On Yedinci Bölüm

105 20 5
                                    

Önceki bölümü de okuduğunuzdan emin olun, biraz peş peşe attım. İyi okumalar.


Oflaz o gün içerisinde bir daha iletişime geçmemişti benimle, ben de ondan farklı davranmamıştım ancak Kuzey son dersten önce sınıfımın bulunduğu koridora gelmişti ve beni yanımda kızlar yokken yakalamıştı. Hoş, olsa da olmasa da bir şey fark etmiyordu zaten. Kuzey için pek engel olmuyordu benim arkadaşlarım.

Elleri cebinde, salaş tavırlarla karşıma geçtiğinde onu görmemiş gibi yanından geçmeye kalkıştım ancak attığı yeni bir adımla beni engellemiş oldu. İstesem onu atlatabileceğimi biliyordum ancak bunun yerine kollarımı göğsümün üzerinde topladım ve çenemi kaldırıp ona baktım. 

"Şimdi, soru cevap şeklinde gidiyoruz. Benimle konuşmaktan neden bu kadar kaçıyorsun?" dediğinde gözlerimi devirmek istedim ama yapmadım, bunun yerine derin bir nefes aldım sabır çekmek maksatlı. 

Sırf o söyledi diye de soru cevap mantığında ilerleyesim gelmiyordu mesela. Kuzey hep dominant bir karakter olmuştur, ilişkimizde de bu şekilde olmaya devam ederdi ve ben de buna çok sinir olurdum çünkü başkasına göre hareket eden, başkasının kurallarıyla yaşayan bir insan değildim. Bu nedenle üzerimde etkisi azdı, bu da hep kavga çıkarırdı.

Bu sefer konuyu uzatmamak açısından onunla zıtlaşmayı kenara ittim. "Söyledim zaten, bence konuşacak bir şeyimizi yok çünkü bizim. "

"Benim var demek ki? Ayrıca bizim bir geçmişimiz var, buna rağmen birbirimizi tanımıyor gibi mi davranacağız tüm okul senesi boyunca? Benim için değerli birisin ve ben böyle olsun istemiyorum." derken samimi görünüyordu aslında. Ancak bu felsefe bana tersti, Kuzey için en azından.  

"Senin olabilir Kuzey elbette ama kendini tekrarlayacağını düşünüyorum, bence konuşulmamış bir konu olmayacak ortaya koyduğun. Ayrıca ben de sana değer veriyorum ama bu, yardıma veya desteğe ihtiyacın olduğunda yanındayım demek. Okulda her gün konuşalım, eski samimiyetimizde olalım demek değil."

Bu sefer o derin bir nefes çekti içine ve "Daha konuşmadık bile ve sen yine tartışma çıkarıyorsun." dedi bezgince. İşte bu alnımdaki damarın atmasına sebep olacak bir yorumdu neredeyse. Zaten ilişkinin başarısızlığı komple bana yıkılıyordu onun tarafından, şimdi olmayan şeyleri de üzerime atmaya başlamıştı.

"Ben mi tartışma çıkarıyorum yine?" dedim son kelimeyi epeyce bastırarak. "İlişkideki çoğu suçlamayı üzerime alırım Kuzey. Vakit ayırmayan oydu de mesela, tamam. Doğru. Bana yettiği kadar değer vermiyordu, veriyorduysa da hissettirmiyordu de. Evet, seninle karşılaştırırsak en azından ben hakkını verememiş olabilirim de. Beni arka plana attı defalarca de, eyvallah. Ama kavga çıkarıyordu hep der gibi, yine kelimesini kullanırsan işte bunu kabullenmem. Çünkü kavgacı olan sensin, çözüm odaklı olmayan sensin ve ben bunu yanlış hatırlıyor olamam."

Bu noktada biraz sesim yükselmiş olabilirdi ancak koridordaki birkaç kişinin çoktan ilgisini çekmiştik zaten. 

Kuzey, dişlerini sıkıp yutkunduktan sonra -pek başarılı bir sakinleştirme yöntemi olmamıştı bu- "Ben de asıl sinirlenme hakkı bendeyken bana böyle yükselmeni kabul edemem o zaman Öztan. Kavgacı biri olarak görmüşsen beni tamam ama benim haklı olmadığımı söyleyemezsin." dedi. 

Kaşlarım hayretle havaya kalkmıştı. "Ben onu mu demek istedim Kuzey? İnsan gibi konuşmak var, tartışmak var. Sen bana söylediğin hiçbir suçlamanda sakin girmiyordun konuya. Sana göre hep ben suçluyum zaten!"

"Öyle mi?"

"Öyle. Ben hayatımda senin kadar üzerine toz kondurmayan bir insan görmedim." derken yaptığım suçlama ses tonuma öyle bir yansımıştı ki ne kadar içten söylediğim belli oluyordu.

TABUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin