Onu öpüşümün üzerinden neredeyse iki hafta geçmişti ve o günden beri June'u hiç görmedim. Şehre birlikte dönmedik. Bir süre dinlenmesini istediğimi söylediğim, daha doğrusu ilettiğim için takip eden etkinliklere katılmadı ve benim bildiğim bir yaşam belirtisi de göstermedi. Sosyal medyada da hiçbir şey paylaşmadı ve bildiğim kimseyle konuşmadı. Bu delilikti. Onu görmemek belki normal olabilirdi ama ondan hiçbir haber almadan iki hafta geçirmek delilikti ama artık ondan ayrılmam gerektiğini biliyordum. Bir şekilde ondan ayrı kalmak zorundaydım.
June, beni öldürebilecek güce sahipti, bunu daha onu öpmeme izin verdiği anda biliyordum ama bu gücü kullanabileceği aklımın ucundan bile geçirmemiştim. Onunla sevişip, bu yaşanmamış gibi davranmamı nasıl bekleyebilirdi? Bunu yapmamalıydım. Onun için sağlam bir referans mektubu yazıp, kibarca yollarımızı ayırmalıydım. Uzaktan da olsa onu hayatım boyunca izleyeceğimi, belki karşılaştığımızda en azından nasıl olduğunu sorabilecek cesaretim kaldığını bilerek hayatıma devam etmeliydim. Ona dair bilmeyi ve öğrenmeyi istediğim her şeyin aklımda kalacağını kabullenmeli, ezbere bildiğim aklının odalarının zamanla unutmaya başlayacağım hatıralar olacağını kabullenmem gerekiyordu.
Ona öfkeli kalamazdım, ona öfkeli kalmak hayatım boyunca birine yaptığım en büyük haksızlık olurdu. Onun bir suçu yoktu, June, bana hiçbir zaman umut ve hiçbir şey için söz vermemişti. Beni, en azından ona böyle davranmamın kalbini kıracağı kadar sevdiğini biliyordum. Ona bir özür ve açıklama borçluydum. Onu orada öylece bırakmamalıydım. Çok, çok pişmanım. Ona, neden benimle olmak istediğini, o gece sormalıydım. Çok geç kalmış mıydım? Çok geç kalmıştım. Öylece karşısına dikilip hesap soramazdım. Gülerdi, muhtemelen doğru cevabı da vermezdi. Onu incittiğimi biliyordum.
"June Harlow. Numara 104."
"Bir saniye efendim, kim geldi diyeyim?"
"Harry."
Güvenlikteki uzun boylu kadın June'un evini ararken, bir an için beni asla kabul etmeyeceği ihtimalini düşündüm. Buraya öylece habersiz gelirken evde olmayacağını tabii ki düşünmüştüm, tekrar gelirdim, sorun değildi. Tekrar ve tekrar, onu tekrar görene kadar gelirdim ama beni tekrar görmek istemeyeceği ihtimalini hiç düşünmemiştim. Korkum bir taş kadar ağırlaşıp göğüs kafesime yerleşti.
"Bayan Harlow. Harry geldiler..."
Bana döndü.
"Styles."
"Harry Styles."
Uzun bir sessizlik oldu, gereğinden fazla uzayan bir sessizlikti. Nefes almam gerektiğini hatırladığımda boğazımın kuruduğunu fark ettim.
"Bayan Harlow?"
Biraz daha bekledim.
"Tabi, iyi geceler efendim."
Telefonu kapattığında, geri dönmek üzere geri geri birkaç adım attım. Ne bekliyordum ki? Bunu hak etmiştim. Belki o gece değil ama son iki hafta içinde her geçen gün biraz daha bunu hak etmeyi başararak yaşamıştım. June beni hayatından çıkarmıştı.
"Bayan Harlow sizi bekliyor. 18. Kat."
Omuzlarımı düşürüp tuttuğum nefesi verdiğimde, bir süredir kaskatı bir pozisyonda beklediğimi fark ettim. Binaya girişime izin veren güvenliğe teşekkür edip, ezbere bildiğim yolu yürümeye başladım. Bu asansöre kaç kez, daha kapıdan girer girmez onu öpmeye başlamanın hayaliyle adım atmıştım, hatırlamıyordum. June etrafımdayken düşünebildiğim tek şey onu öpebilmekti ve bu gece buna son vermeliydim. Bana veda etme şansı verecek kadar kibar olduğu için teşekkür etmeyi de ihmal etmemeliydim. June böyle küçük detayları severdi ve ben vedalaşırken bile onu hala, aklında güzel kalmayı isteyecek kadar çok istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
harry styles one shots
Fanfictionbu, harry styles içerikli, küçük bir karalama defteridir. kişiler, olaylar ve kurumlar tamamen hayal ürünür. gerçekle hiçbir alakası yoktur.