Pişman

48 12 2
                                    

Uğuldayan pencerelerden, kirli sislerden uzak o ormanda, ışıldayan yıldızlara karşı cılız bir ateş yanıyordu. Zayıf ve bitkin bir halde rüzgarda titriyordu. Suların serinliği rüzgarla beraber uzaklardaki kavak ağaçlarının pamuklu yaprakları arasından süzülüp, etrafa soğuk bir nefes gibi yayılıyordu. O gün Viktor'un beni ruhumu parçalamakla tehdit etmesinden sonra iki yıl geçmiş, yaz gelmişti. Bastığım yerlerde onlarca pembe kır çiçeği yok oluyordu. Ezilen kır çiçeklerinin katili de bendim.

Viktor, yaşanan olaylardan sonra gitmişti. Sonra onu hiçbir yerde görmemiştim. Ama içimde hep bir kuşku vardı. Kızının intikamını almak için yanıp tutuşuyorken neden birden yok olmuştu? Dediği gibi yapmıştı. Bana "vicdan azabı" hediye etmişti. Kabuslarımda sürekli kızını öldürdüğüm anı görüyordum. Uzun saçlarını kavrayıp kafasını duvara vuruyordum. Kanayan burnunu tutarak ağlıyordu. "Yeter artık!" diye bağırıyordu ve ben tekrar tekrar saçlarını kavrıyordum. En sonunda sıkılıp yüzünü sivri tırnaklarımla parçalamaya çalışıyordum. Derin yaralar bırakıyordum fakat öldürmeye yetmiyordu. Kenarda duran bıçakla kafasını bedeninden ayırıyordum ve bu hiç kolay olmuyordu. Koyu kırmızı sıvı etrafımı kaplarken açık, parlak, mavi gözler şimşek gibi parlıyordu. Viktor'un gözleri beni öldürmeye yetiyordu. Sonunda Viktor elindeki tuğlayı hırsla kafama vuruyor, bir yandan da belli belirsiz gülümsüyordu. En sonunda kafam dağılıp gidiyordu ama geri dönmüyordum. Hiçbir zaman geri dönmüyordum. Uyandığımda korkudan titreyecek durumda oluyordum. Her gece aynı kabusu görmemin bir sebebi mi vardı yoksa? Sadece gerçekten benden nefret eden ve canını yaktığım bir insan tarafından öldürülünce mi gerçekten ölecektim? Viktor kurtuluşum olabilirdi. Bu kadar zamandır gözümün önünde olan fırsatı görmüyor olabilirdim. Ancak kendime asıl soruyu sormaktan korkuyordum. "Ölmeyi istiyor muydum?"

Birkaç saattir ateşin biraz uzağında uyuyordum. Fakat rüzgar hafiflemiş, yağmur bulutları toplanmıştı. Yaz yağmuru sıcak olurdu ancak yine de uykumu bölmüştü. Alnıma düşüp şakaklarıma doğru süzülen yağmur damlaları gözlerimi açmama sebep olmuştu. Zaten rüzgar yüzünden güç bela yanan ateş öldüğünü belirten sesler çıkarmaya başladığında istemsiz olarak kaşlarımı çatmıştım. Yüzümdeki ince çizgiler yağmur damlalarıyla ıslanıyordu. Gecenin ürkütücü sessizliğini bozan kurbağalar susmuş, çekirgeler yuvalarına çekilmişlerdi. Düşüncelerim peşimi bırakmamakta ısrarcıydı. Bir karar vermeliydim. Viktor'u bulup beni öldürmesini mi isteyecektim, bu kabuslara alışmayı mı deneyecektim? Hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Hiçbir zaman soğukkanlılığını kaybetmeyen Fayette Hutchison, kaybolmuş ve yapayalnız hissediyor, ne yapacağını bilemiyordu. Keşke Gerald yanımda olsaydı..

Eve vardığımda çoktan sabah olmuş, güneş kendini kasvetli bulutların ardından göstermişti. Bulutlar her ne kadar çabalasa da gökyüzünde tutunamamışlardı. Güneş bu mevsimin kendine ait olduğunu bilircesine kıştan daha yakın, daha sıcak parlamıştı. Küçük kedim artık kocaman olmuştu. Kabarık tüyleri yaz geldiği için dökülmüş, mavi gözlerinin rengi daha da açılmıştı. Viktor'un gözlerini anımsatıyordu. Nefret dolu ve ürkütücüydü. Gerald'ı özlediğim an tam olarak şu andı. Keşke diyorum; keşke gitmesini istemeseydim. Şimdi her şeyi tek başıma halletmem gerekiyordu. Gergin hissediyordum ve sanki ölünceye dek kurtulamayacak gibiydim. Aslında uğraşmak anlamsızdı. Kaçıp gitmem daha doğru olurdu ama gitmemi istemeyen bir ses hükmediyordu aldığım kararlara. Bu yabancı ses her aldığım nefesi, her geçen günü daha da zorlaştırıyordu.
Kahvaltı sofrasında tek başıma yerimi alırken kedim etrafta koşuşturuyordu. Her ne kadar, biricik kızı Kathy üzülmesin diye hislerini söyleyemese de Viktor beni sevmişti. Aramızdaki ilişkinin arkadaşlıktan da öte olduğu hep belliydi. Sadece kimse bunu dile getirmiyordu. Şimdi neden sevmiyordu? Ruh hastası kızının çirkin ruhunu, o zarif bedenden kurtardığım için mi öfkesi aşkını yok etmişti? Her şeye engel olan ben miydim yoksa imkansızlıklar mıydı? Her şey imkansızdı. Ölümsüz olmak bile. Ama bir kez üstesinden gelmiştim bir imkansızlığın. Tekrarı neden olmasındı?

ÖlümsüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin