28

37 9 3
                                    


Junmyeon elindeki dilekçeyle yanımıza geri geldi ve sinirle masaya bıraktı dilekçeyi "Geçen hafta bir kere bile okula gelmemiş."

"Bir anda gelip hepimizin ortasında yalanmış işte diye ağladı, şimdi de okula gelmiyor ve Nayeon'a ters davranmayı bıraktı. Biri Jeongyeon'u gerçekler hakkında aydınlatmış ama kim acaba?" dedi Sehun düşünceli bir sesle. Tzuyu ise alayla güldü ve Mina'yla benim duyacağım şekilde fısıldadı "İyi bir insan olmaya çalışıyor herhalde."

Mina dikkat çekmemek için Tzuyu'nin omzuna elini atıp bizim yanımıza çekti ve kafasını omzuna yaslayıp o da sessizce konuşmaya başladı "Sen görmek istemiyorsun bence şu an ama son birkaç haftadır Sehun eski Sehun değil. Kızlardan bahsetmeyi bırak bence sana karşı bir şeyler hissediyor şu an."

Mina bunları anlatırken Tzuyu'nin gözü istemsizce Sehun'a kaydı. Sehun da durmadan ona baktığı için saniyelik göz göze geldiler ve Tzuyu hemen gözlerini kaçırdı.

"Ben hala onu seviyorum sorun da bu ya." dedi Tzuyu sesi titreyerek. Mina kafasını kaldırdıktan sonra Tzuyu ikimize bakıp iç çekti "Kendime yediremiyorum beni o kadar üzmüşken onu kabul etmeyi ama unutamıyorum da."

"Kızlar muhabbetinize biraz kulak misafiri oldum ama şok olacağınız bir bilgiyle geldim." diye arkamızdan bir anda kafasını uzattı Jongin. Bizim yerimizde irkilmemizle de karşımıza geçip öksürdü ve sanırsam olabilecek en kısa şekilde özetledi "Bu çocuğun hiçbir zaman tam anlamıyla sevgilisi olmadı, flört aşamasına geldiği an çoğu kız buna tekmeyi basıyordu zaten, yani Tzuyu sana anlattıkları da tamamen seni kıskandırmak içindi. Aptalca bir taktik ama sen Sehun'a tutuldun ve işe yaradı."

Tzuyu'nin yerinde olsam resmen komaya falan girmiştim.

Tzuyu ise birkaç saniye boş boş baktı Jongin'e sonrasında da alayla sordu "Ne yani gidip şimdi Sehun'un kollarına mı atlamam lazım?"

...

Annemlere hiçbir şey söylemedik, çünkü gerçekten evin en ufak bir tartışmayı kaldıracak hali kalmamıştı.

Jeongyeon ise yine geç saatlere kadar gelmedi, karşılaşmadığımızda bir şeylerin değişeceğini düşünmesi de ayrı komedi.

Saat 12'ye gelmek üzereydi ki kapı açıldı, Junmyeon her zamanki gibi Sana'yla yazışıyordu. Kafasını sese kaldırdı telefonu cebine atıp saçlarımı karıştırdı ve kendi odasından bir şey alıp sonra da Jeongyeon'un odasına girdi.

İş yine ona kalmıştı kısaca.

Jeongyeon kata çıktığında odasının ışığının açık olduğunu görünce önce gitmek istercesine arkasına baktı, ama gereksiz olduğunu anlayınca da odasına girdi resmen ayaklarını sürüyerek.

Konuşmaya başladıklarında odadan kimseden çıkmayacağına emin olup ben odadan çıktım ve kapının dibine geçip dinlemeye başladım.

"Okula gitmediğinde neyi düzelteceğine inanıyorsun da gelmiyorsun bir haftadır okula? Müdür yardımcısına o kadar yalan uydurdum ki." dedi Junmyeon ısrar edercesine.

Normalde çenesi saniye durmayan Jeongyeon ise ağzını bile açmadı.

"Hem ne oldu da sen bir anda tamamen değişmeye karar verdin bir anda?" diye sordu Junmyeon alayla. Jeongyeon'un ilgisini çekmiş olacaktı ki "Sana ne?" diye karşılık verdi.

Gerçekten konuşmanın seviyesini çok üst yerlere taşıyor.

Junmyeon alayla güldü "Jeongyeon ortalığın yeterince durulması için yardım edebileceğim bir şey varsa yapacağım. Ha, eğer sen diyorsan ki ben pişman oldum tamamen değişmek istiyorum o zaman zaten yanındayım."

"Benden bu kadar nefret ederken yanımda duracağına pek inanasım gelmiyor Junmyeon kusura bakma." dedi Jeongyeon her an ağlamaya hazır titreyen sesiyle.

Bir tarafım çok üzülüyor olsa da beni mantıklı düşünmeye iten tarafım bu üzüntüyü bastırıyordu.

Kısa bir süre ikisi de konuşmadılar, sonrasında Jeongyeon bir anda konuşmaya başladı.

"İlkokuldaki en yakın arkadaşını hatırlıyor musun?"

Junmyeon birkaç saniye durup düşündü ve mutlu bir ses tonuyla sordu "Jaechan'ı mı diyorsun?"

"Evet Nayeon'u hiç sevmeyen Jaechan" dedi Jeongyeon alaylı bir ses tonuyla ve sinirden adeta çatlayacak bir tonda anlatmaya devam etti "Beni Nayeon'a karşı dolduran o, her şeyi o anlattı. O yaşta nasıl nefret ediyorsa Nayeon'dan, her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüş. En ufak bir eksiklik bulamadım. Bu olaya kadar da doldurmaya devam etti zaten. Geçen gün konuşurken artık fazla olunca tutuşup her şeyin yalan olduğunu söyledi."

Junmyeon donakalmıştı. Ben de ne diyeceğimi şaşırdım, hızlıca odama gidip kapıyı çarptım ve tutmaya çalıştığım gözyaşlarımın arasında Kyungsoo'yu aradım.

Ama tutamıyordum, ne olduğunu anlattığımda ise Kyungsoo hiçbir şey diyememişti ağlamama.

Sadece bir yalan yüzünden senelerde bu muameleyi görmek o kadar sinir bozucuydu ki...


let me breathe • kyungyeonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin