Başladığınız tarihi buraya bırakabilirsiniz.
•
İçtiğim sigarayı bankın kenarında söndürüp izmariti çöp kutusuna yolladığımda yavaşça ayağa kalktım.
Kimseye belli etmesem de ağrım vardı ama şu an olduğum yerin keyfini çıkarmak istiyordum. Herkes elinde meşaleler Beşiktaş'ın şampiyonluğunu bağıra bağıra kutlarken ses kalabalığına gülümseyerek baktım.
"Oo bakıyorum da buzdan devimiz güler olmuş..." Kaya yan tarafımdan bağırarak konuştuğunda neşemin de içine etmişti.
"Korkut abi nerede, görev emri mi çıktı?" Etrafa bir bakış atsam da bizim timi görememiştim. Telefon gelince yanımdan ayrılmışlardı. "Çıktı abi çıktı ama sana değil bize. Sen git evine dinlen birkaç haftaya görevinin başına geçersin."
"Ne birkaç haftası, ben iyiyim ben de geleceğim!" Sırıtan yüzüne yumruğumu geçirmek istesem de göz devirmekle yetinmiştim.
"Abiciğim emir büyük yerden vallahi, Zahit Yarbayım o deliyi peşinizde getirirseniz üzerinizde uygulayacağım tarifeleri iki katına çıkarırım dedi."
Dişlerimi sıkarak sakinleşmek için gözlerimi kapattım. "Bak iyi değilsin zaten, ısrar etme aklımız sende kalmasın." Gözlerimi açıp onun endişeli suratına baktığımda o çoktan koluma girip beni ilerletmeye başlamıştı. Duygularını saklamaya çalışıyordu.
"Tamam mı abi? Bak, görev ne kadar sürer bilmiyorum ama uzun olacağa benziyor bu yüzden yanında olamayacağız. Kendine çok dikkat edeceksin tamam mı?"
"Taman oğlum abartma sen de," dedim onu kolumun altına alarak. Kaya çok gevşek ağızlı bir herif olsa da kardeşimdi işte. Sırtımı rahatça yaslayabileceğim nadir insanlardandı.
"Ne demek abartma, vücudundan dört kurşun çıktı sakat bile kalabilirdin sen ne diyorsun hey Allah'ım!" Sinirle söylense de beni bırakmadan arabaya kadar destek oldu. "Zaten seni bırakıyorum diye içim rahat değil bir de böyle konuşma."
"Anneni aradın mı? Haber vermeden gideyim deme sakın." Alnını öptüğümde arabanın ön kapısını açtı, ona ters ters bakmama aldırmadan beni dikkatlice koltuğa oturttuğunda kapıyı da kapatmıştı. Hemen şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı.
"Haber vermedim daha, diğerleri de aileleriyle vedalaşmaya gitti." Diğerleri dediği Gurur ve Korkut abimdi muhtemelen. Gurur'un nişanlısı yeni gelmişti fakat bir iki gün daha birlikte olamadan adam göreve gidiyordu.
"Senin ağrın var mı," diye sordu yandan bana bakıp tekrar yola dönerek. "Yok, aynı soruyu bir günde kaç kere soracaksın lan?"
"Yüzünden bir şey anlaşılmayınca işte... beton suratlı herifin tekisin." Bir şey demeden camdan dışarı bakmaya başladım. Beşiktaş'ın şampiyonluğu kutlandığı için trafik sıkışıktı ve Kaya da arada ağzının içinde küfür ediyordu. Bazıları trafik sıkışıklığını umursamadan arabanın camından sarkarak beste okuyor millet de tek tek ona katılıyordu. Bir süre sonra Beşiktaş'ın mecrasından çıkınca kalabalıklık da azaldı.
Oturduğum semte doğru sürerken hız yapmamak için kendini frenliyor gibiydi. Acelesi vardı ama yine de beni eve bırakıyordu. "Bu arada arabanla gideceğim bıraktığım yerden alırsın, anahtarı Emre'ye veririm."
"Takıl kafana göre."
Evin önüne geldiğimizde kemerini çıkarıp arabadan indi, onu beklemeden ben de indiğimde ona döndüm. "Git sen hadi, geç kalacaksın."
Kolundaki saate baktı. "Yok, daha var." Kolumu tutup beni hafifçe çekiştirince bir şey demeden apartmana girdim. Dört katlı bir apartman olduğu için asansörü yoktu bu yüzden üçüncü kata kadar merdiven çıktık.
"Hayırdır sen niye gülüyorsun?" Yüzündeki aptal sırıtmayı görünce kız meselesi olabileceğini düşünmüştüm.
"Bu görev beni biraz heyecanlandırdı," dedi itiraf ederek. "Aslında diğerlerinden bir farkı yok ama içimde bir his var."
Kapıya anahtarı geçirip açmadan bıraktım. "Bak aslanım, bana şöyle şeyler deme. Aklım zaten sizde hepiniz sağ salim gidip aynı şekilde geri dönün."
Sırıtarak suratıma baktı. Gözlerimi bir saniye ondan ayırmazken onu bir gün kaybetme korkusu içime çöreklenmişti. "Merak etme, beni daha çok çekeceksin abi."
Onu kendime çektiğimde kendini geri çekmeye çalışsa da izin vermeden sıkıca sarıldı. "Dur abi dur, yaran var."
"Yeter bu kadar duygusallık, defol git geç kalacaksın." Alnını öpüp ayrıldığımda ters ters suratıma baktı. Bir şey demeden merdivenlere yönelince bir şey hatırlamış gibi başını çevirdi. "Dikkat et kendine, ilaçlarını da iç."
Ona gözlerimi devirip kapıyı açtım. Yavaşça içeri girerken ışığı açma gereği duymamıştım. Arkamdan kapıyı çarpıp salona ilerledim. Bedenimi koltuğa bıraktığımda bir elim karnıma gitmişti. Başımı arkaya atıp rahat bir pozisyon almaya çalıştım ama bütün yaralarım tek tek sızladı.
Karanlıkta hiçbir şey göremezken koltuğa yatıp gözlerimi tavana diktim.
Yine yalnızlığıma geri dönmüştüm.
•
Duştan çıktığımda hızlıca üstümü giyinip saçlarımı kuruttum. En nefret ettiğim şey de saçlarımın ıslak olmasıydı. Gözlerim komodinin üzerindeki ilaçlara takılınca ayağa kalkıp içinden bir tane aldım ve ağzıma attım.
Mutfağa geçip kendime küçük bir kahvaltı hazırladım. Ekmek olmadığı için hızlıca krep yaparak üstüne tereyağı sürdüm, bu bana muhtemelen bir gün boyunca yeterdi. İşlerim bittiğinde tam cüzdanımı ve evin anahtarını cebime koymuştum ki kapı çaldı.
Sessizce ilerleyip gözden baktığımda tanımadığım bir adamı görmek kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu. Benim evimin zili kırk yılda bir çalardı ve bu genelde tanıdık olurdu. Bu yüzden kapıdan uzaklaşıp geri oturma odasına geçtim. Telefonumu alarak Emre'ye kapının önündeki adamı mobeselerden kontrol etmesini ve kim olduğunu bana mesaj atmasını söyleyip telefonu kapattım.
Mesaj gelene kadar kapıdaki adam ısrarla zile bastı. Birkaç dakikanın ardından Emre'nin gönderdiği bilgilere girdim. Sadece ismini ve mesleğine göz atıp kapıya ilerledim. Zile basmayı kestiğine göre gittiğini düşünsem de kapıyı açtığım gibi merdivenlerden inen adamı görmek duraksamama sebep oldu.
"Zile siz mi basmıştınız?" Sesimle birlikte başı önüne eğilmiş adam hızla bana baktı. Kapıyı yarım bir şekilde açıp silahı arkamda tuttum.
"Ben.." dese de konuşmadı. Hızla kapıya kadar gelip önümde durdu. Masmavi gözleri içimi huzursuz ederken bakışları da bunu tasdikliyordu. Şaşkınlıkla kasılmış yüzüne anlam veremezken kaşlarımı kaldırdım. "Ben, Kartal Alaca'ya bakmıştım," dedi.
"Benim de, çıkaramadım nereden tanışıyoruz?"
Yüzüme garip garip bakarak dudaklarını sımsıkı birbirine bastırdı. "Sen.. seninle konuşmak istediğim bir konu var, tanışmıyoruz."
"Söyle," dedim kaşlarımı çatarak. Tanışmadığı bir insanla ne konuşmak isteyebilirdi ki? Güvenliğimden emin olamayarak bir adım geri çekildim.
"İçeride konuşsak?"
"Beyefendi, benimle ne konuşmak istiyorsunuz?" Sert sesimle çekinerek gözlerime baktı. Kurduğu cümleler mantık çerçevesinde olsa kendim içeri davet ederdim zaten.
"Sen benim oğlumsun." Bir anda söylediği sözlerden sonra yerimde donakaldım.
•
Bizim çocuk biraz hödük kuzuruna bakmayın.
Bu kurguyu devam ettirip ettirmeyeceğim belli değil, her an yazmaktan sıkılıp kaldırabilirim. O yüzden lütfen bana kızmayın baştan söylüyorum.
20 Temmuz 2022 tarihinde yayımlanmıştır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
insan yaşıyorken özgürdür
Teen FictionKartal Alaca vatanına aşık bir askerdir. Kimsesiz geçirdiği yıllardan sonra bir gün kapısı çalınır ve hiç ummadığı kişiler hayatına girer. • "Ne hissettin peki? İllaki bir şey hissetmişsindir." "Bir insan yetimhanede büyüyorsa bunun iki sebebi vardı...