Yirmi beş yaşındaydı. Yirmi beş yıl önce çetin geçen ve halkı açlığa sürükleyen soğuk bir kış gününde beklenenden haftalar önce doğmuştu. Annesini hiç tanımamış, sebep olduğunu söyledikleri ölümü yüzünden babası ve kardeşleri tarafından hiç sevilmemişti. Kabile şefi olan Babası, onu on üç yaşındayken varisi ilan etmiş, on dört yaşında ilk kez törenlerde onun hemen yanındaki demir tahtta oturmuştu.Ona verilen bu armağan annesinin son sözlerinde yatıyordu, onu da tahtın varisi olmaktan birdenbire men edildiğinde öğrenmişti. Yine de yola devam etmişti. Gözü yükseklerde değildi aslında, sadece biraz sevgi görmek istemişti. Kardeşleri ve babası tarafından belki hiç sevilmemişti ama onu çok seven ve ona sadakatle bağlı bir arkadaşı olmuştu, her şeyi birlikte yaparlardı. Jimin ona, ormanda yaşamanın inceliklerini, nasıl avlanılacağını, otlar ve yapraklardan bir çadır kurmayı ve en önemlisi de cesur bir omega olmayı öğretmişti. Şimdi olduğu kişiyi ona borçluydu.
Taehyung ile farklıydılar ama bu farklılıklar birlikteyken yok oluyordu. Herkes, yüreğinin üzerini kaplayan ince derinin doğuştan çiçekli olduğunu bildiğinden Jimin'in lanetli olduğunu düşünürdü, henüz küçük yaşta onu koruyup kollayan kim varsa büyük savaşa kurban gitmiş ve böylece küçük Jimin ormanlarda yaşamaya başlamıştı. Taehyung ile de bu şekilde kesişmişti yolları. Ormanda kaybolan genç omega, Jimin'in yaptığı bir kapana yakalanmıştı.
Taehyung neşe saçan bir çocuktu, on beşine geldiğinde kabilenin tüm alfaları neşesini ve masumiyetini ondan çalmak istemişti, hepsiyle kavgaya tutuştuğu zamana denk geliyordu bu. Arkadaşı Jimin gibi yalnız kurt olmayı tercih ederdi halbuki. Bu yüzden kızgınlığa girerken de, girdikten sonra da hiçbir alfanın ona karışmasına izin vermedi.
Üstelik alfalara gül dağıtmayı sever, onlarla düşüp kalkardı, gecenin ışığında, ateşin karşısında, sabahın ilk ışıklarında dans etmeyi severdi, taze yaprakların arasına pirinç lapası koyup yemeye bayılırdı, şarkı söylemekten hoşlanırdı, ok atmayı ve silah kullanmayı tek başına öğrenmişti. Annesinin yetenekleri üç kardeşten yalnızca ona geçmişti. Her dolunayda iki yanağına kırmızı boya sürüp büyük küpeler takar, başına da avladığı hayvanların boyadığı tüylerinden yaptığı ihtişamlı bir başlık geçirir, dere kenarına inerdi. Bu yapmayı en sevdiği şeydi, ölülerin ruhlarıyla konuşur onlardan akıl alırdı.
Diğerleri, bu yetenekten, tıpkı annesinden korktuğu gibi korkar ve Taehyung'a saygı duyarlardı. Hepsi tanrıya derinden bağlıydı, genç omega ne derse kabulleriydi ve bu bir zaman sonra kabile şefi olan babasını zor duruma düşürmeye başladı.
Her şey öldürücü bir yavaşlıkta gerçekleşti. Önce gösterişli kıyafetleri eliden alındı, sonra parlak mücevherleriyle dolu hazinesinden oldu. Onu gözlerinden bağlayıp üzerine çuval gibi kıyafetler giydirdiler, bir rahip onu günahkar addetmişti artık, aylar boyunca ormanın içindeki karanlık bir kaleye hapsedildi, beraberindeki iki muhafızla kaldı. Akıllanması umuldu, ona yapıştırdıkları hiçbir etiketi kabullenmedi ama sabırla çıkacağı günü bekledi. Sabırla tekrar güneşi göreceği anı beklerken aylar geçti, artık ruhlarla iletişime geçemiyordu çünkü bu da her şeyi gibi lanetlenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Outlaws of the Wild West | taekook
Fanfiction(Slow update) Omega Taehyung, düğün gününü kana buladıktan sonra hasımlarından kaçar ve son seçenek olarak bir tapınağa sığınır ancak bunun bedeli olarak özgürlüğünü ve ruhunu yitirmek zorunda kalır, ta ki onu zincirlerinden kurtarıp özgürlüğüne kav...