11

13 1 0
                                    

Etrafımda dönen onlarca ayak sesi... Bir sürü yabancıyı hissediyordum yakınımda fakat en tanıdık olan yabancı yoktu yanımda.

"Bulurum seni, demiştin." çaresizce başımı yere eğdim. Kollarım gücünü kaybetmiş gibi iki yanıma düşmüştü. Gelirim demişti ama gelen kişi o olsa müthiş sesi çoktan kulaklarımı okşardı "Seni bulmak zor oldu Eflin." beklediğim kişi bu değildi yine de en son ihtimalden birinin gelmesini bekliyordum az çok.

Dada'nın sesine karşı döndüm, Apolline'nin beynimin içinde gösterdiği anılardan sonra ona sıcak ve arkadaş canlısını olmayacaktım "Sen nereden buldun beni?" elleri, uzun siyah saçlarındaydı. Kıyafetlerimi incelerken tiksinircesine titredi "Yağmur altında kalmış yavru bir köpeğe benziyorsun! Üstelik saçın korkunç bir halde, yıkanman gerek." o an fark etmiştim ki o hiçbir zaman bana arkadaş olmamıştı. Bir anda ortadan kaybolur ardından da beni aşağılamak için geri dönerdi sanki. Tıpkı bugün de olduğu gibi.

"Dedektif gelecek, o geldiği zaman beni buradan alıp evime götürecek. Beklemem gerekiyor." oldukça fazla uzun ve simsiyah tırnaklarını kemiriyordu. Söylediğim şeyleri duyduğu anda ormanı ayağa kaldıracak kadar büyük bir kahkaha attı "Dedektif mi gelecek? Aptal! Senin gibi bir aptalla neden arkadaşım diye düşünmeden edemiyorum. Dedektif gelecek öyle mi?" kurduğum cümleyi tekrar ettikçe gülüyordu. O ana kadar hiç hissetmediğim kadar büyük bir öfke patlaması sardı içimi.

Ona saldırmak, ellerimle parçalamak istiyordum sesinin bu denli yüksek çıkmasına sebep olan ses tellerini. Ciddiyetini toparladı ve etrafına göz gezdirdi "Dedektif seni bulacak olsa bırakıp gider miydi? Onların görevi bu Eflin! Tek suçluyu yakalamak için yeterli delil yoksa suçlunun güvenini kazanırlar. Senin gibi salaklar da bu dostça yaklaşıma güvenir." her zaman olduğu gibi o saçmalamak için doğmuştu "Sen nereden bileceksin ki Dada? Onun, gölgelere nasıl boyun eğdirdiğini ben gördüm. Şimdiye kadar kimse seni bu kadar önemsemedi diye kıskanıyorsun." siyah gözleri parlamıştı "Ben senin gibi aciz değilim! Onun için kimsenin yardımına ihtiyacım yok!" keskin ve beyaz dişlerinin arasından kurduğu cümle havadan bile daha soğuktu.

Ayak sesleri daha yakından geliyordu bu sefer "Ne oldu Eflin? Yoksa çok güvendiğin dedektif senin yerini ispiyonladı mı? Belki de seni bir hayvan gibi kafese kapatmalarına razı geldi, ne dersin?" çok yakınımda konuşuyordu. Kulaklarımı kapatmıştım. Onu duymamak için nereden öğrendiğimi bile bilmediğim o sözleri söylemeye başlamıştım "Defalarca düştüm.
Birbirimizden ne kadar süre haber almalıyız. Benim hakkımda ne kadar konuşabiliriz, Hey, ısrar et..." etrafımda dönüyordu hala. Ondan kurtulmak için bağırmak istiyordum ama çıkmayan sesim beni o kadar çaresiz bırakmıştı ki kapalı gözlerime dolan yaşlar çoktan kirpiklerime sarılmıştı bile "Kabul et Eflin. Çözülmeyen bir olayda Dedektifin piyonu oldun. Seni almaya geldiler ama o yok. Çünkü seni sattı."

İlk defa sesimin çıkmasını bu kadar çok istemiştim fakat bağırarak söylemeye çalışsam bile sesim daha çok kısılıyor, boğazım yanıyordu. Beni bu denli ağlatan şey Dada'nın söyledikleri mi yoksa gerçekten Dedektif'in gelmemiş olması mı bilmiyordum. Dada laflarıyla beni ezmeye devam ediyordu "Senden Selam denkaro.
Sessizliğini bozma, harika olduğunu söyleme, yapma." sesini bastıramadığımı anladığım anda dizlerimin üstüne çökmüş, olanların acısını çıkarmak için bedenim sarsıla sarsıla ağlamaya başlamıştım.

Gözlerimin önünde beliren bir gökyüzü, bulutlar gri, yaprak dökmüş ağaçlar ve saçlarımı okşayan bir el... Apolline'nin hatırası mıydı yine yoksa benim hiç yaşamadığım bir anı mı bilmiyordum ama uzaktan, çok uzaktan ninni gibi bir ses geliyordu. Gözlerimi yavaşça araladım. Aramızda az da olsa mesafe vardı. Tam önümde durmuş, titreyen çenesini engellemek ister gibi ruhsuz bir ifade takınmaya çalışıyordu. Başını hafifçe yana eğdi. Aynı anda hem şaşkın hem de üzgündü ve adını koyamadığım bir duygu daha vardı. Özlem ya da acı...

SESSİZ GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin