Bölüm: "17"

129 20 11
                                    

Taehyung gözlerini Jungkook'un kollarının arasında açtı. Jungkook'un bir sanat eseri olabilecek kadar özenle yaratılmış yüzüne bakarken gülümseyip dudaklarını adamın yanağına bastırdı.

Kendisini saran koruyucu kollardan güç bela kurtulduğunda kalkıp duşa girmeye karar vermişti. Mingyu'nun beklenmedik ziyareti üzerine evden apar topar çıkıp buraya geldikleri için yanında kıyafet getirmediğini fark etti. Gönülsüzce dün giyiyor olduğu, şimdiyse Jungkook'la seviştikten sonra yere saçılıp ona küstahça bakan kıyafetleri yerden alıp banyoya yöneldi.

Aynanın karşısına geçip boynundaki ısırık izine baktı. Kurumuş kan tenini, yaranın etrafını süslüyor, Taehyung'a bulaştığı şeyi hatırlatıyordu. kabul etmesi gerekiyorsa, o kadar da kötü değildi. Her şeye rağmen Jungkook'un içinde gidip gelerek ona sahip olan varlığı çok güzel hissettirmişti. Deliği birazcık sızlıyordu, yürüyüp üzerine otururken de zorlanıyor olabilirdi, ama eğer bedeli buysa katlanacaktı.

Jungkook'la olmak için çekeceği ne varsa göğüs germeye hazır hissediyordu. Jungkook'un ona sunduğu aşk ve ilgi annesi öldüğünden beri karşısına çıkan ilk sevgi kırıntısıydı.

Tehlikeli olduğunu biliyordu, ama bildiği diğer şey ise Jungkook'un yanında güvende olduğuydu.

Annesi ona verdiği sözü tutamamıştı. Taehyung'u koruyamamıştı, ama Jungkook koruyacaktı. Birisi size dünyanın en değerli varlığıymış gibi davranırken onu nasıl sevmezdiniz ki? Taehyung, Jungkook'u seviyordu.

Hep tutunacak bir şeyler aramış, bulamamıştı. Şimdiye onu tutan birisi vardı. Tüm ağırlığını, acılarını ve yüklerini Jungkook'a bırakabilirdi, Jungkook'un onun için hepsini taşıyacağını biliyordu.

Küvete girip suyun altında durdu. Ilık damlalar kaslarını gevşetirken eğilip lif ile duş jelini aldı. Duş jelinden biraz sıktığı lifi köpürtüp vücudunu yıkamaya başladığında kirli hissetmiyordu. Jungkook'un ona yaptığı şeyler yanlış hissettirmiyordu ve biliyordu ki eğer Jungkook yanlışsa, doğruyu istemiyordu.

Beline dolanan kollarla yerinde sıçradı. Jungkook tepkisi karşısında sessizce gülüp başını Taehyung'un omzuna koyarken küçük bedenini kendisine çekti. Çıplak kasıkları Taehyung'un çıplak kalçasına değdiğinde oğlanın gerilişini sevimli buldu.

"Beni neden uyandırmadın? Benimle duş almak istemiyor musun yoksa?" Başını Taehyung'un boynuna gömüp damlaların ıslattığı teni emdi. Dün gece ısırdığı yerde olan ısırık izinin üzerini hafifçe öptü.

"Aklıma gelmedi." Taehyung, Jungkook'u hissetmenin verdiği sersemlikle mırıldandı.

Jungkook, Taehyung'un kulak memesini nazikçe dişlerinin arasına alırken zevkle homurdandı.

"Ne durumdasın?" Eliyle yumuşakça Taehyung'un kalçalarını sıkıp sordu. Taehyung'u istiyordu. Onu böyle arzulamanın sonu var mıydı?

"Biraz sızlıyor," dedi Taehyung dürüstce, ama Jungkook'a hayır diyemezdi. Bedeni dese kalbi, kalbi dese de bedeni itiraz eder, Jungkook'u arzulamaya devam ederdi. Yüzünü Jungkook'a dönüp dudaklarını Jungkook'un dudaklarına bastırdı. Jungkook derinden, keyifli bir gülüş bahşettiğinde sesi Taehyung'un dudaklarına çarpmış, oğlanın soluğuna karışıp ciğerlerine süzülerek bedeninden bir parça olmuştu.

Taehyung kollarını Jungkook'un boynuna sardığında Jungkook, Taehyung'u kalçasından kavrayıp bacaklarının beline dolanmasını sağladı. Taehyung sırtı soğuk duvara değdiğinde yadırgamadı, Jungkook'un alışmaya başladığı teni de en az duvar kadar soğuktu. Ilık damlalar gökkuşağının belireceği, huzurlu, yağmurlu bir sabahın çayırlarında sevişiyorlarmış gibi üzerlerine yağıyordu.

İ𝖓 𝕿𝖍𝖊 𝕳𝖊𝖆𝖙 𝕺𝖋 𝕿𝖍𝖊 𝕹𝖎𝖌𝖍𝖙Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin