5

77 14 35
                                    

Sabah ikisinden de erken kalkıp tek başıma geldim okula. Gerçekten onun dırdırını çekesim yoktu çünkü.

Okuldaki öğrenci sayısı iki elin parmaklarını geçmiyordu tabii o saatte. Bu yüzden rahatlıkla sınıfa gittim ve sıraya geçip oturdum.

Tahminimce on dakika falan geçmişti ki kapı açıldı. Aslında bizim sınıf son 10 dakika dolardı ama biri çok erken geliyormuş meğer.

"Günaydın!"

Yanlış alarm...

Kyungsoo yüzünde kocaman bir sırıtışla yanıma yaklaştı "Junmyeon gelmedi mi daha?" diye sorduğunda kafamı iki yana salladım ve kafamı biraz daha yana yatırdım.

Yanağımda fondöten boca etmeme rağmen kocaman bir kızarıklık vardı çünkü.

Kyungsoo karşımdaki sırada çarprazıma oturdu "Ee biz dün tanışamadık." dedi gülerek. Sonra da elini uzattı "Kyungsoo ben."

Kafamı çok hafif çevirip derin bir nefes aldım ve "Nayeon." diyerek bir saniye içinde elini sıkıp geri çektim.

"Jeongyeon ikiziz demişti senden haberim yoktu." dedi Kyungsoo.

Git artık ne olur yalvarırım git...

"Ortada görünmem pek rahatsız olmayayım diye demiştir." gibi saçma sapan bir yalan söyleyiverdim o an. Başka ne diyebilirdim ki?

"Fark ettim evet, koridordu hiç görmemiştim seni." diye gülümsedi. Kafa salladım sadece ve ilgilenmediğimi belli etmek istercesine arkama yaslandım.

Artık gideceğini ümit ediyordum ki "Tenefüste sen de gelsene yanımıza." dedi bir anda "Junmyeon'la gel işte."

"Sınıftan çıkmayı pek sevmem böyle iyi." dedim ama çok terslediğimi düşünüyordum onu. Sadece gülümseyip kafa salladı "Ben Junmyeon'la  uğrarım o zaman."

Niyetinin iyi olduğu çok açık ama bu çocuk beni öldürtcek...

Bir bahane uydurmaya çalışıyordum ki sınıfın kapısı açıldı. Junmyeon içeri girdiğinde derin bir nefes almıştım ki arkasındaki Jeongyeon'un sesini duyana kadar sürmüştü bu sakinlik...

Junmyeon saniyeler içinde Kyungsoo'nun yanına koştu ve "Koş sana anlatacaklarım var." diye onu sınıftan çıkarttı ve çıkarken bana adeta... Adeta acıyarak baktı.

Somurtarak önüme döndüm ve iç çektim. En azından görmemişti...

...

Öğle yemeğine gidesim asla yoktu. Junmyeon aşağı inerken de para verdim ona gelirken tost alması için.

 Kyungsoo da dediğini yapıyordu, tüm tenefüslerde Junmyeon'la beraber yanıma damlıyor beni zorlayıp zorlayıp sonra da Junmyeon'la gitmek zorunda kalıyordu mecburen.

Onlar yemekhaneye inince kulaklıklarımı taktım ve terkar şarkı dinlemeye başladım. Sıkıntıdan yapacak bir şey yoktu malum.

Biraz şarkı dinlemiştim kendi kendime ki sınıfın kapısı açıldı. Bu saatte kimse de gelmez ki...

Kyungsoo içeri elinde tostla girdiğinde kalbimin atış hızı o kadar artmıştı ki gerginlikten. Yanıma geldi ve tostu bana uzatıp karşı sıraya oturdu "Aç kaldın içime dert oldu."

"Hiç gerek yoktu beklerdim." diye kekeledim telaşla. Kyungsoo ise dünyanın en güzel şeyini yapmış gibi gülümsedi "Önemli değil, ben sonra yerim."

"Git ye o zaman bak benim de karnım doyacak." dediğimde kafa salladı ve el sallayıp kapıya döndü. Tostu sırama bıraktığımda da kapı açıldı ve Kyungsoo birine açıklama yapmaya başladı?

