Odasının kapısın önünde hemşirenin çıkmasını bekliyordum. İnşallah uyanmazdı da ilk gördüğü yüz hemşire olmazdı. Kendi düşündüğüme gülerken kapının açılmasıyla oraya döndüm.
"İçeriye girebilirsiniz. Hasta yarım saate uyanır. Lütfen onu yormayalım."
Hızla başımı sallayıp o gidince sessiz olmaya çalışarak kapıyı açtım ve içeri girdim. Arkamı dönmeden derin bir nefes aldım.
Yatakta solgun bir şekilde yatan kıza değdi gözlerim ilk. Bembeyaz olan yüzü daha da beyazlamıştı. Ama hala çok güzeldi.
Ona doğru yaklaşıp yanındaki koltuğa oturdum. Elimi usulca saçlarına uzattım. Yumuşacık saçlarında elimin tersini gezdirdim. Dokunmaya kıyamıyordum canı acır diye.
Uyumaya devam etmesi için kendimi geri çekip gözlerimi yüzüne diktim. O gün yüzünü uzaktan görmüştüm. Bu kadar yakından şahit olmak afallamama sebep oldu. Yutkunup geriye yaslandım.
Bir an önce uyansada daha önce görmediğim gözlerini görsem. İç çekip gözlerimi kapattım. Ondan habersiz gözlerimin üstünde dolaşıyor olması rahatsız hissettirmişti.
Duyduğum kısık sesli inlemeyle hemen yerimden doğruldum. Gözleri kapalıydı ama yüzünü buruşturmuştu. Canı mı yanıyordu?
"Girift canın mı acıyor güzelim?"
Ağlamaya benzer bir mırıltı çıkarmasıyla hemen yatağın kenarındaki butona bastım.
"Şşt sakin ol şimdi gelip acını dindirecekler."
Kapının açılmasıyla gelene baktım. Sabah konuştuğum kadındı. Bana göz kırpıp kız çocuğuna yaklaştı.
"Uyanmış mı benim Nisan'ım?"
"Canı acıyor galiba. Bir şey yapamaz mıyız?"
Elindeki iğneyi gösterip seruma yaklaştı. "Şimdi bir şeyciği kalmaz."
Kafamı salladım. İşini bitirdikten sonra dolu gözleriyle giriftin ayak ucuna oturdu.
"Ne zamandır tanışıyorsunuz?" Bana yönelttiği soruyla duraksadım. Ensemi kaşırken cevapladım."Daha yeni tanıştık sayılır."
"İyi iyi sahip çıkın birbirinize. Üzmeyin birbirinizi." Kafamı salladım. Telefonu çalınca işinin çıktığını söyleyip odadan ayrıldı. O gidince eski yerime oturdum tekrar. Gözlerimi kapatmış uyuklamak üzereyken onun kısık sesini duydum.
"Su."
Hızla yerimden kalkıp suya uzandım. Böyle içirmem tehlikeli olur muydu? Odada gözlerimi gezdirdim. Gördüğüm meyve suyu kutusuyla oraya yöneldim. Pipetini çıkarıp su bardağının içine koydum. Ardından elimdeki bardağı kız çocuğunun ağzına yaklaştırdım. Bir elimle boynunu tutarken konuştum.
"Hadi biraz su içelim."
Minik minik içerken çıkardığı seslerle gülümsedim. Tam bir kız çocuğuydu. Yettiğini belirtince geri çekilip bardağı masaya bıraktım. Arkamı döndüğümde gözlerini açmış tavana bakarken gördüm onu. Sabırsızlıkla gözlerinin bana dönmesini bekledim. Göz göze geldiğimizde nefesimi tuttum. Gözleri çok güzeldi. Mavi ve yeşilin neredeyse her tonu gözlerine sığınmıştı.
"Burdasın." Hipnoz olmuş gibi kafamı salladım. Ardından kendime gelip konuşmaya başladım.
"Ağrın sızın var mı? Nasıl hissediyorsun kendini? Doktoru çağırmamı ister misin? En iyisi ben gidip doktoru çağırayım."
"Dur, yok bir şeyim. Birazdan doktor gelecek zaten sakin ol."
Kafamı sallayıp koltuğa geçtim tekrar.
"Eğer işin varsa gidebilirsin. Her şey için çok teşekkür ederim."
"Yok ben iyiyim böyle. Beraber çıkarız."
"Benim çıkmam üç günü bulur. Sen git dinlen hem." Omuz silktim.
"İstediğin bir şey var mı? Getireyim hemen."
Gülümseyip kafasını iki yana salladı. Sonra durup eliyle arkamdaki dolabı gösterdi.
"Orada telefonum olacaktı. Verebilir misin?"
Onu onaylayıp yerimden kalktım. Elime aldığım telefon ona götürürken titreşmeye başladı. Ekranda yazan isme baktım istemsizce. Tuğrul. Tuğrul? Ses etmeden telefonu ona uzattım. Kapanmadan telefonu açtı.
"Efendim."
"Hayır Tuğrul iyiyim." Düz ifadesiyle konuştuğunu görünce içim rahatladı.
"Gerek yok."
"Yo niye ki." Kıkırdayıp sonra da inlemesiyle yerimden kalktım. Eliyle beni durdu ve telefondaki adama cevap verdi."Hayır hayır iyiyim ama dediğinden getirirsen daha iyi olurum."
"Öptüm bende görüşürüz."Telefonu kapattıktan sonra elini karnına koymasıyla ona yaklaştım.
"Canın mı acıdı?" Kafasını iki yana salladı.
"Onur?"
"Efendim kız çocuğu?" Bu dediğime kıkırdadı ardından yüzünü buruşturdu.
"Bana şarkı söyler misin? Uyumam için. Hem ödeşmiş oluruz."