1: sarhoş yazdım. (tabi ki)
2: Kreş - Yarım Kalan Şarap şarkısı öncülük etti.
3: Star Wars'tan da az bişey çaldım.
4: azcık cinsellik, bir iki küfür var.
5: düşündüğüm gibi üç bölüm olacak.
6: Sondaki notu okumanız önemsiz, ama okursanız ve küçücük bir yorumunuz olursa mutlu olurum.
5 ay sonra
--
Bu akşamı, sessizliğini kısık, hoş bir müzikle bastıran küçük kahvecide harcadığım için kendime içten içe küfür ediyordum. Cama vuran tatlı yaz yağmurunu ya da dekoru incelemekten başka bir şey yapamıyordum. Karşıma bakamazdım, ona bakamazdım. Biliyordum, bakarsam göğsüm sıkışacaktı. Bakarsam ağlardım bile diyemem, bakarsam, ağlayamazdım bile. Ona bakarsam ölürdüm. Ona bakarsam boşuna ağlamış olurdum. Ona bakarsam, dünyanın öbür ucunda bir yerde bir kelebek kanat çırpmayı bırakırdı, küçük bir çocuk dondurmasını yere düşürürdü, bir anne evladını kaybederdi, bir evlat babasına küserdi. Ona bakarsam yokluğunda yaşadığım her şey boşa giderdi.
"Bana hala öfkelisin."
Sesini duymaya dahi katlanamazken, hala bu masada neden oturduğumu bilmiyordum. Sanırım kendimi ikna etmeye çalışıyordum. İyileştiğimi biliyordum. İyileşmiştim.
"Benimle görüşmeyi kabul ettiğin için gerçekten teşekkür ederim."
Boynumu ovuşturup gözlerimi duvardaki tablodan kopardım ve tekrar cama döndüm.
"Keşke hala sana öfkeli olsam."
Sesim güçlü çıksın diye elimden geleni yapsam da başarılı olamamıştım. Boğazımı temizleyip, durumu kurtaracağımı düşünerek vücudumu dikleştirdim ve ona döndüm. Bir insan güçlü olduğunu neden kendine kanıtlamak isterdi ki? Denklem basit değil miydi? Güçlü değildim. Güçlü olsam bilirdim, demek ki değildim.
"Sana kırgın bile değilim, Harry."
Kırgındım, dokunsa kalıplaşmış tuz tanesi gibi dağılırdım. Gözlerindeki yansımamı gördüğümde vücudunun bir parçasıymışım gibi hissederdim. Sanki orada olmasam eksilecekmiş gibi bakardı. Şimdi, bir masanın iki ayrı ucunda, yansımayı görmekten çok uzaktık.
"Ama buradasın..."
İç çektim. Şurada oturduğumuz on dakika içinde, ilk kez gözlerine bakıyordum. Ölmekten biraz az bir histi. Nefes almaya çalışırken boğazımda engelleyen bir şeyler olduğunu hissedebiliyordum. Göğüs kafesimdeki kemiklerim büzülüyordu.
Benim için durum oldukça farklıydı aslında. Asla tanıyamadığım bir babam ve beni doğururken ölen bir annem vardı. Ben hayata bir sıfır geride başlayanlardım. Şikayetçi olduğum söylenemez, anne baba dediğim insanlar beni sanki bir prensesmişim gibi büyütmüştü. Sevgi açlığı çekmemiştim. Yani, sanırım...
"Birine karşı olan sevgin bittiğinde, o kişi hiçleşmiyor, Harry. Seni sevdim. Sonuçta, tanıdım."
Göz yaşlarıma direnmeyi çok isterdim, ama yoktu, hiçbir şey yoktu. Ağlayamıyordum. Büzüşerek kendimi yok edebilecek kadar acıyorken, ağlayamıyordum. Bildiğim tek bir şey vardı, apaçık zayıftım. Her şeyi toparlamaya çalışarak geçirdiğim koca beş ayın sonunda, tek bir mesajıyla şu masaya oturacak kadar zayıftım.
"Artık insanların doğru anlayabileceği bir şey yok diye mi dışarıda görüşüyoruz?"
Omuz silkerek gülerken gözlerini benden kaçırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
harry styles one shots
Fanfictionbu, harry styles içerikli, küçük bir karalama defteridir. kişiler, olaylar ve kurumlar tamamen hayal ürünür. gerçekle hiçbir alakası yoktur.