden olmasın? "

Gülümseyip Chan'in dudaklarına uzandı. Chan kollarını beline dolayıp daha yakınına çekti Hyunjin'i. Uzun ve yavaş bir öpüşmeden sonra Chan kulaklığını alıp odasına geri dönmüştü.

Hyunjin ise sırıtıp kıyafetlerini giymiş, yorganın altına girmişti bile. Sabah saat altı gibi uyandı Hyunjin. Yatağında oturup masasına baktı. Bir fotoğraf gördü. Masasına gidip fotoğrafı eline aldı.

İkisinin de olduğu bir fotoğraftı bu. Tekrar masasına koydu ve Chan'in odasına gitti. Chan masasında bilgisayarı ile ilgileniyordu. Kulaklık taktığı için kapının açıldığını bile duymamıştı.

Hyunjin kapıyı kapatıp Chan'in arkasına geçti. Chan'in oturduğu koltuğu biraz geriye çekti. Chan Hyunjin'in geldiğini daha yeni anlıyordu. Hyunjin gülümseyerek yüzüne eğildi.

" Günaydın Chris. "

" Günaydın miniğim. "

Hyunjin'i kucağına çekip yanaklarını öpmeye başladı. Boynunda ki koku dikkatini çekmişti.

" Parfüm mü sıktın? "

" Hayır. "

Chan tekrar tekrar kokladı. Hyunjin'in kendi kokusu bile böylesine güzelken parfümlere ihtiyaç yoktu.

" Sana aşık olduğumu söylemiş miydim? "

Hyunjin gülümseyip dudaklarına minik bir öpücük kondurmuştu. Chan de ona daha çok sarılmıştı.

" Benim saçımı sen boyar mısın? "

" Tabi ki boyarım, miniğim. "

" O zaman ben boya kutusunu getiriyorum. "

Koşarak kendi odasına gitmişti. Arkasında kıkırdayan bir Chan bırakarak.
Çocuklar uyanmıştı, kahvaltı hazırlıyorlardı. Hyunjin ve Chan ortalıkta yoklardı.

" Bunlar da iyi ki sevgili oldular. Bizi unuttular!"

" Unutmadılar Ji. Sadece birbirleri ile vakit geçirmeyi seviyorlar. "

" Aynen bu sabah ki vakit harikaydı mesela. "

Bütün gözler Jeongin'e dönmüştü. Jeongin önündeki meyve suyundan içip kalkmıştı. Seungmin yakalayıp oturtmuştu onu.

" Nasıl bir vakit acaba? "

" Şey diyelim biz... Şeyy... Sadece sesler duydum memur bey! Suçlu onlar! Benim odama gelecek kadar ses yapıyorlardı. "

" Çok kaliteli vakitler gerçekten. "

Jisung Minho'nun koluna vurup susturmuştu onu ama sonra da kendisi başlamıştı.

" Minho, çocuklarla haklı haklı konuşma. "

İkili kıkırdarken Chan mutfağa gelmişti bile. Minho ve Jisung susup kahvelerini almışlardı.

" Ne oldu? "

" Hiiç hyung. Ne olacak? Şu iki maniac çift gülüp duruyor. "

Chan de gülerek masaya geçmişti.

" Hyunjin nerede hyung? "

" Gelir şimdi, duş alacakmış. "

Minho, Jeongin, Seungmin ve Jisung göz göze gelince bakakalmışlardı. Dedikleri doğru mu çıkacaktı?

" Biri açıklayabilir mi burada ne olduğunu? "

Felix ayağa kalkıp sanki çok resmi bir şeyi açıklayacakmış gibi üstünü düzeltmişti.

" Öncelikle hyung, günaydın. Bu 4 ilerizekalı arkadaşlarımız sen ve Hyunjin'i bir takım işlerle uğraştığınızı düşündüler, saygılar. "

Yerine oturunca Changbin Felix'e bakakalmıştı.

" Harikasın bebeğim. "

" Biliyorum bebeğim. "

Chan yüzünden ellerini çekip önlerinde farklı yerlere bakan 4 kişiye bakmıştı. Gülmeden edemiyordu.

" Bir şey olmaz. Hadi kahvaltınızı yapın. Bu arada Bay Lee açıklamanız için teşekkür ederim. "

" Rica ederim Bay Bang. "

Hyunjin de mutfağa gelince Felix kalkıp Hyunjin'in yanına geçmişti.

" Artık evde iki civciv var! "

Hyunjin ile birbirlerine sarılıp masaya geçmişlerdi. Chan yanına oturan miniğine bakıp saçlarını sevmişti.

selamlar!

söz verdiğim gibi iki hikayeye bölüm attım!

bu hikayemiz ne zaman final olur bilemiyorum.

daha devam edeceğim bu hikayeye

sonraki bölüm de görüşürüz!

iyi bayramlar! ♡

❤🖤


feels, hyunchan ❦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin