Bölüm: ''14''

125 19 13
                                    

Taehyung oturduğu koltukta sessizliğini koruyarak Jungkook'u bekliyordu. Jungkook, adamı vahşice öldürdükten sonra Taehyung'a duygusuz bir sesle eve gitmesini emretmişti.

Gözünün önünden gitmeyen görüntüler Taehyung'u ürkütüyordu.

Kapı açıldığında Jungkook, beraberinde soğuk havayı da getirerek içeri girdi. Kapıyı kapattıktan sonra sessizce ayakta dikilerek Taehyung'u izledi.

"Sana zarar verdi mi?" Konuşması gerektiğinin bilincine varıp usulca sordu. Adımlarını Taehyung'un yanına yönlendirip koltuğa oturdu.

"Hayır." Dedi Taehyung. "Sen geldin."

Jungkook, Taehyung'un sesindeki gerilimi fark etmiş olacak ki, "Bana bunun yüzünden tavır koymaya kalkma sakın," diyerek Taehyung'u uyardı. "Sana bıçak çekti."

"Biliyorum." Diye mırıldandı Taehyung. Öyle bir niyeti de yoktu zaten. Sadece, bir adamın kalbinin söküldüğünü canlı canlı görmek herkese nasip olmazdı ve emin olun bu görüntüyü sindirmek o kadar kolay değildi. "İyiyim ben."

Jungkook, Taehyung'u kollarına alıp göğsüne çekti. Başını oğlanın saçlarına gömüp kokusunu içine çekerken gelişme gösterdiğini fark etti. Artık Taehyung söz konusu olunca açlığını daha iyi kontrol edebiliyor, dişlerinin hemencecik sivrelmesine engel olabiliyordu. Taehyung'a zarar vermemek için gereğinden fazla besleniyordu.

"Seni her zaman koruyacağım, Tae." Eliyle Taehyung'un sırtını rahatlatıcı bir şekilde okşamaya başladı. "Bunun için ne kadar ileri gideceğim umurumda değil."

Taehyung bunu biliyordu. Başını, Jungkook'un dudaklarına uzanmak için kaldırdı. Ağzını Jungkook'un ağzına bastırdığında Jungkook gülümsemiş, hemen ardından Taehyung'un alt dudağını dişlerinin arasına almıştı. Hafifçe çekiştirip bıraktıktan sonra dilini içeri sokarak Taehyung'un dilinin üzerinde gezdirdiğinde Taehyung titredi.

"Okulu as. Tüm gün kollarımda, yatağımda olmanı istiyorum." Dedi Jungkook, dudaklarını Taehyung'un boynuna indirirken. Oğlanın damarının kanı pompalayarak atışını dilinin hemen altında hissediyordu.

Taehyung, Jungkook'a hayır diyecekti, ama Jungkook'un tenini nazikçe ısırıp hoyratça yalayan ağzı buna engel oluyordu. Eliyle adamın buklelerini kavrayıp inledi.

"Seni yatağa götüreceğim." Dedi Jungkook, Taehyung'un dudaklarına küçük bir öpücük kondurarak, "Güzelce uyuyup dinleneceksin, yorgunsun." Taehyung'un alnını öptü. "Anlaştık mı?"

"Anlaştık." Taehyung gülümseyip onayladı.

Jungkook, Taehyung'u kucağına aldığında Taehyung kahkaha attı. Jungkook'un karşısında çok küçük, minicik hissediyordu.

Yatak odasına girdiklerinde Jungkook, Taehyung'un ince bedenini yatağa bırakarak yanına yerleşti.

"Sorularım var," Taehyung, Jungkook'a bakarak konuştu. "Ve sen hepsini cevaplayacaksın."

Jungkook gülerek başıyla onayladı.

"Çalışmadan nasıl geçinebiliyorsun? Bu sizin türünüze özgü bir şey mi? Para falan mı sıçıyorsunuz?"

"Çalıyorum."

"Ne?"

"İstediğimiz şeyi elde edebilecek kadar hızlı ve güçlüyüz." Dedi Jungkook omzunu silkerek. "Başka sorun var mı?"

"Ölümsüz müsün? Yani, hiç mi ölmüyorsun?"

Jungkook kaşlarını oyuncu bir biçimde çattı. "Evet, ölümsüzüm. Sadece kalbimin olduğu yere tahta bir kazık saplanırsa ölürüm, veya kafam yerinden koparılırsa." Tehlikeli bir şekilde gülerek Taehyung'a sokuldu. "Ne o? Beni öldürmek için bilgi mi topluyorsun?"

"Eh, bir gün işime yarayabilir." Taehyung, Jungkook'a sataştığında Jungkook, Taehyung'un üzerine çıktı. Taehyung'u gıdıklamaya başladığında Taehyung çığlık atarak kıvrandı.

"Dur!" Attığı kahkahaların arasından Jungkook'a engel olmaya çalıştı. Jungkook, Taehyung'un kalbinin artan temposuyla sırıtarak gıdıklamayı bıraktığında Taehyung nefesini düzenlemek için derin bir soluk aldı.

Jungkook, Taehyung'un üzerinden kalkıp kendini tekrar yatağın yanına attığında Taehyung'u kollarına çekti. "Başka soru?"

"Beslendiğin insanları hep öldürüyor musun?" Taehyung öncekine kıyasla neşesi oldukça kaçmış bir sesle sordu. "Bunu istemiyorum."

"Genelde öldürürüm. Arkamda iz bırakmaktan hoşlanmam, bu karışıklığa neden olabilir. Türümüz gizli kalmalı."

"İnsanlardan beslenmesen? Ne bileyim, bozayı, geyik falan avlasan?" Taehyung, Jungkook'u ikna etmeyi umarak konuşmaya devam etti. "İnsan hayatının senin için bir önemi olmadığını biliyorum, ama önemli. Öldürdüğün insanların aileleri var. Bazılarının anneleri, babaları, kardeşleri, evlatları var." Jungkook'un, etrafına sardığı kollarının sertleşmesinin cesaretini kırmasına izin vermedi. "Sana baktığımda annemin katili gibi olmadığını görmek istiyorum. İçinde bir yerlerde o gibi değilsin, biliyorum."

Jungkook içini kavuran ikilemde boğulduğunu hissederek iç çekti. Hayvan kanı insan kanı kadar tatlı değildi.

"Lütfen, Jungkook. Bir canavara aşık olmadığıma inanmam gerek."

"Lanet olsun." Taehyung kollarında yatıyor, masum bir sesle Jungkook'a yalvarıyorken kayıtsız kalmak çok zordu. "Tamam," dedi. "İnsanlardan beslenmeyeceğim. Masumları öldürmeyeceğim, mutlu musun?" Canavar olmakla ilgili bir sorunu yoktu, hiçbir zaman olmamıştı. Olduğu şeyi kabul etmiş ve buna göre yaşamıştı, ama Taehyung daha iyisine ihtiyaç duyuyorsa, olduğu şeyi değiştiremese de olduğu kişiyi değiştirmeyi deneyecekti.

"Gerçekten mi?" Taehyung umutla Jungkook'a baktığında bakışlarındaki duygu yoğunluğu Jungkook'un ölü kalbini tekletti. Jungkook kafasını sallayarak onayladı.

"Teşekkürler, Jungkook." Taehyung, başını Jungkook'un boynuna gömdü.

Sabah uyandığında Taehyung yatakta yalnızdı. Banyoya gidip yüzünü yıkayarak dişlerini fırçaladı. Jungkook'un evde olmadığını fark ettiğinde kapının üzerine asılmış notu görmüştü.

Avlanmaya gittim. Dağda bozayı bulabileceğimi umuyorum. Bir yere kaybolma.

Gülümseyerek Jungkook'a minnet duydu. Taehyung için değişmeye çalışıyordu ve bu Taehyung için her şey demekti.

Ödevlerini yapmaya karar vererek kitaplarını çıkarıp yatağın üzerinde bağdaş kurdu. Biyoloji. En sevdiği.

Bir saat sonra kapının açılma sesini işiterek yerinden kalktı. Jungkook'u özlemişti.

Ama kapıya koştuğunda gördüğü kişi Jungkook değildi.

Tedirgin olarak "Sen kimsin?" diye sordu. Adamın siyah saçları, ela gözleri vardı. Vücudu tıpkı Jungkook ve Taehyung'un teni gibi dövmelerle kaplıydı.

"İsmim Mingyu." Dedi adam. Geniş bir sırıtış yüzüne yayılırken dudaklarını yaladı. "Sen Jungkook'un malı mısın?"

Taehyung artmaya başlayan korkusuyla istemsizce bir adım geriledi. Mingyu'nun aurasından yayılan tehlikeyi hissedebiliyordu.

Jungkook'un malı mı? Taehyung mal falan değildi.

"Ben kimsenin malı değilim." Dediğinde Mingyu'nun yüzündeki ifade memnuniyetle aydınlandı. İnsanüstü bir hızla Taehyung'un dibinde bittiğinde Taehyung kaçamadan bedeni duvarla Mingyu'nun arasına sıkıştırılmıştı.

"Bırak beni!" Mingyu'yu ittirmek için bir hamle yaptığında hiçbir işe yaramamıştı. Mingyu keyiflenirken mırıldandı.

"İnsanların bana karşı koymasını, çırpınmasını her zaman sevmişimdir." Dili Taehyung'un kulağını yaladığında bir damla yaş korkunun etkisiyle Taehyung'un çenesine süzüldü. "Madem Jungkook'un malı değilsin, o zaman benim olabilirsin, değil mi?"

Mingyu'nun dişleri sivrelip uzadığında Taehyung 'Jungkook'un malıyım!' diye haykırmak istedi. Belki bu Mingyu'yu durdururdu, ama korkudan olsa gerek, konuşamıyordu.

Gözlerini bir şekilde, acıyı ve korkuyu azaltmasını umarak yumduğunda Mingyu'nun köpek dişlerinin tenini yırtmasına hazırlandı.

İ𝖓 𝕿𝖍𝖊 𝕳𝖊𝖆𝖙 𝕺𝖋 𝕿𝖍𝖊 𝕹𝖎𝖌𝖍𝖙Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin