wedding'i okumayanlar varsa hiç başlamasınlar, hiçbir şey anlamazlar çünkü. sonda da smut var, gelişinden anlarsınız zaten eheh. o zaman bir kez daha; YORUM, YORUM YOOOĞĞĞRUUUMM??? YORUM!
--
*flashbacks*
"Daha iyi misin?" diye sordu Lorrie, Harry'nin alnına yapışan buklelerini geri ittirerek.
"Böyle bir anın olsun istemezdim."
Harry yüzünü yıkadıktan sonra, sarhoşluğun ve kusmasına rağmen geçmeyen mide bulantısının etkisiyle kendini Lorrie'nin koltuğuna fırlattı.
"Hayır, Harry. Burada uyuyamazsın. Sabaha kadar şu daracık yerden kaç kere düşersin haber-"
"Şşşş."
Harry'nin gözünün ucunu görecek hali olmadığı gibi, Lorrie'yi dinleyecek hali de yoktu. Başının ağrısının çok fazla ağlamaktan mı yoksa alkolden mi olduğunu kestiremiyordu.
"Bu kadar inatçı olmana katlanamıyorum."
Lorrie, Harry'nin başucundaki sehpaya otururken sabahlığının önünü kapattı. Bir süre Harry'nin kapalı gözlerini izledi. Yavaş yavaş sızmakta olan haline baktı. Lorrie, sevdiği adamı asla bu hale getirmek istemezdi, ama mecburdu. Yapacak hiçbir şeyi olmadığını biliyordu. Aslında, Harry de ona böyle zarar vermezdi. Gecenin bir vakti gelip Lorrie'yi kendiyle uğraşmak zorunda bırakmazdı. İçerdi, ağlardı ama Lorrie'yi üzmemek için hep susardı. Lorrie'nin onu sevmemesi, kimsenin suçu değildi. Tıpkı Harry'nin Lorrie'ye böylesi aşık olmasının kimsenin suçu olmaması gibi. Harry onu tehlikeye atacak hiçbir şey yapmazdı. Tehlike bir yana dursun, Lorrie'ye hep çok iyi bakmıştı. Onu korumaktan da öte, ona her bakışında ayrı bir özveri vardı.
Sevdiği adamın bitik haline daha fazla dayanamayan Lorrie, göz yaşlarını silip sehpanın üzerinden kalktı. Düşme ihtimaline karşılık sehpayı koltuğun önünden çekti ve yere birkaç geniş minder koymaya başladı. Sonuncusunu koymak için eğildiğinde, yüzü Harry'nin yüzüyle aynı hizadaydı. Kalbi bir kez daha pes ederken, kendini, yere koyduğu minderin üzerine bıraktı.
"Harry..." diye fısıldadı baş parmağını şakaklarında gezdirirken. Harry, uykusunda derin bir nefes alarak cevap verdi. Sık ve kesik nefeslerle inip kalkan göğsüne baktı. Şimdi oraya yatıp, sonsuza kadar dinlenmek için nelerini vermezdi ki? Ona son kez dokunduğunu bilerek, eğilip dudaklarına bir öpücük kondurduğunda, göz yaşı Harry'nin yüzüne damladı. Bu onu ikinci ve son kez öpüşüydü.
Son kez saçlarını sevip, kokladıktan sonra ondan ayrıldı. Yavaş adımlarla odasına giderken, Harry'den vazgeçmek zorunda olduğu gerçeğine ağlıyordu. Adımları onu zor taşırken, duvara tutunma ihtiyacı hissetti. Harry ile asla birlikte olamayacağı gerçeğine ağlıyordu. Yatağına ulaştığında, içinin acısını yastığına akıtmaya devam etti.
"Ben az önce rüya gördüm değil mi?"
Lorrie, beklemediği sesle geri döndüğünde, kapı pervazına yaslanmış Harry'yi gördü.
"Beni korkuttun."
"Üzgünüm."
Harry hala ayakta duramayacak kadar sarhoştu. Ayılmamıştı, bir gram bile. Aksak adımlarla Lorrie'nin yatağına ulaşıp, güç bela kendini onun yanına attı.
"Harry."
"Hayır, Lorrie, lütfen lütfen lütfen..." diye şikayet etti Harry çarşafı üzerine çekerken. Lorrie amacına ulaşmıştı. En azından Harry'nin rahat uyuyacağını bildiği yatağından kalkmaya hazırlandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
harry styles one shots
Fanficbu, harry styles içerikli, küçük bir karalama defteridir. kişiler, olaylar ve kurumlar tamamen hayal ürünür. gerçekle hiçbir alakası yoktur.