Sabahın ışıkları penceremden içeri süzülüyordu. Artık hayatımda okul yoktu fakat daha önemli şeyler vardı.
Saat 8 civarıydı kalktığımda. Bugün Cihan'la buluşup evlilik işini konuşmak istiyordum. Aslında konuyu direkt evliliğe getirmek beni rahasız ediyordu. Sanki aramızda hiçbir bağ yok da sadece evlilik için yanyanaymışız gibi durmak istemiyordum.
Odamı toparlayıp üstümü değiştirdim. Annemle kahvaltımızın ve kısa tutmadığım evlilik konuşmalarımızın sonrasında, kendimi dışarı attım. Biraz yürüyüş yapıp saatimi kontrol ettim. Saat çoktan 11 e ulaşmıştı bile. Telefonumun mesaj bölümünü açıp Cihan'a olduğum yeri tarif edip gelebilir mi diye sordum. Nereden başlayacağımı bilmiyordum. Nasıl girecektim konuya? Onayladığını belirten bir mesaj alınca beynimi daha hızlı çalıştırıp yapacağım konuşmayı kurmaya çalıştım. Yaklaşık 15 dakika bekledikten sonra Cihan geldi. Üzerinde bordo düz bir tişört ve siyah pantolonu vardı. Saçları her zamanki gibi karışktı. Güneş gözlüklerini bir hamlede çıkartıp tişörtüne taktı. Selamlaştıktan sonra parkın içerisindeki bir kafeye oturup bir şeyler sipariş ettik. Şimdi Cihan'la yüz yüzeydik. Bir şey söylememi bekliyordu
"Bak Cihan, seni sıkboğaz ediyormuş gibi gözükmek istemiyorum..."
Saçlarını eliyle karıştırıp burnunu kırıştırdı
"Anladım ben, evleneceğiz yani?"
Nasıl anladığını pek çözemesemde onun anlaması iyi olmuştu çünkü doğru kelimeleri seçip kullanmam akşamı bulabilirdi.
Kafamı önüme eğip gülümsedim.
"Aynen öyle"
Kafasını çevirip parkta oynayan çocukları izlemeye başladı. Bir süre sessiz kaldık.
"Bak hazır olmadığını biliyorum, mecburiyetten evlenmek istemiyorsun, onu da anlıyorum.."
Kafasını bana çevirdi
"Böyle bir şey demedim, sadece hazır hissetmiyorum."
Elimi elinin üstüne koydum. Elini çekmedi ama tepki de vermedi.
"Biliyorum, biliyorum ama,"
Yutkundum
"Ama evlenmemiz şart, en azından çocuk için evleniriz, daha sonra boşanabiliriz, istersen böyle olabilir"
Çok saçma bir fikirdi. Ama gözünün korkmasını istemiyordum. Belki kafası atardı ve tamamen vazgeçerdi
"Ne yani evlenip çocuk doğunca boşanacak mıyız?"
Kısa bi kahkaha attı
"Sadece bir fikirdi? Ne var canım ne malum anlaşacağımız? Evlilik zor bir şeydir Cihan Bey."
Tek kaşını havaya kaldırdı
"Ya? Öyle mi Sanem Hanım?"
Kafamı salladım ve ellerimi göğsümde bağlayıp arkama yaslandım.
Daha sonra o da ciddileşti
"Bir bakıma öyle ama hâla endişelerim var Sanem bak yanlış anlama. Ama o kadar acele bir şey ki daha hiçbir şey hazır değil, insanlara bunu nasıl açıklayabiliriz? Biraz daha beklesek?"
Karnımı gösterdim
"Bu beklemiyor ama?"
Hafifçe güldü
"Doğru,beklemiyor."
Tekrar kollarımı masaya koydum
"Bak insanlara bir şey açıklamak zorunda değiliz, bir kaç kişi gelse yeter. Kendi aramızda bile yapabiliriz. Maksat evlenmek."
Bir şey söylemedi ama onaylar biçimde kafasını salladı.
Ama bir şey daha vardı
"Peki..."
Duraksadım
"...Peki ailenle tanışmayacak mıyım?"
Vereceği tepkiden korkuyordum ama korktuğum gibi olmadı.