"Yemeğe inmedi Nayeon, ben de tost getirdim." dediğinde gerçekten duymak istediğim en son  sesi duydum o an...

Jeongyeon "Çok iyi yapmışsın." dedi ve dik dik bana baktı. Yutkundum ve önüme geri döndüm sadece.

Kyungsoo sınıftan çıkıp kapıyı kapattığında o küçük sesle bile yerimde irkildim ve normal davranmaya çalıştım. Ama pek mümkün değildi tabii o an.

"Ben demiştim." dedi Jeongyeon "Gördüğün ilk erkekle çıkmaya başladın değil mi?"

"Çıkmıyorum yok öyle bir şey dedim." gözlerimi sıradan ayırmadan. Jeongyeon ise alayla güldü "O yüzden mi iki gündür tanıştığı kıza yemek getirdi?"

"Junmyeon'la gelip gidiyor bugün de ben Junmyeon'dan tost istemiştim onu duyup getirmiş." dedim utana sıkıla. Jeongyeon bana boş boş baktı sadece "Junmyeon ne güne duruyor?"

"Beklememi istemedi herhalde ben ne bileyim git ona sor." diye bağırdım sertçe. Hiç beklemediğim bir anda hızlıca yanıma koştu ve yüksek bir sesle bağırdı "Gebertirim seni Nayeon!"

"Bırak saçımı!" diye bağırdım "Biri girecek sınıfa rezil olacağız."

"Olursan ol." diye bağırdı o da. Yüzünde öyle büyük bir nefret vardı ki insan gerçekten bakarken korkuyordu.

Bir anlık korku ve sinirin karışımıyla onu ittirdim ve karşımdaki sıraya sert bir şekilde düştü. "Ne yapıyorsun sen!?" diye bağırdığında en kaba tabiriyle...

Adeta sıçtım.

"Dün ne demiştim sana Nayeon?" dediğinde sessiz kaldım. Ne yapacağımı düşünürken yanıma koştu bir anda ve adeta öldürmeye niyetlenmiş bir şekilde boğazımı sıkmaya başladı "Seni boğarım demiştm hatırladın mı?"

Bu kadar ileri gidemez herhalde?

Can havliyle elinden kurtulmaya çalışırken sınıfın kapısı açıldı ve içeri görmediğim birileri girdi. Saniyeler içinde de beni ondan kurtarmıştı kimse artık. Dizlerimin üstüne yere düştüm o an. Nefes alamıyordum, canım o kadar yanıyordu ki göğsüme bir şey batıyordu nefes almaya çalışırken.

İki omzumda birinin ellerini hissetmemle kafamı kaldırdım. Kyungsoo şok olmuş ve korkmuş bir ifadeyle bana bakıyordu "Hadi kalk camın kenarında biraz hava al." diye kalkmama yardım etti ve camın yanına gittik. Ellerimi camın kenarına yasladım ve nefes almak için kendimi biraz öne attım. Arkaya bakmaya da cesaretim yoktu, Junmyeon o kadar yüksek sesle bağırıyordu ki Jeongyeon'a göreceğim manzaradan korkuyordum.

"En sonunda bu saçma sapan davranışların yüzünden sevilmeyen ve yalnız olan Nayeon değil sen olacaksın!" diye bağırdı Junmyeon yanıma doğru yürürken. Yanıma geldiği an da dönüp sarıldım ona sımsıkı. O da sarılmıştı bana ama ben o korkuyla o kadar sıkıyordum ki...

"Mazlumu oynuyor işte!" diye bağırdı Jeongyeon. Junmyeon sinirle "Sen mi olacaktın mazlum?" diye geri bağırdı ona. Jeongyeon ise son kez bağırdı ağladığı belli olan sesiyle "Nefret ediyorum senden Nayeon!"

O çıktığı an Kyungsoo "Burada ne oldu?" diye sordu. Junmyeon ise bir yandan sırtımı sıvazlarken "Ne sen sor, ne ben anlatayım Kyungsoo..." dedi.

let me breathe • kyungyeonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin