kızgınım doğan güneşlere
aydınlatırken en karanlık sokakları
en ufak bir dokunuş bile bırakmayışlarına
ruhumdaki kör noktalara,
bedenimin gölge ettiği fidanlarımabir bilseniz nasıl kırgınım yağan yağmurlara
kapıma geldiklerinde, ellerinde silahlar
öldürücü sevgi sözcükleri,
işkenceye hazır çiçek buketleri
herkesin dilinden akan o zehir damlıyor hayatlarımıza
sevmek ve sevilmek!
çalıyorlar zilimi alacaklı gibi
besbelli göz koymuşlar sevgiye;
kendim için sakladığım,
sel götürürken bu ormanı
güçlü bir denizciye sığınırmışçasına
bel bağladığım o yetim sevgiye.hiç huyum olmamıştı yalvarmak,
ne olur
gölge etmeyin gözlerimin aklarından taşan karanlığa
üç kuruşluk, adi ışıklarınızla
gündüzü getiremeyeceksiniz ne de olsa
gecenin terk edilmişliğine bağlanmış anlamsız akşamlarıma
soluk aydınlıklarınız benden uzak ola
kkaranlıktan ürkerek saklandığımdayıldızlar kayıyor birer birer göz pınarlarımdan
nasıl korkuyorum bir bilseniz
sevginin gazabından.
sevmek
ve sevilmek!
sarmasın beni kollar, şefkatle
yaralarımda gezinmesin merhametli dudaklar
öldürün beni, öldürdüğüm gibi
alışkınım üşümeye, kırın pencerelerimi
alın canımı, darılmayacağım,
affedeceğim yanlışlarınızıama ne olur,
ne kadar güzel olursa olsun
ağlarken melekler
ihtişamlı gözükse de bir ışık, kırıldığında
sonrasında gökkuşağıyla boyansa da gri gök
sevmeyin, öpmeyin soluk çiçeklerimden
koparın, büyüyemeyeceklerini anlasınlar bu diyarda
ezin beni, asın bu yeni doğmuş, masum umutları
ne yaparsanız yapın
bırakmayın yaralı.