ne yazdığımı ben de bilmiyom. vallahi çok içtim, sonlara doğru dev sıçmış olarabilirim. bi gecede iki bölüm, yehu! başa sarıp sarıp, bütün bölümü şarkıyla okuyun, lütfen.
--
Alarmın sesiyle, gözlerimi yoğun güneş ışığına açtım.
"Sikeyim."
Gerçekten perdeleri kapatmayı unutmak gibi bir aptallık yapmış olabilir miydim? Pekala, ışığın bu taraftan yansıyacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Kafamı kaldırıp boş otel odasına baktım. Tükenmiştim, uykusuzdum, yorgunluktan artık başım dönüyordu ama kahretsin ki şikayet etmeye bile vaktim yoktu. Telefonumu elime alıp, Harry'yi bilgilendirmek adına mesaj attım.
"Uyandım."
Telefonumu yatağın içine geri fırlatıp banyoya koştum. Yolda üzerimdekileri bir bir döktükten sonra duşa atladım. Uzun bir tatile ihtiyacım vardı. Daha doğrusu, evime dönüp dinlenmeye. En kötüsü Harry'yi özlemek olmuştu.
Hey, tur programında ülke ülke gezip ziyan olan bir tek Harry değildi. Sonuçta ben de bir oyuncuydum ve iki aydır o festival senin bu festival benim, otel odalarında harcanmıştım. İki aydır sürekli gergindim, Harry'yi özlüyordum ve bu her şeyime yansıyordu. Gerginlik ve yorgunluk üst üste gelince, uçan kuşa atar yapar hale gelmiştim. Ekip içindeki huzursuzlukların, düşük performanslı geçen oyunların, kötü provaların ve daha nicesinin sebebi bendim.
Duştan çıkıp telefonumu elime aldığımda Harry'nin mesajını gördüm.
"Bol şans."
Ne bekliyordum ki, günaydın aşkım diye cıvıldamasını falan mı? İki haftadır aramız o kadar kötüydü ki, neredeyse hiç konuşmuyorduk. Sadece uyanıp uyanmadığımı teyit ediyordu. Geceleri otele döndüğümü bile merak etmemeye başlamıştı. Onu özlediğim için her şeyi bu hale ben getirmiştim. Biliyordum. Huysuzluklarıma artık katlanamaz hale gelmişti. Muhtemelen eve döndüğümde ayrılıp, evi ayırma kararını falan dile getirecekti. Bazen, koskoca iki yılı çöpe atmamak için bir "Kurtarabiliriz." konuşması yapacağını falan düşünüyordum ama mümkün değildi. Onu gerçekten yıldırmıştım. Daha önceki festivallerim genellikle bir ay sürerdi ve bir şekilde atlatıyorduk ama bu defa olmayacaktı. Adım gibi biliyordum.
Zaten bütün gerginliğimin sebebi buyken, bir de ayrılma düşüncesi beni artık tüketiyordu. Ve çok geçmeden, rutin sabah ağlayışım beni karşıladı. Her zaman yaptığım gibi galeriye girip, mutlu fotoğraflarımıza bakarak ağlarken, kapı çaldı.
"Kim o?"
"Emma, gelebilir miyim?"
Bu neydi şimdi?
"Gel."
Emma muhtemelen ekip içinde bana karşı en anlayışlı kişiydi ama oturup acaba nasılım diye merak edebileceği kadar da önemli değildim.
"Alisa, yine mi ağlıyorsun?"
Koşup bana sarıldığında, kendimi tutamadığım bir haykırışla omzuna yattım.
"Bebeğim benim, lütfen, hadi. Toparla biraz."
"Emma, anlamıyorsunuz."
"Anlıyoruz, güzelim. Anlıyoruz. Şimdi biraz kendine gelir misin?"
Kafamı kaldırıp göz yaşımı sildi ve elimden tutup beni yataktan kaldırdı.
"Hadi, gel."
İyiliğine karşılık şaşkınca onu takip edip banyoya ilerledim.
"Önce saçlarını kurutalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
harry styles one shots
Fanfictionbu, harry styles içerikli, küçük bir karalama defteridir. kişiler, olaylar ve kurumlar tamamen hayal ürünür. gerçekle hiçbir alakası yoktur.