Ertesi sabah annem pek sevdiği kızını okula tek göndermeye cesaret edememiş bizim önümüze katmıştı. Biz Junmyeon'la bakıcılık yapar gibi tam arkasından yürürken o arayı açabildiği kadar açmış yerde taş sürüyerek yürüyordu.
"Ne olacak şimdi?" diye sordum usulca. Junmyeon omuz silkti ve tepkisizce yürümeye devam etti. Çekine çekine tekrar sordum dün geceden beri sorduğum soruyu "İyi olduğuna emin misin?"
"Aptal gibi davranıyorum değil mi şu an?" diye sordu Junmyeon kafasını kaldırıp. Ben anlamsız gözlerle ona bakınca derin bir nefes alıp konuşmaya başladı "Jeongyeon'un neden böyle davrandığını anlayıp orta yolu bulmak yerine işi daha da çıkmaza sokarcasına sert sert konuştum."
Kafa salladım olumlu anlamda "Sonuç olarak tahmin edebileceğin bir şey değildi. Benim de değildi yani."
"Tamam ama." dedi Junmyeon ve adımlarını yavaşlatıp bana döndü "Bunları yaşayan sensin ve sen tabii ki altında ne var acaba diye düşünüp iyi yürekli bir şekilde onunla konuşamazdın."
Sadece kafamla onayladım onu, birkaç saniye geçmişti ki Junmyeon tekrar sinirli bir tonda yükseldi "Ama Sana konusunda hala haklıyım."
"Ne düşünerek Sana'ya bu kadar sinirlendin ki?" diye sordum. Junmyeon bana bakıp gözlerini kaçırınca da önce Jeongyeon'un önümüzde olup olmadığını kontrol ettim, sonra da tekrar Junmyeon'a dönüp yükseldim "Sana'nın ona bir şey hissettiğini düşünmedin herhalde?"
"Sonuçta dokuzuncu sınıftarken ilgi çekici buluyormuş." dedi Junmyeon ve omuz silkti "Belki de sesini kesince ilgi çekici gelmiştir tekrar."
"Junmyeon, Sana senin için ölüp bitiyor." dedim isyankar bir tonla. Junmyeon iç çekip kafasını yukarı kaldırdı ve ofladı. O tepkisiz kalınca ben tekrar yükseldim "En ufak şeyde sana bir şey olacak diye aklın çıkıyor sen başkasına mı ilgi duyuyor diyorsun?"
Junmyeon cevapsız kalınca da adımlarımı hızlandırıp bağırdım "Hepiniz aynısınız işte!"
Jeongyeon benim bağırışıma kafasını bize çevirdi, ben ise hızlı hızlı onun yanından geçip okula girdim.
Okula girdiğim gibi de Kyungsoo çıkmıştı karşıma, o bana el sallayacakken yanına koşup ona sarıldım ve derin bir nefes aldım. Kyungsoo ne olduğunu anlayamamıştı. Ben doğrulduğumda biraz telaşlı bir sesle sordu "Neyin var?"
"Beni aldatmazsın değil mi?" diye sordum korkulu bir sesle. Kyungsoo anlamsız bir ifadeyle baktı ve elimi tutup sınıfına doğru yürümeye başladı "Böyle bir şey ölürüm de yapmam ama sen niye öyle diyorsun?"
"Sordum. Hem niye sen o kadar korkup şaşırdın?" dediğimde Kyungsoo durup bana döndü "Öyle hızla bir anda gelip sarılınca ne olduğunu şaşırdım. Bir de sen normalde böyle şeyler demezsin yani."
Gülümseyerek sınıfa doğru döndüm ve elimi öpüp Kyungsoo'ya gönderir gibi yaptım.
...
Jeongyeon öğlen eve gitmişti kötü hissettiğini söyleyerek, biz de çıkışta Junmyeon'la kalmıştık.
"Ben Sana'dan özür diledim." dedi Junmyeon biraz yürüdükten sonra. Ben göz devirdikten sonra da gülerek elini omzuma attı "Senden de özür dilemem gerekiyor sanırım."
"Kızgındım sana patladım sanırım." dedim ve kıkırdayarak Junmyeon'a baktım "Affettirdiğin iyi olmuş."
Evin kapısına gelince anahtarı arıyordum ki Junmyeon kolumu tuttu "Kapı açık."
"Jeongyeon mu açık bıraktı ki?" diye sordum. Junmyeon garip bakışlarla eve girip seslendi "Jeongyeon evde misin?"
Ses gelmemişti, arkasından ben de eve girdim ve bakındım etrafıma. Ben etrafa bakınıyordum ki masanın üstündeki boş kutuları gördüm. Junmyeon'u sert bir şekilde dürttüm. Junmyeon da masaya baktı ve oflayarak göz devirdi "Yine mi ya?"
Ben yukarı Jeongyeon'un odasına çıktım bir ümitle ama boş olduğunu görünce oflayıp çalışma masasının yanındaki sandalyeye oturdum.
Resmen kabus gibi.
Masaya kafamı çevirdiğimde gelişigüzel katlanmış bir kağıt gördüm elime alıp bakmaya başladığımda da mektup olduğunu gördüm.
Derin bir nefes alıp okumaya başladım ardından
...
Bir hitap kelimesi kullanıp kullanmamam gerektiğinden bile emin değilim aslında, sahi suratına suratına defalarca kardeş olmadığımı kaktıktan sonra bu hakkı kendimde pek görmüyorum.
Yüzüne karşı gerçekten asla kendimi ifade edebilecek bir konuşma yapamadım Nayeon. Sadece herkesin ortasında ağlayarak ve özür dileyerek kendimi rezil ettiğim bir konuşma var ortada...
İlkokul hayatım seninkinden farksızdı biliyorsun, sınıftaki zorbalık çok fazlaydı. Ve bunu yapanlar senin arkadaşlarındı. Senin her zaman engel olmaya çalıştığının farkındaydım. Neden bunu kabul etmedim hiçbir zaman bilmiyorum. Jaechan... Senden nefret ediyordu. O çocuk aklıyla nasıl başardı bilmiyorum ama her şeyin suçlusu senmişsin gibi bir dünya kanıt sürdü önüme. Ben yaşadıklarımı yaşatmak istedim sadece. Senden ciddi anlamda nefret etmedim ki. Sadece seni sevdiğim için, bana bunları nasıl yapabildiğine karşı oluşan bir öfkeydi.
Sana asla sinirlenemedim de, bana özür diledikten sonra yakın davranmıyorsun diye. Ben de davranamazdım zaten, dibine kadar haklısın. Boğdum, dövdümi bıçakladım... Resmen elimden ne geliyorsa yaptım seni öldürmek için. Ama şimdi vicdan azabı beni içten içe öyle kemiriyor ki... Ölmek istiyorum adeta.
Bir kere olmadı, bu sefer olmasını ümit ederek yapıyorum. Senin gerçekten o kadar saf bir kalbin var ki. Bunu yaparken bile utanıyorum senden. Umarım bu sefer gerçekten ölüp giderim çünkü bir daha kafamı yerden kaldırıp sana bakabileceğimden bile emin değilim.
Çok özür dilerim tekrar o kalbini defalarca kez kırıp seni bu hallere getirdiğim için. Benim yarattığım yarayı umarım Kyungsoo, Junmyeon ve diğerleri onarabilirler.
Çok üzgünüm, çok da özür dilerim. Kendine çok iyi bak ve sakın kendini suçlama. Seni seviyorum kardeşim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
let me breathe • kyungyeon
FanfictionEn yakınlarımdan biri olmasına rağmen o benim hayatımı kararttı...