"Sadece Bir Çanta"

154 22 0
                                    

- 4 ay sonra -

Berrak suyun yüzeyinde gezinen elim küçük dalgalar oluşturuyordu. Dalgalar büyüyor ve yok oluyordu. Bulutlu bir gün, henüz yeni uyanmaya başlamış ağaçların altında sessizce oturuyordum. Şeftali ağaçlarının pembe çiçekleri henüz etrafı sarmamıştı ancak tomurcuklardan bile rengi belli oluyordu. Suyun sakin sesi ve rüzgarın sabırsız dansı büyük bir tezatlık içindeydi. Gözlerimi kapatıp yeniden ılık havayı derince soluduğumda Gerald çoktan gelmişti.

"Sanırım gitmemiz gerekiyor Fae."

"Hiç niyetim yok. Bence susmayı denemelisin."

Tedirgin görünüyordu. Gerald, cevap vermeye fırsat bile bulamamışken yakınlardan gelen silah sesiyle yerimden fırlamıştım.

"Ormana koş Gerald!"

Hiç olmadığı kadar hızlı koşuyorduk. Film şeridine benziyordu, yanından geçtiğimiz her bir ağaç. Nefes nefese koşmaya devam ederken yaklaşan ayak seslerini duyuyorduk. Kim olduğuna bakmama bile gerek yoktu. Hannelore dışında böylesine nefretin verdiği hızla koşabilecek birini tanımıyordum.

"Lily'i öldürdünüz! Neden?!"

Onu umursamadığını sanıyordum ama farklı bir şeyler vardı. Sanki değerli biriydi Lily.

"Ne yapmamız gerekiyordu Hannelore? Bizi öldürmek isteyen birine izin vermemiz mi?!"

Koşmaya devam ederken bağırarak konuşuyorduk. Fazlasıyla komik göründüğümüzden emindim.

"Geri getir onu!"

"Nasıl yapmamı bekliyorsun aptal, öldü o!"

"Koşmayı kesersen belki konuşabiliriz!"

Durmadan önce Gerald'ın bana uzattığı silahı alıp arkama saklamıştım. Koşmayı bırakınca nefes nefese yanımıza gelmişti.

"Ölümsüz değil misin? Onun da öyle olmasını sağla! Bir şeyler yap!"

"O çoktan öldü Hannelore ve ben ölümsüz olmayı nasıl başardım bilmiyorum."

Bir anda yere çöküp ağlamaya başladığında gerçekten Lily'e değer verdiğini farketmiştim. Yine de şu an olmasa bile birkaç gün sonra birbirimizi boğazlayacaktık. Onu teselli edemezdim.

"O benim kardeşimdi. Onun bile haberi yoktu!"

Dram filmine dönmüştü her şey. Oysaki ben tüm ailemi kaybetmiştim...

"Şimdi kalkıp gitmezsen Hannelore, seni öldürmek zorunda kalırım."

"Neden? Benim seni öldürmem gerekmez mi?!"

Silahı ona doğrulttuğumda hiç korkmuşa benzemiyordu. Buna rağmen yerinden kalkıp, sessiz hıçkırıklar ve iç çekişlerle sarsılarak geldiği yolu yürümeye başlamıştı.

"Senin canını yakmak benim için büyük bir zevk olacak. Artık kendine dikkat etsen iyi olur."

Son sözlerini de söyledikten sonra yürümeye devam etti. İstesem onu şu an vurabilirdim. Ama o zaman tadı kalmazdı. Onun bacaklarını ve kollarını kesip yerlerini değiştirerek dikmezsem eğlenemezdim.

...

Evimin verdiği huzur ve güvenle günlerdir mutlu bir hayat yaşıyorum desem çok uçuk bir yalan olurdu. Şu lanet kadının yapmadığı kalmıyordu. Yakında evime bir paket gönderip içine bomba koyarak basit bir intikam planı yaparsa hiç şaşırmayacaktım. Gerald'la beraber yaşadığım şu süre içerisinde öğrenmiştim ki; huzur benim hayatımı terketmişti. Tek başıma olsam izimi kaybettirebilirdim ancak aptal Gerald hiçbir şekilde saklanamıyordu. Sürekli insanları öldürüp sihirli bir ejderha gibi etrafa alev püskürterek dünyayı lanetlemek bazen işe yaramıyordu. Ne kadar ölümsüz ve farklı biri olsam da bazen kaçmam gerekiyordu. Sadece aptallar düşünmeden, kahramanlık tutkusuyla mermi yağmuruna ve düşmanlarına koşardı. Adım adım gerçekleştirdiğim planlarım yavaş yavaş yok oluyordu ve tesadüflere bağlı olarak yaşamaya başlıyordum. Tahmin edersiniz ki, her şey muhteşem ortağım Gerald sayesinde oluyordu.

ÖlümsüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin