"Yapma şunu, sakin ol." Dedim daha fazla dayanamayarak. Evin salonunda stresle dönüp duruyordu.
Bana dönünce zorlukla yutkundu. Aker sürekli ne olduğunu sorsa da Ada ona verecek bir cevap bulamıyordu. En sonunda Aker sormayı bırakmış, sessizce yerinde oturmaya devam etmişti fakat yüz ifadesinden buna alındığı belliydi.
Bir de benim bildiğimi anladığı dakikalar yüzündeki hayal kırıklığını gizleyememişti. Ada o kadar stresliydi ki onu kırdığını bile görmüyordu.
"Yine arıyor," diye mırıldandı telefon ekranına bakarak. Gözlerimi devirip suratına boş boş baktım. Ergenin derdi de bir başka oluyordu.
"Açmayacağım, ama eve gelir..."
Aker'in yüzünü buruşturduğunu fark edince yerimden kalkmamak için zor durdum. Sürekli kıpırdanmasından rahat edemediğini anlamıştım.
"Alo baba," dedi sevecen sesiyle. Telefonu açtığını fark ederek ona döndüm. Bir süre karşı tarafı dinledikten sonra dudaklarını dişlemeye başladı. "Şey.. evdeyim sesin neden endişeli geliyor?"
Eliyle saçlarını çekiştirip ayaklarını sertçe yere bastı. "Babacığım, onu bunu bırak da şimdi, Kartal abim geldi. Eve ne zaman geleceksin?" Beni ortaya atmasıyla ters ters suratına baktım.
"Evet, burada." Diyerek başını salladı. Bana baktığında küçük çocuk gibi omuz silkmişti. Sabır çekerek önüme döndüm.
"Sürpriz yapmak istemiş bize," dediğinde ayağa kalktım fakat ters bakışlarım onun üzerine sabitliydi. Aker'in yanına geldiğimde başını kaldırıp bana baktı. Elimi uzatınca bir süre gözleri elimde oyalansa da en sonunda o da elini uzatmıştı.
Onu kaldırınca ikimiz de Ada'yı umursamadık. Ona destek olarak yürütürken iyice bana yapışmıştı. Bunu ilk başta zorlandığı için yapıyor diye düşünmüştüm ama derin derin aldığı nefeslerden ve elimi sımsıkı tutmasından farklı sonuçlar çıkarıyordum.
Onu ve dayanıklılığını daha iyi tanımak için yürütmek istemiştim aslında. Her zaman tekerlekli sandalyeyle görüyordum onu. İlk başta hiçbir sorun olmasa da merdivenlere gelene kadar yavaştan bacakları titremeye başlamıştı. Bir de belinin ağrısı vardı. Hiç sesini çıkarmamasını yadırgamıştım ama onun bana karşı kuracağı her cümleyi ilk ondan bekliyordum.
Merdivenlerin başına geldiğimizde durdu. Yüzünü bana çevirince elalarındaki hüznü gördüm. Gölgelemek istese de başarılı olamadı. Bunu bir gülümsemeyle kapattı. "Şey, tekerlekli sandalyem oturma odasında, acaba onu getirebilir misin?"
Merdivenin hemen yanında asansör vardı ve onunla inip çıktığını anlamıştım. Bir şey demeden onu yeniden kucağıma aldığımda dudakları arasından kısık bir inleme çıkmıştı. Fazla mı hızlı aldım diye düşünürken mesleğimden kalan reflekslerimi daha iyi kullanmam gerektiğini aklıma kazıdım. Bir süre kımıldamadan dururken yüzündeki ifadenin değişmesini beklemiştim.
Kucağımda kıpırdanırken canının acıdığını biliyordum. Bunu görmezden gelmeye çalışarak merdivenleri çıktım. "Poşet taşıyormuşsun gibi, hiç etkilenmiyorsun," dedi sitemle.
Başımı eğip kucağımdaki çocuğa baktığımda yanaklarının pembeliği gözüme çarptı. "Bu kasları boşuna yapmadım," diye mırıldandım.
Tam onun odasına gidecekken duraksadım. Bu eve ilk defa geliyordum değil mi? "Odan hangisi?"
"Ortadaki kapı," dedi tişörtümü sıkı sıkı tutarken.
Kapıyı ona açtırıp içeri girince onu yatağına bırakmıştım. "Teşekkür ederim," diye mırıldandı sessizce.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
insan yaşıyorken özgürdür
JugendliteraturKartal Alaca vatanına aşık bir askerdir. Kimsesiz geçirdiği yıllardan sonra bir gün kapısı çalınır ve hiç ummadığı kişiler hayatına girer. • "Ne hissettin peki? İllaki bir şey hissetmişsindir." "Bir insan yetimhanede büyüyorsa bunun iki sebebi vardı...