Bölüm: ''2''

231 28 11
                                    



Taehyung evinin kapısının önüne geldiğinde derince bir nefes verdi. Bu lanet evde çok zaman geçirmemek için akşam 7'ye kadar okulda kalıp ders çalışıyor, hademeler okulu kapatıp kilitleyeceği zaman da her zaman gittiği parkta ders çalışmaya devam edip eve dokuzda geliyordu. Dersleri çok önemliydi, Edinburgh Üniversitesi'ni kazanıp bu şehirden de, İngiltere'den de siktir olup gitmek istiyordu.

Anahtarıyla kapıyı açıp eve girdi.

"Tae? Sen misin?" Babası ona seslendiğinde "Benim." Diye bağırarak mutfağa gitti. Okul çantasını omzundan yere bırakıp kendisine ve babasına akşam yemeği hazırlamaya koyuldu.

Bir saat sonra masaya tabak, bardak ve çatal ile bıçakları koyup tavuğu fırından çıkarmıştı.

"Yemek hazır." Babasına seslendiğinde adam yalpalayarak mutfağa girdi. Taehyung'un yüzüne bakmadan sandalyesine oturduğunda Taehyung da kendi yerine oturup tavuğundan bir lokma aldı.

"Harçlığın var mı?" Babası ilgiyle sordu.

"Var." Dedi Taehyung gerilerek.

"Versene."

"Veremem." Babasının yüzü Taehyung'un yanıtıyla sertleşirken Taehyung babasının kendisini anlaması için sözlerini sürdü. "Bu son harçlığım, okul için almam gereken kitaplar var, harçlığımla onları alacağım." Harçlığını hafta sonları kütüphanede çalışarak çıkarıyordu. Kitapları sevdiği için kitap kokusuyla kutsanmış bir yerde çalışmayı sorun etmese de babasının, kendi emeğiyle kazandığı parayı ondan almasından nefret ediyordu, yine de normalde, parasını verirdi, ama bu sefer o harçlığa alması gereken trigonometri kitabı için ihtiyacı vardı. "Üzgünüm, veremem." Diye ekledi.

Babası elinin tersiyle masanın üzerindekileri yere savurduğunda Taehyung yerinde sıçrayarak hızlıca sandalyeden kalktı, babası da aynı anda kalkıp Taehyung'un üzerine yürümeye başlamıştı.

"Seni bu yaşa kadar büyüttüm, nankör!" Bağırarak Taehyung'un önüne babasıyla bariyer olması için çektiği sandalyeyi tekmeleyerek savurdu. Taehyung tezgaha yaslandığında parayı vermeyi düşündü, ama yapamazdı.

İlk tokat sol yanağına indiğinde başı yana savrulmuştu. Elini patlamış dudağına getirip ince bir sızı halinde damlayan kanı sildi.

Başını tekrar kaldırıp babasının yüzüne bakmayı reddediyordu. Zonklayan dudağı gözlerini yaşlarla tehdit ederken sessiz kalıp babasının öfkeli nefeslerini dinledi. Gelecek bir sonraki darbeyi bekliyordu.

Ama adam "Topla şu dağınıklığı." Dedikten sonra mutfaktan çıktı. Taehyung, Tanrısına şükrederken yere savrulmuş tavuk parçalarını ve kırılmış tabakları yavaşça toparlamaya başladı.

Kendisiyle gurur duyuyordu. Babasına karşı gelmiş, onun karşısında durmuştu.

"Sen de gurur duyuyor musun benimle, anne?" Annesinin buzdolabının üzerine yapıştırılmış fotoğrafına bakarak konuştu. Hayatı boyunca bir annenin gurur duyacağı türden bir çocuk olmaya çalışmıştı.

Bugün annesinin onuncu ölüm yıl dönümüydü. Koruyucu meleği öldürüleli geçen koskoca on yıl.

Taehyung o geceyle ilgili şeyleri puslu bir şekilde hatırlıyordu. Yıllarca psikolojik destek almak zorunda kalmıştı. Her fırsatta o gece karşılarına çıkan adamın bir canavar olduğunu bağırmıştı. Bu, insanların ona acıyarak bakmasına sebep olmuştu. Taehyung'un iğrendiği şefkatli bakışları "Ah, zavallı çocuk, şimdi de aklını yitirdi." Diyordu.

Mutfağı topladıktan sonra yerdeki çantasından telefonuyla kulaklıklarını alıp yürüyüşe çıkmaya karar vermişti.

Adımlarını düşünceli bir şekilde atarken ayaklarının altında ezilen yapraklar bile Taehyung'un kalbini kırıyordu. Üzülüyordu onlara; dallarına tutunamayışlarına.

İ𝖓 𝕿𝖍𝖊 𝕳𝖊𝖆𝖙 𝕺𝖋 𝕿𝖍𝖊 𝕹𝖎𝖌𝖍𝖙Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin