(Slow update) Omega Taehyung, düğün gününü kana buladıktan sonra hasımlarından kaçar ve son seçenek olarak bir tapınağa sığınır ancak bunun bedeli olarak özgürlüğünü ve ruhunu yitirmek zorunda kalır, ta ki onu zincirlerinden kurtarıp özgürlüğüne kav...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Eğer ben yanarsam sen de külolacaksın. Enkötü günümde bile, hak etmiş miydim bebeğim? Bana yaşattığın tüm o cehennemi?" ~
"Nasıl? Özlemiş misin?"
Düşüncelerimden sıyrılıp birkaç metre ötemde, beyaz bir atın sırtında giden Jimin'e baktım. "Neyi?"
Alayla güldü. "Özgür olmayı."
Duraksadım ve başımı çevirip ilk kez görüyormuşçasına etrafıma baktım. Derin nefesler aldıkça özgürlüğü içime çektim, gözlerimin alabildiği yer uçsuz bucaksız kırlar, tepeler ve dik yamaçlı dağlardı, vahşi doğadaydık, vahşi batıda. Hiçbir şey değişmemişti yokluğumda.
Fakat ben değişmiştim. Tapınağa girmeden önceki halimden eser yoktu artık, kim ne derse desin bu uzun yıllarda kendimden bir şeyler yitirmiştim.
Omuz silkerek atın eyerlerine daha sıkı tutundum ve ona cevap verdim. "Üzerime birkaç beden büyük gelen bir kıyafet gibi hissettiriyor."
"Yani özgür olmaktan hoşnut değil misin?"
"Sanki buna layık değilim,"diye düzelttim onu. Hislerimi anlamaya çabalıyordum ama karmakarışıktım, içimde fırtınalar kopuyordu, sahiden de olacağını düşündüğüm hiçbir şey olmamış ve bu beni ortada dımdızlak bir halde bırakmıştı.
Ailesinden ayrı düşmüş, ortada kalan yalnız bir çocuk gibi. Böyle bir çocuk özgürlük istemezdi, başını sokacağı güvenli bir yuva isterdi.
Atını duraklatıp bana yetiştiğinde göz göze geldik. "Taehyung,"dedi sertçe. Gözleri, sertliği her an kırılabilirmiş gibi bakıyordu. "Sikik bir alfanın tüm düşüncelerini ve karakterini değiştirmesine izin vereceksen bugünden tezi yok çekip giderim. Senin yıkılışını izlemek için gelmedim buraya."
Sarsılarak gözlerimi indirdim. Jimin sertti, açık ve dürüsttü ve bir de, elbette haklıydı. Onun böyle sert cümleler kurması beni hayatım boyunca ayakta tutmuş, kendime getirmişti. Yine de cümlesindeki bir şey kalbimi kırdı. "Üzgünüm."
"Üzgün olma! Bir şeyler yapalım...nereye gidiyoruz? Onu bulalım. Savaş Taehyung, vazgeçemezsin!"
Nereye gittiğimi bilmiyordum. Kurdumun sesini takip etmek ve ona yoldaş olmaktan başka bir şey yaptığım yoktu. Beni eninde sonunda onun ayağına götüreceğini zaten biliyordum, başka türlüsü bizi öldürürdü. Jimin'i peşimden sürüklemek istemezdim ama olan olmuştu. "Ona gidiyorum,"dedim sessizce. "Daha fazla ne yapabilirim ki Jimin? Başka nasıl savaşabilirim? Beni reddeden bir ruh eşim var ve ben inatla ona koşuyorum."
Bir süre sessiz kaldık, bana aldırmayacağını düşündüğüm kadar uzun bir vakit geçtiğinde Jimin boğazını temizleyerek önümüzde uzanan boşluğa baktı. "Biliyorsun, seni üzmek için söylemiyorum bunları. Ama zor günlerden geçiyorsun, daha az dürüst olmaya çalışacağım."