Junmyeon'un sabah hazırlayıp bıraktığı kahvaltı tabağını alıp salona gittim ve televizyonu açıp oturdum. O kadar canım sıkkındı ki ekrana boş boş bakıp sadece tabakla oynadım.
En sonunda bir lokma alabilmişitim ki evin kapısı açıldı. Anlamsız bir bakışla kafamı kaldırdım "Kim geldi?"
"Ben!" diye seslendi Junmyeon. İçeri girdiğinde de gördüğüm haliyle istemsizce öksürdüm ve zorla ağzımdakini yuttum "Ne oldu sana!?"
Junmyeon canının acısıyla oflayarak oturdu ve sinirle konuşmaya devam etti "Seokjin'le birbirimize girdik."
Anlamsız bakışlarla "Niye?" diye sorduğumda sinirle bir kahkaha attı "Sana'nın dolabından hırkasını almış sapık herif!"
Şok olmuş bir yüzle ona bakmaya devam ettim ve sordum "Sonuç ne?"
"Üç gün uzaklaştırma yedim." dedi Junmyeon. Yüzümü buruşturdum "Annem canına okuyacak."
"Umrumda değil." dedi Junmyeon ve omuz silkip arkasına yaslandı "Ben ona dersini verdim ve keyfim de gayet yerinde."
Bir şey demeden Junmyeon'a döndüm "Şu suratının haline bak ya."
Junmyeon güldü ve masada duran tabağımı bana uzattı "Beni takma da yemeğini ye önemli bir şey yok."
Arkama yaslandım ve güldüm alayla "Annem gelince de bu kadar rahat olabilecek misin acaba?"
...
Okul çıkışında Jeongyeon da geldikten sonra odama gittim ama yaklaşık bir saat sonra falan annemin Junmyeon'u her an dövebilecekmiş kadar yüksek olan bağırışlarıyla odamdan çıkıp merdivenden aşağı baktım. Annem ne kadar sinirliyse Junmyeon o kadar umursamaz ve Jeongyeon da o kadar keyifliydi.
Junmyeon bir şekilde yukarı kaçmayı başardığında beni kolumdan tutup çekiştirdi ve odanın kapısını kapattı "Bir an hiç bitmeyecek sanmıştım."
Cevap vermediğimde de gözlerini devirdi ve cebinden telefonunu çıkarttı "Telefonum art arda on kez çalmış bile olabilir çatladım meraktan."
Junmyeon telefonu çıkarttığında da sordum merakla "Kimmiş?"
Aslında sormam bir hata da diyebiliriz... Bu kadar sırıtış sadece Sana'ya özgü çünkü.
"Geri ara." dedim ve kafamı duvara yasladım "Azıcık salak aşık halini dinleyeyim."
Junmyeon tam arayacakken telefonu kapatıp yanına koydu ve bana döndü "İyi görünmüyorsun."
"Dünden sonra pek keyfim kalmadı." dediğimde kollarını açtı sarılmam için. Sarıldığımda da sırtımı sıvazladı "Ne kadar yardımcı olabiliyorum bilmiyorum ama ben yanındayken ne olur bir daha ölmeye çalışma."
Doğruldum ve telefonunu ona uzattım "Artık Sana'yı ara merak etmiştir."
Junmyeon dediğine cevap vermem için bana bakarken gülümsedim "İyi olmaya çalışıyorum Junmyeon ama Jeongyeon bana izin vermiyor. Yanımda olduğun için de teşekkür ederim."
Junmyeon iç çekti ve Sana'nın numarasını çevirdi. Sana da onu bekliyor olacak ki hemen açtı telefonu.
Junmyeon'un konuşmalarından anladığımda göre Sana gelmek istedi ama Junmyeon annemin gazabından korktuğu için parkta buluşmaya karar verdiler.
Telefonu tam kapatacaktı ki "Sana, Kyungsoo'yla gelsene!" dedi bir anda. Bana kaçak kaçak bakışlar attığında sırıtarak bende bakışlarımı kaçırdım.
Sana onaylamış olacak ki gülümseyerek telefonu kapattı Junmyeon "Keyfin çok kaçıktı bence iyi hissedersin Kyungsoo'yla."
"Ben gelmiyorum." dediğimde gözlerini devirdi ve kolumdan çekiştirdi "Yürü Nayeon gidiyoruz."
İtiraz etmek istiyordum ama hiç halim yoktu bunu yapacak.
Evden çıkarken annem Junmyeon'a bağırmaya devam etti ama gerçekten onu takacak hali yoktu kendilerinin.
Parka vardığımızda Sana ve Kyungsoo oraya gelmişlerdi çoktan. Sana korkulu bekleyişine devam ederken telefonunu ekranı Kyungsoo'ya dönük şekilde tutuyordu. Kyungsoo da saçlarını düzeltip sürekli nasıl göründüğünü Sana'ya soruyordu.
Onu görünce kıkırdadığımda Junmyeon kolumu dürttü gülerek. Öyle olunca öksürdüm ve etrafıma bakınmaya devam ettim.
Kyungsoo sonra bizi fark edip Sana'yı dürttü. Sana da telefonu cebine attı ve Junmyeon'a döndü. Suratları o kadar hızlı değişti ki...
Aynı hızda Kyungsoo'nun da yüzü değişti ve gerçekten aptal gibi sırıtmaya başladı. Yoksa o da mı Junmyeon'a...
Kendi düşündüğüme kendim kıkırdadığımda Kyungsoo da bir anda kahkaha atmaya başladı. Ama ben değildim neyse ki güldüğü... Çünkü Junmyeon'la Sana hemen beraber yürümeye başladılar.
Ben ortada tam anlamıyla mal gibi kaldığımda Kyungsoo yanıma geldi gülerek "Seni satacakları belliymiş de ben de geldim."
Bunun üstüne benim yüzüme de kocaman bir gülümseme yerleşti "İyi olmuş."
Başka bir tarafa doğru yürümeye başladığımızda bir süre konuşmadık. Sonra Kyungsoo bir şey unutmuş gibi montunun cebine attı elini.
Küçük bir kutu çıkartıp bana uzattı "Bugün eve giderken gördüm sana çok yakışır diye düşündüm, beğenirsin umarım."
Gülerek kutuyu aldım ve ona bakıp devam ettim gülümsemeye "Ne gerek vardı, çok teşekkür ederim."
Kutuyu açtığımda küçük bir kalbi olan çok tatlı bir kolye çıktı içinden. Çıkartıp güldüm ve Kyungsoo'ya baktım "Çok güzelmiş."
"Takmamı ister misin?" diye sorduğunda kafamı olumlu anlamda salladım ve kolyeyi ona verdim. Saçımı çektiğimde hızlıca takmak için arkama geçti. Uzun uğraşlar sonucu takmayı başarmıştı. Yanıma geldi ve baktı gülümseyerek "Güzel oldu."
"Tekrar teşekkür ederim." dediğimde gülümsedi ve tekrar yürümeye başladık.
Üstümdeki kazağın boğaz kısmını iyice yukarı çektim ve "Havalar da çok soğudu." dedim.
Bir sohbette açılabilecek en banel konu...
"Evet." dedi Kyungsoo ve sonra bana baktı "Üşüdün mü?"
"Yoo." dedim ve ellerimi cebime soktum "Öylesine."
Kötü bir yalancı olduğum için anında anladı tabii. Kendi montunu çıkarttığında kollarımı "Hayır." anlamına gelecek şekilde salladım "Sen de üşürsün olmaz."
"Beş dakikadan zarar gelmez." diyerek üstüme attı montunu.
Mükemmel birisi...
Biraz daha yürüdüğümüzde Junmyeon ve Sana'yla karşılaştık. Junmyeon bir anda öksürdü ve ortaya geçti "Şu işi resmiyete dökelim."
Sonra da hemen Sana'ya döndü "Benimle çıkar mısın?"
Sana da onayladı tabii kii... Sonrasında Kyungsoo bana döndü "Şu şans bir tek bana gülmeyecek galiba..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
let me breathe • kyungyeon
Hayran KurguEn yakınlarımdan biri olmasına rağmen o benim hayatımı kararttı...