Soğuk

511 41 17
                                    


Lütfen oy vermeyi unutmayın :)

"Evet Bayan Hutchison, cinayet alanında parmak izlerinizi bırakmışsınız. Aynı zamanda suçunuzu doğrulayan, DNA'nızla eşleşen saç telleri ve kurbanın tırnak içlerinde deri parçalarınızı bulduk. Ancak dosyanız şüpheli. 6 yıllık geçmişiniz var ve gerisi muamma. 6 yılda aynı suçtan 78 kere nasıl buraya geldiğinizi merak ediyoruz doğrusu. Savunmanız veya avukatınız var mı?"

"Yaptığım bir şeyi inkar edemem bayım. Ancak o kadının bunu hakettiğini itiraf etmeliyim."

"Bu sizi aklamaz hanımefendi. Siz azrail gibi kafanıza göre ceza kesemezsiniz!"

Beni hapise atmaları bir şeyi değiştirmeyecekti. Daha önceki cinayetlerimden de kurtulmuştum.

...

"Hava soğuk. Öyle değil mi Lily?"

"Evet ama kim olduğumu nerden biliyorsun?"

Hücre arkadaşımın bana bunu soruyor olması garipti. Beni buraya getirirlerken zorluk çıkarmıştım. Geldikten sonra da iki gardiyanın boğazına çivi batırmıştım. Kolumu o kadar çok sıkmamalıydılar.

"Şimdi senden bir şey isteyeceğim. İkimizi de buradan kurtarabilirim ancak biraz psikolojini bozabilir."

"Pekâlâ. Ben bir psikopatım, hiçbir şey psikolojimi bozamaz."

...

Ona beni öldürmesini söylemiştim. İlk önce korkmuştu. Ancak sonunda onu ikna etmiştim. Tabii ki onu kurtarmayacaktım. Sahte psikopatlardan nefret ediyordum. Elleri titriyor, yüzü terliyordu.Lily gözyaşlarını tutamazken paslı bıçak boğazıma yaklaşıyordu. Şahdamarımı kestiğinde son duyduğum şey bir çığlıktı. Eminim ki buraya cinayetten gelmemişti.

Gözlerimi açtığımda çocukluğumu geçirdiğim evdeydim. Greta Rose sokağının sonunda, mezarlığın yanındaki evdeydim. Birçok kez ölmüştüm. Ama ruhani göçüm hiçbir şekilde gerçekleşmemişti. Çünkü ben gerçeği kadar olmasa da bir Azrail'dim. Aslında ölüm meleği gibi olmak yalnızca ölümsüzlüğü kazandırmıyordu. Aynı zamanda beni kana susamış bir canavar yapıyordu.

Ilık bir akşamdı. Eylül ayında olmamız ne üzücü. Sonbaharda can almayı sevmezdim. Edebi yanım ağır basar, hatta bazen amansız bir pişmanlık duyardım. Damarlarımda akan kan bir katilin olamaz der, kendimi yer bitirirdim.

Üzerimdeki beyaz elbise kirliydi. Bu kez normalinden çok daha kirliydi. Ne zaman ölsem bu evde açardım gözlerimi. Ölmeden önce işlediğim suç kadar kirli olurdu üzerimdeki beyaz elbise.

Mezar taşlarının üzerindeki isimleri okuyup birer birer yanlarından geçerken bir isme takılmıştı gözüm. 'Brenda Hutchison'

Annemi burada görüyor olmam dünyaya olan öfkemi arttırıyordu. Dolunay solgun yüzümü aydınlatırken hafif rüzgarla kuru yapraklar etrafımda uçuşuyordu. Çıplak ayaklarımın altında nemli toprağı hissediyordum ve hava soğuyordu. Sonbaharın kokusunu içime çekerken kaybolmuş ruhumu bulmuştum adeta. Uzun sürmeyecekti. Yaşamak için başka yaşamlara son vermeye devam edecektim. Sevgi kelimesini yıllar önce yok etmiştim. Yağmur çiselemeye başlarken eve dönüyordum. Ahşap merdivenin gıcırtısı beni kendince selamlarken karanlık eve girmiştim. Huzurlu uyuyabilirdim. Sadece bugün için bile olsa, normal bir insan gibi huzuru hissedebilirdim.

İyi geceler Fae...

...

Yüzümde hissettiğim sızıyla gözlerimi açmam bir olmuştu. Mor rengin ağırlıklı olduğu geniş bir odanın içindeydim. Üzerimde dün akşamki kıyafetim vardı ve kollarım ile ayaklarım yatağa bağlıydı. Etrafta tanıyamadığım maskeli adamlar vardı ve bacaklarıma çivi batırıyorlardı. Aynı anda yalnızca siyah gözlerini ve kırışık alnını görebildiğim sert mizaçlı bir adam elinde çakıyla bana yaklaşıyordu. Gelip alnımı enine doğru uzunca kestiğinde ciddi anlamda ağlamak istemiştim. Dikişlik derin bir yara açtığına emindim. Canım yanıyordu. Üşüyordum ve bacaklarımı artık hissedemiyordum. Siyah kapının yanında beliren tanıdık yüz, öfkemi alevlendirip damarlarımdaki kana karıştırmıştı. Üşümüyordum, aksine yanıyordum. Bunu yanına bırakmayacaktım. Gitgide yaklaşırken elinde bir matkap tutuyordu. Gözlerindeki sinsi parıltı ürperticiydi. Ancak acı çok büyük boyutta olmadıkça hissetmezdim. O matkapla her ne yapacaksa hissedeceğimden emindim. Tanıdık yüz, yani Lily konuşmaya başlamıştı.

"Ölümsüz olduğunu söylediğimde beni akıl hastanesine kapatmakla tehdit ettiler. Ama şüpheli birkaç şey söyledim. Kanıtlayacağıma inandıklarında seni kaçırmama yardımcı oldular. Kim olduklarını sorma ama seni savunmasız yakalamayı tahmin bile edemiyordum Fayette."

Huzur iyi bir şey değildir. Derin bir uykuya dalmayı kendime yasaklamıştım ama bu kuralı bir günlüğüne çiğnediğimde kaçırılmıştım. Hayat ne kadar muhteşem öyle değil mi?

Elindeki matkapla parmaklarıma delikler açıyordu ve hissettiğim acı tarif bile edilemezdi. Benim bile kanımı donduracak cümleler o çatal dilinden dökülürken kendimden utanıyordum bu halde olduğum için.

"Bu matkapla gözlerini ve kulaklarını oyacağım ve hiçbir şey yapamayacaksın Fayette. Seni senden daha çok tanıyorum. Herkesin korkusu Fayette Hutchison benden korkuyor değil mi? Ne kadar trajik."

ÖlümsüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin