six- to love something death can touch

1.3K 199 139
                                    

~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~

Jungkook

Önce annem, sonra babam ve şimdi de biricik kardeşim. Büyüklerimizden biri bana henüz kavrama yetisine dahi sahip olmayan yaramaz bir çocukken, ölümün dokunabildiği birini sevmenin insanın yüzleşmek zorunda olduğu en güç şeylerden biri olduğunu söylemişti.

Şimdi bu cümleyi çok daha iyi anlayabiliyorum. Kulaklarımda rahatsız edici bir yankı yapıyor ve çirkin gerçekliğini bir an olsun unutmama izin vermiyor.

Onca kayıptan sonra dahi...Ölümle yüzleşmek hâlâ çok zor.

Ne zaman bir düzlük görür gibi olsam Tanrı o zaman beni cezalandırmaya ant içmiş gibi birini elimden alıp götürüyor. Çok yoruldum. Bir şeyler yapmam için gözümün içine bakan halkımdan çok yoruldum, olmayacak şeyler için beklentiye girmekten yoruldum, zar zor bir araya topladığım her şeyi teker teker yitirmekten yoruldum, bir hiç uğruna savaşmaktan ve en çok da yaşamaktan yoruldum.

Bahçe kapısı gıcırtılı bir sesle aralandığında duruşumu dikleştirdim, gelen her kimse bana yaklaşıyordu. Çakıl taşlarında çıkardığı çizme gürültüsünü duyuyordum. Çitlere dayanmaktan vazgeçip arkamı döndüm ve dudaklarımda bitmeye yüz tutan dalı yere fırlattım. Gelen Namjoon'du, haberi alır almaz ikimiz de atlara atlayıp gelebildiğimiz kadar hızlı gelmiştik buraya, yarım saat oluyordu fakat ben hâlâ Lexie'nin iki katlı ahşap evinden içeri girip gerçekle yüzleşmeye kendimi hazırlayamamıştım.

Ne ağlayabiliyor ne de başka bir şey yapabiliyordum. İçim dışım koca bir boşluğa dönüşmüş beni yutuyordu.

"Jeon," arkadaşımın eli omzumu destek verircesine sıktığında şapkamın altından ona baktım. Sert bakışları yumuşamış, buğulanmıştı. Lexie'yi benim kadar olmasa da severdi. Hatta son zamanlarda ona hamileliği için birçok öneride bulunmuştu, ilki de kardeşimi, daha iyi olanaklar olduğundan kendi kasabasına götürmekti. Buna bizzat ben karşı çıkmıştım.

"Seninle gelseydi belki böyle olmazdı,"dedim pişmanlık varlığımı alıp götürürken.

"Bu doğru değil,"dedi kesin bir tonda.

"Doğru olduğunu biliyorsun, gitmesine izin vermeliydim. Onu kurtarabilirdim...şimdi yaşıyor olurdu."

"Ebeler ellerinden geleni yaptılar, aynısını bizim ebelerimiz de yapacaktı. Sonuç değişmeyecekti, bu ihtimalleri düşünmenin yararı yok. Toparlan Jeon Jungkook."

Ellerimden birini yüzüme kapatıp yüzümü ovuşturdum, kalbimin üzerine berbat bir his çöreklenmişti. Bunu hatırlıyordum, babamın ölümündeydi. Çok zordu. Bu daha zordu.

Geride anne kokusu alamamış bir yavru bırakmıştı.

"Beni böyle yalnız bırakması haksızlık...haksızlık! Ellerime bir yavru bırakıp gitti, ne yapacağımı bilmiyorum!"

Outlaws of the Wild West | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin