Bölüm: ''13''

134 18 29
                                    

Taehyung gördüğü kabusla gözlerini açtığında kalbi çarpıntı yaratacak kadar hızlı bir şekilde atıyordu. Gözleriyle etrafını tarayıp nerede olduğunu anımsamaya çalıştı.

Evdeydi. Sadece bir kabusdu.

Gözlerini tekrar yumduğunda kulağına ulaşan çığlık sesiyle yerinde zıpladı. Tekrar uyumaya çalışmak yararsızdı.

Rüyasındaki şeyleri kafasından atmaya çalıştı, ama kabusu gerçeklerden oluşuyordu ve Taehyung gerçeklerden kaçamayacağını biliyordu.

"Lütfen..."

Annesinin yalvarışlarını unutmaya çalıştı.

"Yalvarırım..."

Zihnindeki sesleri susturmak için çarpım tablosunu hızla saymaya başladı.

"Bırak onu! Bırak annemi!"

Bu defa duyduğu kendi çığlığıydı. İnleyerek başını ellerinin arasına gömdü. O geceden sonra annesinin yokluğuyla baş edebilmesi, yaşadığı travmayı atlatması yıllarını almıştı. Uzun zamandır yaşadığı dehşet dolu geceyi rüyasında görmemişti.

Neden şimdi, böylesine mutlu olduğu, olması gerektiği bir anda huzuruna musallat oluyordu?

Jungkook'un vücudunu saran kolları sıkılaşarak Taehyung'u kendine çektiğinde Taehyung derin bir nefes alarak rahatlamaya çalıştı. Güvendeydi, Jungkook'un kucağındayken güvendeydi.

"Taehyung?"

İsmini duyduğunda başı halen daha ellerinin arasındaydı. Jungkook, Taehyung'un yüzünü görebilmek adına oğlanın ellerini çekmek için nazik bir hamle yaptığında Taehyung kendini saklamaya devam etti.

"Tae," Jungkook sessizce, kibar olmaya çalışarak mırıldandı. "Ellerini indirtebileceğimi, bana karşı koyamayacağını biliyorsun, o yüzden bırak, bana bak." Sesinin tehtitkar çıkmamasına özen göstermişti.

Taehyung yavaşça başını kaldırdığında Jungkook, Taehyung'un yanaklarındaki yaşları görerek kaşlarını çattı, hemen ardındansa yüzü şefkat diye adlandırılabilecek bir duygunun etkisine girerek yumuşadı.

"Bebeğim," Elini başının altına koyup Taehyung'un üzerine eğildi. Diğer elini Taehyung'un yüzüne çıkarıp yumuşakça, parmak uçlarıyla, sanki dağılıp yok olmasından korktuğu, masumların ölmediği, acının olmadığı bir yerin hayaline dokunup gerçek olup olmadığından emin olmak istiyormuşçasına yanağını okşadı.

Öyle bir yer yoktu. Acı vardı ve masumlar ölürdü, hatta bazılarını Jungkook öldürürdü. Ancak kusursuz bir hayal gibi, gerçek olamayacak kadar güzel olan şey Taehyung'tu ve Jungkook, meleğini inciten şeyi öğrenmek istiyordu.

Gerçek şu ki, Taehyung'u hiçbir zaman hak etmeyecekti. Annesini öldürerek şu ana kadar başına gelen her kötülüğün sebebi olmuştu. Kabuslarının, kırgınlıklarının ve eksikliklerinin hepsinin nedeniydi. Yine de Taehyung'u yanında tutacaktı. Hak edip etmemeyi umursamıyordu.

Aklında Taehyung'u sevmek yoktu. Kim bilir, belki de eğer Taehyung'tan istediğinin bir gün sadece fiziksel şeyler olmayacağını, yıllar geçtikçe Taehyung'u izleyerek ona bağlanacağını, onunla tanışınca, hayatına girince onu seveceğini ve daha fazlasını arzulayacağını bilse o gece o zavallı kadının yaşamasına izin verirdi, ama insan olmadığı gibi, Tanrı da değildi. Bunu bilemezdi.

"Ne oldu?" Şefkat dolu bir sesle sordu.

"Kabus gördüm."

"Neydi?"

İ𝖓 𝕿𝖍𝖊 𝕳𝖊𝖆𝖙 𝕺𝖋 𝕿𝖍𝖊 𝕹𝖎𝖌𝖍𝖙Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin