1 BİTMEYEN GECE

187 24 44
                                    

                                                                            BÖLÜM 1

                                                             BİTMEYEN GECE

 Kendi içindeki sese bile cevap veremeyecek kadar yalnız bir çocuktum. Geçmişin gölgesinde kaybolmak değil de geçmişimi kaybetmiştim. Saksıda durup ona bir yudum su verilmesini bekleyen bir ottan farkım yoktu. Bir gece gözümü açmıştım, bir sokak ortasında. O gün doğduğumu varsayarsak. Doğarken bile oldukça yalnızdım. Hayatımdaki herkes toparlanıp gitmişti. Herkes giderken, tek kişiye yerleri yoktu zannımca.

"Masallara inanır mısın Eflin? Çocukluğun boyunca anlatılan masallara? zihnimden geçen sesle irkildim. Okulun bahçesinde oturup her bir tanesi inci gibi yağan, düşer düşmez eriyen karları izliyordum. Sessizlik, tıpkı bir örtü gibi etrafa yayılmıştı ve huzuru bana hediye etmişti. Zamanın dışındaydım ve artık bunu kabul etmiştim. Belki de o kadar çok acı çekmiştim ki acı çekme kabiliyetim bile bana hayran kalarak her şeyi beynimden söküp atmıştı. Üşüyordum. Ellerim cebimdeydi, ağır çekimde bana doğru gelen arkadaşlarıma baktım. Çok yavaş hareket etmiyorlardı fakat sesleri bulanıktı.

Yavaş yavaş yaklaşırken ne dediklerini anlamaya başladım, görüntü netleşti "Bu gece yıl başı!" Tanıdık bir ses... Yanıma oturan bedene dikkatimi vermeye çalışmıştım. Yıllardır aynı okulda, aynı kampüste dolaştığım insanların bile adını aklımda tutamayacak kadar yitik hafızalı olamazdım ya.

Biraz uzağımda duran uzun boylu, oldukça esmer olan adam, sıktığı kağıt topunu Demet'e fırlattı, Demet sakinliğini bozmamıştı. Evet Demet. Bu kızın adını hatırlıyordum. Başını diğer tarafa çevirdi. Burcu'yu kendimden çektim ve yavaşça ayağa kalktım. İkinci bir isim hatırlamanın sevinci vardı içimde. Teşekkür etmem gerektiğini biliyordum, ısrarla beni içlerine çekmeye çalışıyorlardı, onlar beni aralarına almak isteseler bile ben pek bu işi becerecek gibi durmuyordum. Kendi aralarında konuştukları sırada kulağıma aşina gelen bir diğer kişiye dikkat kesilmiştim.

Birkaç ismin aklımdan silinmediğini görmek oldukça güzeldi. Yine de evime gitmek ve bir bardak sıcak çay içmek için elimden geleni yapacaktım. "Ben eve geçiyorum." Yavuz'un yüzü düşmüştü. Heyecanlı halinden eser kalmayınca birkaç adım bana yaklaştı "Ne düşünüyorsun dalgın dalgın?" İçinden kulaklık sarkmış çantayı düzeltiyordum "Hayır bir şey düşünmüyorum, bir sorun yok Yavuz." arkamdaki konuşmaları dinlemeden yürüyordum, adını hiç bilmediğim ama simasını tanıdık bulduğum kız selam verince, başımı hafifçe eğerek selamı aldım. Okuldan çıkış yapmıştım. Gri bulutlara çevirdim bakışlarımı, rüzgâr yüzüme bir dalga gibi çarpıp narin elleriyle yüzümü okşuyordu. Sessizlik... Tek hissettiğim buydu.

Kurumuş ağaçtan yükselen çığlıklarla, gökyüzüne siyah bir gölge süzüldü. Dikkatli baktığım zaman kuşların korku içinde etrafa dağıldığını görmüştüm. Uzaktan bir siren sesi geliyordu. Ben daha nerede olduğunu anlamadan yanımdan hızla geçen polis arabasından son anda kurtulmuştum. Arkasından baktığım arabanın siren sesi yavaş yavaş dağılıyordu. Hızlı hareketlerle durağa ilerledim, rüzgârın sesini bastırmak için kulaklığımı takmıştım. Arkada çalan hafif müzik ve rüzgârın kulaklığıma çarpma sesine otobüsün kornası dahil olmuştu. Yaşlı olan birkaç kadın ölümüne susmuşken, benim yaşlarımda olanlar bu gece yapacakları şeyleri tartışıyorlardı.

Sağ yedi, mavi siyah araç geliyordu. Otobüse bindiğim anda yere düşen telefonumdan kulaklık firar etmiş ve az önce sadece benim duyduğum müzik etrafa adeta bir duman gibi yayılmıştı. Yere eğildim, düşen telefonumu almak isterken yaşlı kadınlardan biri "Fazla gürültü yapıyorsun!" demişti. Sadece birkaç saniye çalan müziğin ona ne zararı vardı? Belki de işitme cihazı kullandığı için rahatsız olmuştu.

SESSİZ GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin