Benim geldiğimi fark etmeyen ikili gülmeye devam ediyordu.
"Hadi güzelim bitir şunu da gideyim. Yoksa kovacak beni yine hemşire."
Söylediklerinin bitmesiyle elindeki kaşığı kız çocuğunun içmesi için uzatmıştı.
"Elinde amma lezzetli ha!"
"Mükemmel olmadığım bir konu söylesene."
"Mütevazilik Turgay, mütevazilik!"
Kafasını iki yana sallayan kız çocuğu bu hareketle beni fark etmiş ve ardından yutkunmuştu. Ne yapacağımı bilemeyip elimdeki poşeti iyice arkama sakladım.
"Bende işimin çıktığını söylemek için gelmiştim."
Kız çocuğunun yüzüne oturan buruk gülümsemeyle bakışlarımı ondan çektim.
"Yarım saat daha yanında bekler misin? Yalnız kalmasın."
Turgay denen herife gösterdiğim bu ekstra kibarlık hali bocalamış olmamdan mı kaynaklıydı?
"Sorun değil sen git ben burdayım. Geri gelmene gerek yok."
"Turgay haklı sen işlerini hallet. Yaptıkların için teşekkürler."
Napacağımı bilemeyip öylece baktım. Konuşmak için açtığım ağzım açılan kapı sayesinde kapanmıştı. Minnetle gelen kişiye baktım.
"Ziyaret saati çoktan geçti beyefendi. Sizi dışarı alalım." deyip Turgay'a yönelen hemşireyle sırıtmaya başladım. Turgaya döndüm ve konuştum.
"Merak etme ben burdayım."
"Işim var dedin? Sen git ben beklerim. Çok bile kaldın."
"Ikinizden birisini dışarı alabilir miyim?"
Sinirli sesiyle konuşan hemşire haklıydı. Ikimizden birisi gitmeliydi. Yoksa yumruk olan elimin yeri bu herifin yüzü olacaktı.