Birinci Bölüm

822 48 24
                                    

Başlayalım bakalımmmm. Tarih yazacak var mı?
İyi okumalar!


- Karin Öztan -

Kafeteryada otururken arkadaşlarımın sohbetinden soyutlanmış, bordo ojelerimi inceliyordum. Tam istediğim rengi geçen hafta bulmuştum ve bu koyu renk tırnaklarımdan silinmeye başlamıştı çoktan. 

Ellerimi indirip tekrar konuşmaya döndüğümde Fuşya "Hayır, o mekana gidemeyiz. Daha geçen hafta bıçaklı kavga olmuş, biri ağır yaralanmıştı ama son durumunu bilmiyorum. Yani kardeşim, bir gecelik kafa dağıtma uğruna böbreğime delik açtıramam." diyordu. Şahsen ben de bir organıma bıçak takılmasından hoşlanmazdım. Hangi mekandan bahsettikleri hakkında en ufak bir fikrim olmamakla birlikte umursamıyordum da. Yine de konuşmanın devamına odaklanırken bacak bacak üstüne attım ve filtre kahvemden bir yudum aldım. 

"Bu elediğin onuncu mekan falan oldu Fuşya, keşke aynı seçiciliği erkekler için de göstersen." diyerek pes eden Tutku arkasına yaslandı. Son model telefonunu masanın üzerine bırakmış, not ettiği tüm mekanları Fuşya yüzünden olsa gerek, tek tek silmişti.

Fuşya kendisine sokulan lafa ithafen alt dudağını sarkıttı. "Çok kabasın."

"Neden yeni bir mekan peki?" diye sordum çizik attırdığım sol kaşım havaya kalkarken. Bir süredir böyle kullanıyordum ve açıkçası kendime yakıştırıyordum, kızlara çizik kaş yakışmaz diyen hiçbir budala da sikimde değildi.

"Çünkü Hungry Dog'tan çok sıkıldım. Yeni bir şeyler yapmak istedim ve sağ olun, kursağımda kaldı. Biri dinlemez biri de memnun olmaz. Yoruldum cidden." diyen Tutku bileğindeki tokayla saçlarını atkuyruğu yaptı. Atarlı hallerinin ona yakışmadığını söyleyemezdim. Ve benim dinlemediğimi fark etmesi bir tık üzmüştü.

Şaka şaka.

"Akşam çıkamayız ki zaten." derken kafeteryada şöyle bir gözlerimi gezdirdim. Cam kenarında bir masada, üç arkadaşıyla oturan bir çocuk ile göz göze geldiğimde bir süredir bana baktığını anlamam zor olmadı. Ben ona döndüğümde anında bakışlarını çekmiş, karşısındaki arkadaşına odaklanmıştı. Halbuki bana çoğu kişi gibi göz kırpacağını düşünmüştüm ancak böyle utangaçlar da vardı.

Yanlış bilmiyorsam çocuk bu dönem gelmişti, kusursuz kıvırcıklara sahip koyu renk saçları alnına kadar düşmüştü. Bembeyaz teni, buradan bakınca rengini tam çıkaramadığım gözleri vardı. Burnunun ucundan parlayan şeyle septum piercing taktığını fark ettim. Üzerinde okulumuzun siyah pantolonu ve yakalardan anladığım kadarıyla okulun beyaz gömleği vardı ancak formasının üstüne kırmızı bir sweatshirt geçirmişti. 

Kırmızı, fazla dikkat çekici bir renk. Dudak büktüm. 

Renkleri çok nadir olmakla birlikte ojelerimde tercih ederdim. Bir de ruj olarak kullanırdım. Onun dışında siyahtan başka bir şeyden anladığım yoktu.

"O nedenmiş?" diye soran Fuşya'ydı. Çocuğu inceleyen gözlerimi arkadaşıma çevirdiğimde "Son dersten bir saat sonra antrenmanım var. İlhan hocanın antrenmanlarını tekrar dile getirmeme gerek var mı cidden?" diye sordum bezgince.

"Tamam tamam anladım, kolay gelsin sana." 

Bu okula başladığımdan beri ki bu hazırlık bölümüyle birlikte beşinci senem oluyor, voleybolda her yıl birinciliği kapmıştık. Ancak bu sene yeni gelen öğrencilerle okullardaki yetenekler değişiklik gösterdiğinden oldukça sıkı çalışıyorduk. Antrenörümüz yenilmeyi asla sevmezdi ve başarısızlığa tahammülü sıfırdı. Bu nedenle antrenman sıklığı, yoruculuğu ve disiplin seviyesi bu sene en yüksek noktaya ulaşmıştı. 

TABUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin