Minho, içeri girip kapıyı ardından kapatmıştı. Gülümseyip Hyunjin'in önündeki koltuğa oturmuştu. Hyunjin bacaklarını kendine çekip pencereden bakmaya devam etmişti.
" Bahçeye çıkalım mı? "
Hyunjin gülümseyerek Minho'ya bakmış, ayağa kalkmıştı. Minho da ayağa kalkmış, Hyunjin ile ellerini birbirine kenetleyerek hızla odadan çıkmıştı. Minho küçükken de Hyunjin'in odasına gelip onu bahçeye çıkarmıştı.
Hyunjin bahçeye çıktığı an o her zaman üstünde yattıkları örtüyü görmüştü. Yanında da içecekler vardı. Minho gülümseyerek Hyunjin'in kolundan çekiştirerek oturtmuştu.
" Burada senin isim verdiğin yıldızlar yok ama şu iki yıldıza ikimizin ismini verebilirsin. "Hyunjin'in yanına yaklaşıp eliyle birbirine yakın iki tane yıldızı göstermişti. Hyunjin'in parlayan gözleri ile yıldızlara baktığını gördü Minho.
O hâlâ küçük bir çocuk, diye geçirdi içinden.
Hyunjin gökyüzüne bakmaya devam ederken yanağında baskı hissetmişti. Minho yanağına küçük bir öpücük kondurmuştu. Ona dönüp yanağına elini koymuştu.
Minho ellerini başının arkasında birleştirmiş, sırt üstü uzanarak yıldızlara bakmaya devam ediyordu. Hyunjin de onun gibi uzanmıştı.
" Özlemişim seninle böyle yatmayı ve yıldızları izlemeyi. "
Hyunjin'e kısa bir bakış atıp tekrar gökyüzüne çevirmişti bakışlarını.
" Babandan azar işitiyorduk ama yine de bahçeye çıkıp yıldızları izliyorduk. "
İkisi de kıkırdamıştı. O zamanlar babası iyi biriydi. Oğluna iyi davranıyordu. Asıl her şey ondan sonra başlamıştı. Öğrenmişti oğlunun Minho'dan hoşlandığını.
Öğrendikten sonra yapmadığını bırakmamıştı. Minho bilmiyordu Hyunjin'in gitme sebebini. Hyunjin içinde tutmak istemedi. Tekrar oturur pozisyona gelip Minho ile göz göze gelmişlerdi.
" Min, babamın beni alıp uzaklara götürdüğünü biliyorsun değil mi? "
Minho başını sallamış, dinlemeye devam etmişti.
" Onun nedenini biliyor musun? "
Olumsuz anlamda başını sallamıştı bu sefer.
" Minho... Ben, bunu neden açıklamadım bilmiyorum ama şimdi her şeyi açıklığa kavuşturmak istiyorum. Felix'in evinde buluştuğumuz anı hatırlıyor musun? "
" Evet, çok mutlu olmuştun tekrar bir araya geldiğimiz için. "
Hyunjin elleriyle oynamaya başlamıştı.
" Oradayken daha iyi anlamıştım, sana karşı ne hissettiğimi. Senden hoşlanıyordum Min. Babam bunu öğrendiği an seninle görüşmemi istememişti. Küçüktük ve ben bunun normal olabileceğini sanıyordum ta ki Felix'in evinde tekrar buluştuğumuz zamana kadar. Üzgünüm, bunları hissettiğim için. Hissetmeseydim her şey daha iyi olabilirdi. "
Minho'ya baktığında gözlerinin dolu olduğunu görmüştü. İlk defa şahit oluyordu Minho'nun döktüğü göz yaşlarına. Hızlıca göz yaşlarını silmiş, boğazını temizlemişti.
" Üzgün olma Hyun. Üzgün olman için hiçbir neden yok. Bunları hissedebilirsin, çok normal. Fakat aynı şeyleri bende hissediyordum. Bende senin gibi düşünüyordum. Sen oradan gittikten sonra ben hep evine geldim. Bir ihtimal gitmemiş olabilirler diye düşündüm. Yanılmıştım, gitmiştiniz. Felix'in evinde tekrar buluşunca elim ayağıma dolaştı. Ne yapacağımı bilemedim. Hep sarılmak istedim. Bende senden hoşlanıyordum, Hyun..."
Hyunjin Minho'nun söylediklerini ağzı açık dinlemişti. Hisleri karşılıklıydı. Hyunjin gülümsedi. Minho da gülerek tekrar uzanmıştı. Hyunjin'in saf sevgisini seviyordu.
" Chan çok şanslı. Senin gibi bir melek ile birlikte. "" Jisung da çok şanslı Min. Senin gibi sevgi dolu, hep onunla vakit geçiren birisi ile birlikte. Chan'i çok seviyorum. Her şey bir anda gelişti, bir anda onun kollarında buldum kendimi. Onun yanındayken kendimi güvende hissediyorum. Hem de hiç olmadığım kadar. "
Hyunjin'in gülümsemesine karşılık Minho da gülümsemişti. Gözlerinin önüne gelen saçlarını arkaya yatırıp ayağa kalkmıştı.
" Hadi, kalk içeri girelim. Yoksa hasta olacağız."
Elini uzatıp Hyunjin'in kalkmasına yardım etti. Birlikte içeri girip odalara ayrılmıştı. Sabah uyanmış, saçlarını toplayıp yatağını düzeltiyordu. Kendi yazdığı şarkının sözlerini mırıldanıyordu.
"That star
I hope my voice reaches to that star
No matter how much I scream
You have no idea how beautiful you were... "Belinde dolanan kollar ile gülümsemiş, ellerini kollarının üstüne koymuştu.
" Günaydın, miniğim. "
Boynuna kondurduğu minik öpücük ile Hyunjin kıkırdamıştı.
" Sana da günaydın Chris. "
Tamamen ona dönüp yanaklarına öpücük kondurmuştu. Hyunjin, Chan'in kollarından ayrılıp yastığını da yerleştirmişti.
Sonrasında masasına geçip saçlarını taramaya başlamıştı. Chan, saçını tararken dudaklarını ısırınca ve yüzünü ekşitince yanına gidip tarağı elinden almıştı.
" İyi misin? Bir yerin mi acıyor? "
" Sadece başım ağrıyor. Uyuyamadım bir türlü."
Chan alnına bir öpücük kondurup hafifçe taramaya başlamıştı. Baş ağrısının nasıl bir lanet olduğunu biliyordu.
Gece geç saatlere kadar sınavlara çalışırdı ve sonucunda sabah baş ağrısı ile kalkardı. Saçlarını taradıktan sonra toplamıştı.
" Teşekkür ederim Chris. Çok güzel olmuş. "
Aynadan kendine bakıp gülümsemişti. Chan de gülümseyip elinden tutmuştu.
" Artık aşağıya inelim. Kahvaltı bizi bekliyor aynı zamanda çocuklar da. "
Kapıyı açıp Hyunjin'e yol vermişti.
" Önden siz lütfen, Bang Hyunjin. "
İkisi de gülmüş, aşağıya yanyana inmişlerdi. Changbin Hyunjin'in geldiğini görünce gülümsemişti.
" Çok yakışıyorlar. "
" Nazar boncuğu verin bana gidip çocuklarımın yakalarına takacağım. Nazar değecek yoksa! "
Felix Seungmin'in dediğine kıkırdamıştı. Gülerek, sohbet ederek kahvaltı yapmışlardı.
ꕤ
selam bebeklerim!
yine ben ve yine yeni bölüm.
nasılsınız?
umarım iyisinizdir, değilseniz bile yazabilirsiniz.
yardımcı olmak isterim ve sizi dinlerim.
burası safe place, burada güvendesiniz. ☘︎
olmak istediğiniz meslek?
bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
🤍💙
ꕤ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
feels, hyunchan ❦
RandomHep onunla yaşamak, onunla bir güne uyanmak, onunla olmak istiyordu. Hislerinden emin değildi, o gün hariç..