Birkaç dosya işini evden hallederken o kadar sıkılmıştım ki kendime bir kahve yapıp televizyon karşısına geçmiştim. Televizyon izlemeyeli uzun zaman oluyordu, biraz kanal karıştırma isteğiyle dolmuştum.
Bir haber kanalında durduğumda elimde kahvemle adamların siyaset konuşmasını dinledim. Tamamen boş konuştuklarının farkına vardığımda başka bir haber kanalı açıp gündemi izlemeye başladım. Her haberde Türk halkına biraz daha şaşırırken sıkıntıyla nefeslenip televizyonu kapattım. Odama geçip kitaplığımdan bir kitap seçtim, en çok can sıkıntımı alacak şey kitap okumak olurdu diye düşünüyordum.
Tekrar oturma odasına geçtiğimde ayaklarımı sehpaya uzatarak bir süre kitap okudum. Tehlikeli Oyunlar kitabını uzun zamandır okumamıştım, bütün her şeyi aklımda olmasına rağmen her seferinde başka bir yer dikkatimi çektiği için birkaç yılda bir okuduğum kitaplardandı.
Aradan kaç saat geçti bilmiyorum ama kapının çalmasıyla kitabın başından kalkmıştım. Kimin geldiğini az buçuk tahmin ederken mercekten bakıp kapıyı açtım.
"Biraz konuşalım istiyoruz, müsait misin?" Gözlerime merakla bakarken sıkıntıyla nefeslendim.
"Size söylemiştim herkes yoluna diye." Demir Bey'in omuzları düşerken arkasındakilere baktım. Kandemir babasının arkasında dururken Ada da ona yaslanmış bir şekildeydi.
"Hiç mi merak etmiyorsun bizi? Bunca yıl aileni tanımak istemedin mi hiç?" Ona boş gözlerle baktım.
"Merak etmedim, gerek de duymadım."
Kandemir babasının kolunu tuttu. "Gidelim baba, bunca yıl hayatımıza onsuz devam ettik yine ederiz." Sert sesi benimkinden bile katıydı. Başımı evet dercesine eğdim.
"Seninle konuşmak için bunca yol geldik," dedi ağzının içinde Ada. Onun ürkek hallerine bakarken abisinin arkasına geçip benden saklandı.
Ben istememiştim, baştan demiştim.
Sonra ise merdiven başında onu gördüm. Agah bir koluna girmiş onun merdivenleri çıkmasına yardım ederken yutkundum. Bir de hasta çocukla mı gelmişlerdi kapıma? Sinirle Demir Bey'e döndüğümde dikkatle bana bakıyordu. Delici bakışlarımı üzerinden çekmeden kapıyı açıp geri çekildim. Bu davranışımla yüzünde bir gülümseme oluştu. Hemen içeri geçmeye kalktığında "Düz ilerleyin," dedim. Kandemir bana ters ters bakarak Ada'yı daha çok kendine çekti, bir şey demeden yanımdan geçip gittiğinde diğerlerine baktım.
Daha beş merdiveni anca çıkmışken omzumu kapıya yaslayarak bana doğru gelmelerini bekledim. Başını kaldırıp bana baktığında onu izlediğimi gördü ve hızla başını eğdi. Kızaran yanaklarından utandığını anladım. Hareketlerinin değişmesiyle merdivenleri daha hızlı çıkmaya çalıştı, Agah da bunu fark edince bana döndü. Kasılan bedenini buradan bile fark ederken Aker'in takılmasıyla onu sıkı sıkı tuttu. "Yavaş ol aslanım, atlı kovalamıyor."
Aker abisine ters ters bakıp son merdiveni de çıktığında nefeslenmişti. Kapıdan çekilip onlara yol verdim. Ayakkabılarını çıkarttıklarında Agah bana döndü. "İçeriye geçmesine yardım eder misin ben tekerlekli sandalyesini alıp geleyim."
İstemsizce bir adım geri çekildim. Gözlerimin Aker'e değmemesine dikkat ederek "Sen geç ben alır gelirim," dedim.
Kaşlarını çatsa da bir şey demeden araba anahtarını uzattı. "Bagajda temiz olan."
Başımı sallayıp yanından geçerken ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Merdivenleri hızla inerken istemsizce kulağıma dolan kelimeler ikinci merdivende duraksamamı sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
insan yaşıyorken özgürdür
Dla nastolatkówKartal Alaca vatanına aşık bir askerdir. Kimsesiz geçirdiği yıllardan sonra bir gün kapısı çalınır ve hiç ummadığı kişiler hayatına girer. • "Ne hissettin peki? İllaki bir şey hissetmişsindir." "Bir insan yetimhanede büyüyorsa bunun iki sebebi vardı...