Biraz düşündü. Yüzünü elleriyle sıvazladı ve derin bir nefes aldı
"Bak Sanem, babam hasta ve hastahanede. Onu ben bile zor görüyorum. Annemle ise aramız hiç iyi olmadı. İstersen boşverelim."
Kaşlarımı çattım
"Öyle olmaz! Babanı az da olsa görmek istiyorum. En azından oğlunun emin ellerde olduğunu bilsin."
Gözlerine baktım, gözlerinin içi gülmüştü. Hem babasıyla ilgilenmem, hem de onu sahiplenişim hoşuna gitmişti belli ki
"Ne kadar aranız iyi olmasa da o senin annen, yine de onunla konuşmam gerekir. İnan bana kötü olmayacak."
Gözlerime bakarak sırf ona yaranmak için mi yoksa cidden bunu istediğim için mi böyle konuştuğumu tartmak istedi. En azından ben öyle anladım
"Merak etme, sana yaranmaya çalışmıyorum. Bir yola çıktıysak, tek başımıza yalpalayarak yürümektense, birlikte yürüyüp dengede durmalıyız. Anlıyor musun beni? "
Gamzesini belli ederek güldü ve ayağa kalktı. Ben de onun ardından kalktım.
Kalkar kalkmaz beni belimden yakalayıp boynumdan öptü
"Anlıyorum."
Çok hoşuma gitmişti ve bu hareketi gün boyunca aptal aptal sırıtmama neden olacaktı. Hesabı ödedi ve parkın dışına çıktık.
"Annemle konuşurum, babam için hastahaneyle görüşmem lazım. Madem bu kadar istedin, kırmak olmaz"
Göz kırpmıştı. Ulan çocuk, nasıl seviyordum seni!
"Ah, bu ince düşünceniz karşısında gözlerim yaşardı Cihan Beeyy!"
Güldü
"Her zaman zarif bir erkeğimdir"
Kaşımı kaldırdım
"Göreceğiz, hatırlatırım bunu."
Saçlarımı kulağımın arkasına attı ve eli tekrar belime gitti.
"Seni eve bırakıyım şimdi, ben arayıp sana haber veririm. Sonra gideriz."
"Peki efendim nasıl isterseniz"
Bu hallerimiz çok hoşuma gidiyordu. Onun kalbine girebilmek için her şeyi yapıyordum. Yeter ki bana biraz güvense!
Arabaya bindik ve beni eve bıraktı. Vedalaşıp arabadan indim. Eve girdiğimde resmen ayaklarım yerden kesilmişti. Çok mutluydum. Olanları anneme anlatmak için sabırsızlanıyordum. Fakat baştan başlamam gerektiği için uzun bir konuşma olacaktı . Ailesini ve yaşadıklarını anlatınca annemin yüzü düşmüştü
"Ay kız kıyamam çocuğuma!"
Cihan'ı sahiplenişi hoşuma gitmişti. Düğün olaylarını ve ailesiyle tanışmak istediğimi anlattım. Annemin kaşları çatıldı
"E ben neyim burada? Benimle neden tanışılmıyor, gelin almak kolay mı öyle?"
Annem tamamen işin gazındaydı. Böyle bir lüksümüz yoktu. Zar zor ikna etmiştim zaten.
Bir süre sonra annemle kahvelerimizi içerken mesaj geldi
Cihan: Hazırlanırsan yarım saate almaya gelirim seni, ilk babamı ziyaret ederiz hastahaneyle konuştum
Yüreğim pır pır atıyordu. Çok heyecanlanmıştım. Anneme açıklama yapıp hızla hazırlanmaya başladım. Çok kısa olmayan bir etek, ve üzerine kombinlediğim beyaz gömleği giyip hafif makyaj yaptım. Saçlarımı tarayıp elimle düzelttim. Yarım saati doldurmadan hazırlanmıştım. Annemle vedalaşıp ayakkabılarımı giydim ve evden çıktım. Aşağı indiğimde Cihan henüz gelmemişti. Bu sırada Nehir'e durum güncellemesi yaptım. Bana şans diledi. Şimdiki aşama daha zordu. Cihan'ın anne ve babasıyla tanışacak olmam beni çok heyecanlandırıyordu. Özellikle babasıyla tanışmak ve beni sevmesini çok istiyordum. Zavallı adamın yüzü epeydir gülmemişti anladığım kadarıyla.
Bu sırada Cihan geldi ve arabaya bindim. Çok gergindim ve sürekli ellerimle oynuyordum.
"Sakin ol biraz"
İrkilmiştim ama çaktırmamaya karar verdim. Bilin bakalım kim başarılı olamadı
"Ne-ben mi? Yok canım gergin değilim ki neden sakin olacakmışım?"
Önüne bakmaya devam ederek güldü. Yol boyu benim için söyleceklerimi tartarak geçmişti. Ve sonunda özel bir hastahanenin önünde durduk. Arabadan inmeden önce Cihan bana uzun uzun baktı
"Bunu yapmak zorunda değilsin. Bunu yapmasan da evlenebiliriz."
"Ama yapmak istiyorum Cihan, bunu zorunda hissettiğim için değil. "
Şevkatli bir bakış attı bana, birbirimize gülümseyip arabadan indik.
Hastahaneye girdiğimizde Cihan kayıttaki kıza bir şeyler söyledi. Kız kafasını 'tamam' anlamımda sallayıp ufak bir telefon konuşması yaptı. Konuşma bitince Cihan yanıma gelip beni belimden tutarak asansöre götürdü. Asansörde yalnızdık
"Cihan, baban hamile olduğumu bilmeli mi"
"Sen bilirsin,sorun olmaz"
Kafamı tamam anlamında salladım. Asansör 3. Katta durdu. İndik ve 351 numaralari odanın önünde durduk. Cihan bir kez daha bana baktı. Kafamı evet anlamında salladım ve derin bir nefes alarak içeri girdik. İçeride bizi bekleyen 50'li yaşlarında tatlı mı tatlı bir adam vardı. Ama çok yorgun görüyordu. Birkaç farklı makineye bağlıydı. Bizi görünce gülümsedi
"Hoşgeldiniz çocuklar"
"Hoşbulduk Halit Bey"
Bey mi demeliydim amca mı? Yakında baba diyecektim ama neyse dur bakalım Sanem
"Rahat ol kızım, Bey demene gerek yok."
Hafifçe öksürdü. Cihan babasının yanındaki sandalyeye oturdu
"Nasılsın baba? Nefes alabiliyor musun ilaçtan sonra."
"Daha iyiyim oğlum. Ilaç işe yarıyor gibi. Amaan neyse neymiş benimle konuşacağın şey?"
Gözleri bana takıldı
"Bu kızımız kim?"
Saçımı kulağımın arkasına atıp dudaklarımı ıslattım. Ve yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.
Cihan bana bakıp benden onay bekledi. Kafamı hafifçe salladım.
"Baba bak ani tepki verme, zar zor izin aldım zaten."
Halit amca tekrar öksürdü
"Çocuğum söylesene."
"Baba öncelikle bu Sanem."
Bakışları tekrar beni buldu
"Hoşgeldin kızım da, kim olduğunu söylemeyecek misin artık?"
Tekrar Cihan'a baktı. Cihan ise saçlarını karıştırıp babasına baktı
"Gelinin."
Gelinin mi? Öyle mi söylenir ya sen salak mısın be Cihan
Halit amca birden hızla öksürmeye başladı. Hemen yanındaki suyu alıp kapağını açtım ve içmesine yardım ettim.
"Sakin ol Halit amca, biraz soluklan"
Aynı zamanda gözlerim Cihan'a kızarcasına bakıyordu.
Adam nefesini düzene sokunca konuştu
"Gelinim mi? Siz evlendiniz mi? Çocuklar daha tanışmıyoruz bile? Cihan neden haberim olmadı? "
Cihan'a söz fırsatı bırakmadan konuştum
"Halit amca henüz evlenmedik. Sakin olabilirsin. Biz evlenmeyi düşünüyoruz, ve senden izin almaya, tanışmaya geldik."
Suyla ıslattığım elimi alnına sürdüm
Adam biraz rahatlamış görünüyordu.
"Kızım öyle desenize, bu hayta kalbime indiriyordu."
Cihan omzunu silkti
"Tanışalım bakalım kızım, madem gelinim olacaksınız, madem sevip anlaşmışsınız, bana pek söz düşmez ama yine de tanıyalım birbirimizi."
Cihanla bakışlarımız buluştu. Sevip anlaşma kısmı tam olarak doğru değildi ama bozmadık.
Halit amcayla epeyce konuştuk. Artık gitmemiz gerekiyordu. Fakat Halit amca benimle bir de yalnız konuşmak istedi. Cihan kapıyı kapatıp çıkınca yüzüme baktı bir süre
"Bak kızım, Cihan kötü bir çocukluk geçirdi. Ne yazık ki ona iyi bi geçmiş bırakamadık."
Hafifçe öksürdü. Kafamı 'evet' anlamında salladım.
"Ama artık geçmişi konuşmanın bir anlamı yok. Oğlumun geçmişi kötüydü, ama sen geleceğini güzelleştirebilirsin."
Hafifçe doğrulmaya çalıştı. Yardım ettim.
"Lütfen birbirinizi üzmeyin, iyi akıllı bir kıza benziyorsun. Seni sevdim kızım. Ama lütfen Cihan'ın yarım kalmış sevgisini tamamla. Ona güvenmeyi tekrar öğret. İyi kötü okudunuz, mezun oldunuz. Cihan'la da konuştum. Haftaya amcasının şirketinde işe başlayacak. Bir düzeniniz olsun. Sizden tek istediğim bu."
Elimi elinin üzerine koydum
"Gözün arkada kalmasın Halit amca, ben Cihan'ı çok sevdim. Onu kolay kolay da bırakmam zaten"
Ikimizde güldük
"Hatta, eğer istersen ve müsade edersen, evlendiğimizde senin de bizimle yaşamanı istiyorum. Cihan'la konuşurum. Artık hastahanelerde bir başına kalmanı istemiyorum. Madem bir aile olacağız, o zaman tam olalım."
Halit amcanın gözleri dolmuştu. Belli ki hoşuna gitmişti söylediklerim. Elimin altındaki elini üste çıkartarak sıktı.
"Güzel kızım, çok teşekkür ederim. Ama büyük konuşmayalım. Hele bir yuvanızı kurun, düzeniniz oluşsun. Benim burdan çıkmam zor. "
Eliyle makineleri göstererek güldü
"Baksana ben bunlarsız nefes bile alamıyorum. Yerimi değistirmem çok zor."
Anlayışla gülümsedim. Ama artık son bir şeyi daha söylemem gerekiyordu. Hamile olduğumu
"Halit amca.."
Yutkundum
"Sana bir şey söyleyeceğim, belki kızacaksın ama lütfen sinirlenme ya da kızma. Böyle olmasını ben de istemezdim."
Kaşları çatıldı
"Ne oldu kızım, daha demin gülüyorduk?"
Elini yavaşça kaldırıp karnıma dayadım, biraz bekledim ilk anlayamadı, ya da sindirmesi uzun sürdü. Gözlerini bana çevirdiğinde gözlerinde hem bir mutluluk hem de bir garipseme görüyordum
"Yoksa sen.."
"Evet Halit amca, hamileyim. Ama lütfen kızma, 1 aya yaklaştık. Bu yüzden biraz daha hızlı evlenmemiz gerekiyor."
Yanaklarım kızarmıştı ve biraz tepkiden korkuyordum
"Allaaaaah! Torunun olacak desene sen baştan! Heyt bee güzel kızım benim."
O kadar şaşırmıştım ki ne yapacağımı bilemedim. Beklediğim tepki bu değildi. Kızmasını hatta nasihat etmesini bekliyordum. Ama o kadar sevinmişti ki anlatamam... elinde olsa kalkıp oynayacaktı
"Evlenmeden olmasını pek doğru bulmadım ama.."
Çatılan kaşları gevşedi
"Yine de dede oluyorum var mı daha ötesi!"
İkimizde bir süre gülüştük.
"Halit amca, ben artık kalkayım, çok yorduk seni de."
Ayağa kalkıp elini öptüm. Vedalaşıp dışarı çıktım.
Cihan telefonla konuşuyordu. Beni görünce kapatıp yanıma geldi
"Amma gülüştünüz, ne bu kadar komik olan?"
Tekrar gülerek asansöre yöneldim
"Kıskandın mı sen biraz?"
Gözlerime bakıp güldü
"Çok dillendin sen ya"
Asansör kapısı kapandığında beni kendine çekip öptü
Gülerek konuştum
"Napıyorsun ya biri görecek! Ayrıca evlenmeden olmaz"
Bana tek kaşını kaldırıp bi süre baktı
Sonra gülerek tekrar kendine çekip sarıldı. Anca göğsüne geliyordum. Komikti biraz.
Sırada annesi vardı. Annesinden daha çok korkuyordum. Ama annesinin yanına o kadar neşeli gitmedi. Soğuk tavrını takınmıştı yine.
Kapıyı çaldık. Görkemli bir eve gelmiştik. Kapıyı bir süre sonra kumral saçlı bir kadın açtı. Yüzü çok yorgun gözüküyordu. Gözlerinin çevresinde kırışıklıklar açıkça belli oluyordu. Kapıyı açtıktan sonra direkt kendini Cihan'ın kollarına attı
"Oğlum!"
Ama Cihan kollarını sarmadı. Sadece tek eliyle sırtına bir kez yavaşça vurdu.
Kadın Cihan'dan ayrılınca bakışlarını bana çevirdi ve başıyla selam verdi.
Bizi içeri geçirdi ve evdeki bir çalışana seslendi
"Nurcan! İkramları getir canım." Hepimiz salona oturduk. Çok gergindim. Gerçekten çok gergindim.
Salon kocamandı ve gösterişli bir salondu. Avizeler altın renginde ve büyük bir avizeydi. Koltuklar beyazdı.
Kadın eline bardağını alıp masadaki viskiden bardağına doldurdu.
"Nasılsınız çocuklar,aç mısınız? Oğlum? En sevdiğin yemekten yaptırdım, tatlı da var."
Cihan saçlarını biraz karıştırdı
"Hayır sağ ol aç değilim."
Başımla onayladım. O sırada içeriden yardımcısı olduğunu tahmin ettiğim bir kadın içecekleri getirdi.
"Canan hanım ilaç saatiniz geldi, getireyim mi?"
Demek adı Canandı. Hiç sormak aklıma gelmemişti.
Canan Hanım başıyla onayladı
"Amaan ilaçlar işte, iç iç bitmiyor değil mi?"
Diyerek güldü. Cihan gülmemişti ama ben gülümsedim.
Bir süre konuştuk. Cihan çok katılmıyordu ama ona evleneceğimizden bahsettik. Hatta Cihan hamile olduğumu da söyledi. Tepkisi yoktu. Tebrik etmişti sadece. Cihan onunla iletişime geçince çok mutlu oluyordu, gözlerinin içi gülüyordu. Yaklaşık 2.30 saat kadar oturduk konuştuk. Evlenmemize bir şey dememişti. Onu da tebrik etmişti sadece. Gözleri arada dalıp gidiyordu.
Otururken Cihan'a bir telefon gelmişti. Açması gerektiğini söyleyerek dışarı çıktı. Yalnız kalmıştık. Bana bakmıyordu. Ha bire viskisini doldurup duruyordu. Bağımlılığı vardı sanki. Gözleri bir yere dalmıştı
"Sevmiyor beni, affetmiyor hiç"
Viskisinden bir yudum aldı. Bir şey söyleyemedim
"Ne yapsam yaranamadım. Ama haklı işte, annesi ihanet etti ne yapsın."
Gözleri kızarmıştı
"Hiç affetmeyecek."
Bir yudum daha alıp bardağı masaya biraktı ve bakışlarını bana çevirdi
"O'nu çok mutlu et olur mu?"
Gözlerinden yaşlar akıyordu
"O'na güvenmeyi tekrar öğret."Bu düzenlenmiş bir bölümdür. Aşklaaarımmmm hoşgeldiniz. Hepinizi öpüyorum kocaman keyifli okumalar 💞💞💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bebek
Ficção AdolescenteAdım Sanem Gürel, avukat oldum ama kollarıma bir bebek bırakan kaderimi nasıl dava edeceğim? En çok mor rengini severim ama belki de kendim için alacağım mor elbiseler yerine bebeğime mor bir tulum mu alacağım? Mesela en sevdiğim mevsim kış, ama be...