9

11 2 0
                                    


Yüzüme düşen damlaları yağmur sanıyordum. Oysaki yağmur sıcak olmazdı değil mi. Bu yağmur öyleydi. Kuşların cıvıltısı değildi kulaklarımı dolduran. Yırtıcı kuşların başımın tam üstünde dönmesiydi. Kanların içinde boğulacağımı hissettiğim anda derin bir nefes alarak uyandım.

Karşımda asılı duran ceset... Kanı yüzüme damlıyordu ve ben yağmur sanmıştım.

İşin garip tarafı artık Güneş doğmuştu. Fakat fazla uzun sürmemişti.

Ellerime baktığım anda toprağa gömülmüş olduğunu gördüm. Her yerim çamur içindeydi. Gecenin yarısına uyanmıştım yine. Yırtılan elbise eteklerimi tutarak ayağa kalktım. Toprağa saplanan demir seslerini duyduğum anda kendimi toparlayarak etrafa bakınmıştım "Hektor, ne yapıyorsun?" küreği durdurdu, başını kaldırdı "Burayı açmak için yardım istedin." babasına rağmen bahçedeki sembolün altını kazıyordu "Neden böyle bir şey istedim?" gözleriyle ellerimi işaret etti "Alacağını aldın Apolline. Çukuru kapatıyorum şimdi." avucumun içinde sıkıca tuttuğum şeyi yeni fark etmiştim.

Avucumu yavaşça açtığım anda elimdeki toprağa bulanmış bir kemik olduğunu gördüm "Bu ne Hektor?" daha sorum bitmeden cevap aklıma gelmişti. Ahırda beni tutan o şey "Anahtar çarmıhın altında." demişti. Kemiğin yapısını iyice incelediğim sırada oyulmuş birkaç yerini görmüştüm. Yapısı anahtar gibiydi "Bu kemik anahtar." Hektor'un işi bitmiş olmalıydı "Elindeki ne bilmiyorum, bunu niye yaptın bilmiyorum." mavi gözlerinde kırgınlık vardı "Ama Apolline babama yakalanırsan seni ömrüm boyunca affetmem." hiçbir şey bilmeden yardım ediyordu bana "Neden böyle dedin Hektor? Ben kötü bir şey mi yapıyorum?"

Küreği, toprağa sapladığı anda yanıma gelmişti "Ne yaptığını bilmiyorum. Beni bir hiç gibi gördüğün sürece de bilemeyeceğim Apolline. Yine de ne yaparsan yap hep arkanda olacağım." kollarımı sıkıca kavramıştı "Neden yaşamak istemiyorsun bilmiyorum ama Apolline ben babamdan korktuğum için susmuyorum. Seni gözümün önünde tutmak için susuyorum." bıkkın bir şekilde iki kolunu yana bıraktı "Babam senin iyi bir ruh olmadığını halka duyurmaya ve seni kurban ederek sempati kazanmaya çalışıyor. Sürekli baş kaldırmak intihardan farksız..."

"Apolline çok şanslı bir kadın." ne dediğimi anlamamış gibi bakıyordu "Sen benim çocukluğumsun Apolline. Senin ölmen demek benim anılarımın silinmesi demek. Buna razı gelirsen seni asla affetmem." burada görevim ne bilmiyordum ama ölmeyecektim. Hayal de olsa gerçek de ölmeyecektim "Sana söz veriyorum Hektor. Bu anahtar meselesi çözüldüğü anda senin için iyi bir ruh olacağım." bizi izleyen biri vardı. İnce uzun bir gölgeydi. Kilise kapısına yakın duruyordu "Bu anahtarın nereye ait olduğunu nasıl bulabilirim Hektor?" oradaki şey gölgeden çok daha fazlasıydı. Uzun saçlarından, soluk teninden ve elbisesinden tanımıştım. O bendim.

Üstüme atıldığı anda tekrar  derin bir nefes almış ve uyanmıştım.

"Eflin!" Dedektif'in sesini duyduğum anda üzerime örtülen yapraklardan kurtulmak için çırpınmıştım fakat o beni daha çok bastırıyordu "Dedektif, bu ne? Bırak!" ayaklarıma sarılan ellerini gevşetti.

Ateş sönmüştü. Etrafta hiç kimse yoktu. Yere dökülen yapraklar kandan sırılsıklam olmuştu. Lider, biraz ileride yere çökmüş sadece boş gözlerle etrafı izliyordu. Kanlı gözlerini üstüme dikmişti. Dudakları büzülmüş, omuzları bir yukarı bir aşağı inip kalkıyordu "Neler oluyor Dedektif?" yutkundu ve gözleri titredi "Hiçbir şey hatırlamıyorsun değil mi Eflin?" başıma çarpan tokmağı hatırladığım anda elim başıma gitmişti "Çok ses vardı. Hepsi ölecekti." üzerinde kanı kuruyan yaraya sürdüm parmak uçlarımı "Onlar da ölecekti diğerleri gibi. Uyardım. Saldırdılar. Çığlık ve kaçışmalardan başka bir şey yok aklımda." çöktüğü yerden kalkmıştı "Demek aklında başka bir şey yok öyle mi?" omzundaki kürkü yere atmış, geniş omuzları sağa sola hareket ederek üstüme geliyordu.

SESSİZ GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin