seven- you'll never see me cry

1.2K 188 142
                                    

15 yıl önce

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

15 yıl önce

"Başka zaman gitsek olmaz mı?" Henüz 12 yaşındaki küçük Jungkook annesine karşı huysuzlanmaya bayılırdı. Liderliğin ağırlığı omuzlarına yüklenmeden önce o da akranlarından pek farklı değildi. Tüm günü kara yeleli atların sırtında, avlanmayı öğrenerek ya da tahtadan zararsız silahlar oyarak geçirir eve yalnızca uyumak için girerdi.

Büyümeden önceki son adımda olduğundan baba tüm bu haylazlıklarına ses çıkarmaz ancak eğitimine de önem verirdi, daha küçük yaşlarda okuma ve yazmayı öğrenmesi için başka diyardan iyi öğretmenler tutmuştu bunun için. Şimdi iki katlı ahşap evlerinin verandasından bahçede annesiyle konuşan biricik oğlunu izlerken içini garip bir huzur kaplıyordu. Omegası, oğulları Jungkook'un bir kahine başvurma zamanının geldiğini belirttiğinde alfa bunu isteksizce kabul etmişti. Geleceğin bölük pörçük bilinmesinden ziyade gizli olmasını tercih ederdi ancak eşi bu konuda ısrarcıydı.

"Baba, bir şey söyle! Bu saçmalıklara inanmıyorum...Sadece gidip avlansam olmaz mı?" Jungkook bir hafta önce ilk kez bir tavşan avladığından beri her gün bunu tekrarlamak için uğraşıyordu.

"Annenin sözüne benim bile karşı gelemediğim zamanlar var, oğlum,"dedi bıyık altından gülerek. Kolunu verandanın korkuluklarına yaslamıştı. Oğlu Jungkook on daha dün doğmuş gibi gelse de hızla serpiliyor, büyüyordu. Yakında boyu kendisinin boyunu aşacak ve silah tutmayı, dövüşmeyi, düelloya girmeyi, kuzuların arasındaki vahşi kurt olmayı ve en önemlisi de ona bağlı olan halkları yönetmeyi öğreneceki.

Tüm bunların altından kalkabilmesi için onu çok iyi yetiştirmesi gerekiyordu. Bazen ona bakıyor ve oğlu için üzülüyordu. Hayatı, tıpkı kendisininki gibi zorluklar içinde geçecekti. Vahşi batıda herkesin yaşadığından bir tık daha fazlası. Sıklıkla, bir gün dünyaya geldiği için pişman olacak ve kendisini suçlayacak mı merak ederdi.

Derince iç çektiğinde Jungkook'un yenilgiyi kabullendiğini fark etti. Küçük kovboy, siyah deri şapkasını başına geçirerek annesinin ona uzattığı püsküllü çizmeleri giydi. "Bu saçmalık. Kimse gelecekte ne olacağını bilemez, anne."

"Tanrılara karşı geliyorsun, Jungkook. Kehanetlere herkes inanır, onlardan ne farkın var?"

"Sanırım onların aksine ben...düşünebiliyorum." Bunu söyler söylemez sırıttı. Hiçbir zaman, annesinin ve çevresinin koyu inançlarına rağmen inançlı biri olmamıştı. Kimse onu, istemediği bir şeye inandıramazdı, bu konularda oldukça dik başlıydı.

"Ah, Jungkook...Sen beni öldüreceksin sahiden." Eşi, alfasına döndü. "Oğluna bir şey söylemez misin?"

"Görevim onu iyi bir yönetici olarak yetiştirmek, sevgilim. Bir din adamı olarak değil."

"Tıpkı babasına çekmiş işte,"diye mırıldandı omega sinirle, üzerine ketenden ince bir pelerin alırken. Jungkook çoktan evin bahçesinden çıkmış atların olduğu açık alana doğru koşmaya başlamıştı. "Bekle beni. Jungkook!"

Outlaws of the Wild West | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin