Bekleyiş

180 24 1
                                    

Bölüm Şarkısı - We Might Be Dead By Tomorrow :)

...

"Adın ne?"

Karşımdaki sarışın genç kızın sorusuna üçüncü kez cevap veriyordum. Sinirlenmemek için çok çaba sarfetsem de böyle iğrenç rutubetli bir yemekhane her şeyi olumsuz etkiliyordu. Akıl hastanesinde yedinci günüm aynı rutinliğiyle devam ediyordu. Uyanıp -hatta zorla uyandırılıp- yemekhanede yerimi alıyordum. Yulaf ezmesi, çürümüş domatesler ve daha birçok çöpe gitmeyi hakeden, kokuşmuş yiyecek... Menü bundan ibaretti işte. Burada bizimle ilgilenenler çok katıydı.

Sarışın kıza tekrar adımı söyleyecektim ve bu kez de anlamazsa onu öldürecektim.

"Fayette dedim küçük budala. Anlamamakta ısrarcıysan daha fazla sorma!"

"Evet ben de Lora. Adın ne demiştin? Ah bu arada babamın çiftliklerinden arazilerim var. Altın madenleri olduğunu da söylemiş miydim? Gerçekten madenlerin hepsi benim. Parmaklarımdaki şu saf altın yüzükleri görüyor musun? Ayrıca küpelerimdeki elmaslar sahte değil. Fabrikalarımızdan birkaç tanesini de sayabilirim. Bu arada adın neydi? Mermer fabrikası, ayakkabı fabrikası ve bir de..."

"Sus artık sus! Kafanı duvara sürterek parçalamamı istemiyorsan kes sesini!"

Adının Lora olduğunu söyleyen bu kızın akıl hastanesinde olmasının sebebini anlamıştım. Elinde yüzükler yoktu parmaklarına sıkıca bağlanmış ipler vardı. O ipler öyle kalmaya devam ederse muhtemelen parmaklarını keseceklerdi. Kulaklarında ise paslı tellerden yapılmış yamuk şekilli küpeler vardı. Küpe bile değillerdi. Maddiyat takıntısının onu delirtmiş olması ne kadar da üzücüydü...

"Beni kıskanıyorsun değil mi? Anlaşılan çok yoksulsun. Ben henüz 15 yaşında böyle bir servete sahipken senin hiçbir şeyin yok değil mi?!"

Ne diyordu böyle?

"Bak küçük, senin tahmin edemeyeceğin kadar insan öldürdüm. Ama sadece öldürmedim. Ruhlarını kazıyarak bedenlerinden söktüm. Seni öldürmekle tehdit etmiyorum. Canlı canlı organlarını sökmekle tehdit ediyorum. Sınırlarını zorlama."

Pek korkmuşa benzemiyordu ancak "Geri geleceğim." diyerek uzaklaşmıştı.. Burada yüzlerce insan ve yüzlerce farklı sorun vardı. Sorunlardan biri de bendim. Burada normal birisinin olmadığını bildiğim halde sürekli arkadaş edinmeye çalışıyordum. Daha sonra hepsine sinirlenip etrafımdan uzaklaştırıyordum. Yemekhaneden ayrılıp koridorda ufak bir gezintiye çıkmıştım. Sağ tarafta bir adam elindeki karton kutuyla konuşuyordu. Onun hemen bitişiğinde bir kadın bale yapmaya çalışıyordu. Herkes sıradandı. Ancak koridorun en sonundaki iri adam farklıydı. Söylediği sözler, bakışları...

"Öldürüm ben, bağırsaklarını sökerek. Miden patlayana kadar işkence ederim. Beynin eriyip kulaklarından dökülene kadar kafanı ezerim. Elimde paslı bir bıçak, sert derini parçalayıp geçmek için hazırlanıyor. Gözlerin şişlenmek için bekliyor. Topuklarından batıracağım iğneleri ısıtıyorum. Seni dilimleyeceğim telleri arıyorum. Öldürürüm ben, derini yüzerek..."

İlginç bir şarkı söylüyordu. Kızarmış gözleri ve boş bakışlarıyla tam bir psikopattı. Kendi ruhumun bir parçasını başka bir bedende bulmuştum.

"Ben Fayette. Senin adın ne?"

"Ben Robert. Şu kadını görüyor musun?"

"Hangi kadın?"

"Şu tavandan asılı olan. Bacağından kalın bir çivi geçmiş ve kafasının yarısı yok. Onu ben öldürdüm. Her yerden sıcak kan damlıyor yüzüme. Kurtulamıyorım!"

ÖlümsüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin